Yeryüzünde büyük devrimci dönüşümleri yaratan liderlerin hepsi, içerisinde geliştikleri toplumun bir ürünüdür. Toplumsallaşmanın geldiği özel bir boyutta ve toplumsal çelişkilerin dayattığı özel bir evrede ortaya çıkmışlardır.
 
Toplumların derin kopuşlara ve kaosa sürüklendiği dönemlerde ortaya çıkan liderlerin kendilerine has özellikleri vardır. Liderler, tasarladıkları toplumsal geleceği yaratmaya tutkundur. Her lider bir tür mimar, bir nevi inşaat mühendisidir. Savaş ve işgal dönemi liderlerinin bir ülkeyi, bir toplumu  peşlerinden sürükleyerek girdikleri mücadeleyi kazanmaları, salt karizma sahibi olmalarından ve örgütleme, ikna etme yeteneklerinden kaynaklanmaz. Bu tür dönemlerin liderleri gördükleri rüyayı, tasarladıkları dünyayı hayata geçirecek inada ve dirence sahiptir. Ölümü, sürgünü, hapsi, işkenceyi, çocuksuz kalmayı göze alırlar.
 
Bizim küçük Ada’da,  çoğu siyasi, çıkarlarını yükseltmek için politikacı olduğundan herhangi birinde liderlik vasfı aramak düpedüz manasızca olur. Onların liderlikten anladığı, makam aracından inerken takındıkları pozlardan ve basını görünce olmayan bir karizmayı beyhude pazarlamaya kalkmaktan ibarettir. Bizimkiler İstanbul’un işgali sırasında Anadolu’nun verdiği bağımsızlık mücadelesine karşı İngilizlere yarenlik eden Damat Ferit Paşa ve şürekasının zaman makinesiyle bu çağa gelmiş hallerini andırır. Çağımızın bakanları Avrupa’da bisikletle, KKTC’deki Damat Feritçiler ise son model makam araçlarında caka satıyorsa, dünya yurttaşları ve bizlerin de KKTC vatandaşları olmasından ileri gelen bir farktır bu maalesef. Liderliğin yanından geçemeyecek üç kağıtçıları ve dolandırıcıları seçerek, toplumun menfaatleri korumak yerine ceplerini doldurmalarına ses çıkarmayacak bir halkın evlatlarıyız. Bizde sorun olduğu için seçtiğimiz siyasilerin pek çoğu etikten hiç nasibini almamış, yüzdelik komisyonlarla toplumun hakkını satanlardan oluşuyor.
 
Başka bir ülkede bunlar yaşanıyor olsaydı, toplum sevgisini önde tutan, düzeni yıkmak için yola çıkan liderler kendiliğinden ortaya çıkardı. Bizde toplum bir dönüşüm yaşamak için harekete geçemiyor. Harekete geçemiyor çünkü savaşta birbirlerine duydukları kinden ötürü karşısındakini öldüren aynı milletin askerleri gibiyiz. İhtirasın ve hazcılığın zihinleri esir aldığı, birbirini temizleyenleri pencerisinin önünden izlerken hiçbir geleceği kalmadığını önemsemeyen hedonist bir toplumuz. Üstelik kapitalizmi ve hedonizmi her yanıyla içselleştirmekle birlikte, çıkarlarını kollamak için muhafazakar görünmeyi tercih edebilen bir toplumuz. Bizde lider çıkacak olanların ödeyecekleri ev kredileri ağızlarına kilit vurdururken, muhafazakarcılık oynayarak menfaatlerini korumak amacıyla aile üretimi, nişanlılık, evlilik ve çocuk yapmak dayatılır ki, sistem herkesi borçlandırmaya ve itaat ettirmeye devam edebilsin.
 
Sözün özü, dolandırıcı siyasetçilerin büyük bir kısmı her seçimde kazanan olduğuna göre, önce onları seçenlerin, yurttaşların değişmesi gerekiyor.