İşin özü pakette değil; işin özü “bir halkın kendi kendini idare ve idame etme kararını vermesindedir.”  

Halk da artık işin kolayına kaçıp da sadece siyasi partileri ve sivil toplum örgütlerini suçlamayı bir tarafa bırakıp bu süreçte bazı maddi ve manevi kayıpları göze alacak olgunlukta Kıbrıslı Türklerin kendi ayakları üzerinde onurlu bir şekilde durması kararını dirayetli bir şekilde vermelidir.

Birkaç gündür sanal ortamda bazı entelektüel geçinen tipler Güney Kıbrıs’ta yaşanan ekonomik sıkıntıların aşılması sürecinde AB Merkez Bankası, IMF ve AB Komisyonunun oluşturduğu Troyka’nın yaptırım Paketiyle Türkiye tarafından Kıbrıs’ın Kuzeyine “dayatılan” Ekonomik paketi eş tutup bu yönde kendince büyük laflarla “bakınız Güney Kıbrıs’ta da Troyka yaptırım paketi dayatıyor” diyecek kadar ekonomik ve sosyal yaşamdan kopuk bir görüntü veriyorlar.

Yok kardeşim Troyka’nın Güney Kıbrıs’tan talepleri ile Türkiye’nin Kıbrıs’ın Kuzeyinden talep ettikleri aynı değil. Troyka tarafından Güney Kıbrıs’a önerilen paketin içeriğine salt ekonomik disiplin boyutunda bakabiliyorken Türkiye tarafından Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde uygulanmak istenen ekonomik yaptırım paketinin ekonomik taksimin yanında sosyal ve siyasi yapının yeniden şekillenmesi ve plastisin (oyun hamuru) modunda şekillenmesini de içeriyor. Geçmiş yıllarda da benzer “şartlı” ekonomik paketler yine gündeme gelmiş, bu gibi acı reçeteyi halkına içirmemek için mücadele eden ancak halkın büyük bir kemsi ve STÖ’ler tarafından arzu ettiği desteği bulamayan CTP-BG-ÖRP Hükümeti erken seçime gitme kararı almıştı. (Bu konuyu da yeniden başka bir yazımda tartışmak üzere saklı tutuyorum)

Şimdi gelelim 2013-2015 Dönemini kapsayan “TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA EKONOMİK VE MALİ İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ”ne; birçok kişi kim yazdıydı, nerede yazıldıydı, nerede imzalanacak tartışmasına takılıp olayın gerçek boyutunu da kapsayan ve asıl kendimize sormamız gereken soru olan  “bu paketin hazırlanmasına zemin hazırlayan unsurlar nelerdir ve kişiler kimlerdir?” sorusudur.

Hep işin kolayına kaçıp ay başı maaşın alınmasının garanti altına alınıp bunun huzurunu yaşamanın rahatlığı ve yarının çocuklarımızın geleceği  için neler götüreceği derdinde olmamamızın verdiği dayanılmaz hafiflik bizleri bu duruma getirdi. Bir de yıllarca Türkiye tarafından yapılan “yardımlara” ek olarak 1974’ten sonra bizlere Kıbrıslı Rumlardan kalan zengin kaynakların iktisadi olarak kullanılamaması ve tabiri caizse elimizdekileri “har vurup harman savurmamız” şimdilerde ağzımızı ayaza açmamıza neden oluyor.

Şimdi bana kalkıp da ambargolar var falan filan demeyin!

- Ben hala daha “PORT OF FAMAGUSTA” mühürünü kuru bir inat yüzünden “TRNC” mühürü ile değiştirip 1994 yılında Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) kararı ile Kıbrıs’ın kuzeyinde üretilen malların Avrupa Birliği üyesi ülkelere ihracının yasaklanmasına sebep olanları ve bu davanın savunulmasına avukat bile gönderme tenezzülünde bulunmayanları,

- 10 yılda kamuda emeklilik hakkı sağlayanları, ayrıca emekli olduktan sonra tekrardan bu şahısların özelde çalışıp Sosyal Sigortalardan yeniden emekli olmalarını sağlayanları,

- 20 yıl sosyal sigorta yatırımlarını en düşük primden yatırıp son 2-3 yıl en yüksek primden yatıranlara en yüksekten emekli maaşı hakkı tanıyanları,

-1994 yılına kadar Rum Kesiminden Kıbrıs’ın kuzeyine bedava elektrik verilmesine rağmen halktan toplanan elektrik paralarının popülist yaklaşımlarla siyasi koltuklarını garanti altına almak isteyen “gelecek hırsızları” tarafından çarçur edilip 1 kuruş bile elektrik altyapısına yatırım yapmayanları,

- Girne-Lefkoşa yolunu çift şeritli yol yapacağım diye Suudi Arabistan’dan parayı alıp da tek şeritli yol yapıp parayı cukka edenleri,

- Turizm yatırım amaçlı deniz kenarındaki yüzlerce dönüm araziyi rüşvetler karşılığı sözde yatırımcılara peşkeş çekenleri ve bu turizm yatırım arazileri üzerine bir kuruş bile yatırım yapmadan hava parasına bu arazilerin milyonlarca sterline başkalarına satılmasına göz yumanları,

-Hepiniz memur olsanız hepinize bakarız diyerek tüm faaliyette olan ve üreten fabrikaların bir bir kapanmasını sağlayanları,

-Kalkınma Bankasından yıllarca sömürdükleri paraları geri ödemeyip ensemizden ahkam kesenleri,

-Bankaları batıranları,

Ve tüm bunlar olurken buna seyirci kalıp ganimetten nemalanma derdine düşen ve alın teri ve emekle kazanılan paranın lezzetini beğenmeyip kendi kısa süreli menfaatinin peşine düşen ve ayrıca bugün yaşadığımız bu girdabın aktörlerinden olan halkımın büyük bir kısmını da unutmayacağım……

Sonuç olarak bu duruma sebep olanlar arasında bulunan Kıbrıslı Türkler olduğu gibi bu durumdan da kurtulmanın bu kez BAŞ AKTÖRÜ yine bilinçli Kıbrıslı Türkler olmalıdır… 

NOT: Bu bahse konu pakete sosyal açıdan bakma düşüncesi yetisini kaybedip açıkça destek belirten KTTO(Kıbrıs Türk Ticaret odası) Yetkililerini de sağduyuya davet etmek istiyorum ama TİCARETTE SAĞDUYU aramak da herhalde benim saflığım…..