“Özgürlük ve Reform Partisine basın adına her halde en sert tepkiyi koyan üç beş gazeteciden bir tanesiydiniz. Şimdi ne oldu da ÖRP’nin UBP’ye katılımına alkış tutuyorsunuz? Yoksa sizde mi ÖP’üldünüz!”

31 Aralık Pazartesi günü Kıbrıs Genç TV’de sevgili Çiğdem Aydın’ın stüdyo konuğuydum. Yılın son günü gündeme gelen transferlerle ilgili olarak konuşurken ÖRP ve DGP’nin UBP’ye katılmasını konuşuyorduk. Avcı-Gökmen ve Ertuğruloğlu’nun yerinin UBP olduğunu ve katılım kararına olumlu yaklaştığımı söyledim program sırasında. Ve bu sözümden sonra bir izleyici yukarıda gördüğünüz soruyu sordu SMS ile.
Sevgili okurlar; bugüne kadar ne gazetedeki yazılarımda nede TV’de yaptığım programlarda parmağımın arkasına hiç saklanmadım. içimden ne geçiyorsa dürüstçe arkalarından değil yüzlerine karşı söyledim. Bunu en iyi Avcı-Gökmen ve Ertuğruloğlu bilir. Katıldığım basın toplantılarında neredeyse topa tuttum kendilerini.
Bunu yaparken;
BİRİNCİSİ: ÖRP’nin kuruluş biçimini hiç tasvip etmedim.
İKİNCİSİ: Demokrat Partiye yapılanın haksızlık olduğunu düşünenlerdendim.
ÜÇÜNCÜSÜ: Avcı ve Öztürk ile olan ilişkilerim ve aynı eksende siyaset görüşünü savunuyor oluşum duygusal olarak bana ihanete uğramışım hissi verdi.
DÖRDÜNCÜSÜ: Diğer ahlaki ve etik değerler.
İşte bu saydığım dört gerekçeden ötürü ÖRP’nin iktidar döneminde hep karşısında oldum ta ki 2009 erken genel seçimlere kadar. Enver Öztürk, Asım Vehpi ve Erdoğan Şanlıdağ’ın görevden alınacağını bu ülkede “ilk” seslendiren ben oldum. 2009 seçimlerinin hemen öncesi ÖRP’li beş belediye başkanının partilerinden istifasını kamuoyuna “ilk” ben duyurdum. Avcı’nın Dışişleri Bakanlığı döneminde attığı her adımı haber yaptım, çoğu zaman icraatlarını sıkıntıya soktum.
Tahsin Ertuğruloğlu’nun cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladığı basın toplantısında her halde en sert soruyu ben sormuştum kendisine. O kadar kızmıştı ki “seni kimin gönderdiğini biliyorum” demekle yetinmişti. Oysa o basın toplantısında ben Ertuğruloğlu’nun UBP’ye halka ve “bana” “ihanet” ettiğini ve bu yüzden de “sarı kravat” taktığını söylemiştim. Sonraki süreçte de kendisini gazeteden ve televizyondan sık sık eleştirmiştim.

Şimdi ÖRP ve DGP’yi neden savunuyorum?

İzleyicinin merak ettiği sorunun cevabına ise gelince? Çok şükür ÖP’ülmedim. Ancak Avcı ve Ertuğruloğlu’nun geri gelmesini gerektiğini yaklaşık bir yıldır dile getiriyordum. Çünkü UBP’nin Avcı gibi vizyon sahibi çalışkan birisine Ertuğruloğlu gibi de dürüst siyasetçilere ihtiyacı var. Ülkenin önünde çok ciddi sorunlar var. Bu sorunların çözümü içinde UBP’nin içinde dürüst, çalışkan ve vizyon sahibi kişilere ihtiyacın olmasıdır.
Bakın Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan siyasette ilk başladığı yıllarda Erbakan Hoca’nın yanında yer aldı. Sonra ki zaman diliminde kendi çizgisini takip etti. Bugün AKP’nin içinde Refah-Anap-Doğruyol ve CHP’de siyaset yapmış onlarca isim var. Daha geçtiğimiz yaz iki partinin genel başkanı partilerini bırakıp AKP’de siyasete devam kararı aldılar.
Şuan meclisimizin yarısı daha önce başka partilerde siyaset yapmış isimler değil mi? Angolemli, Çakıcı, Önderoğlu, Serdaroğlu, Hasipoğlu, Denktaş ve daha nicesi başka partilerde siyaset yapmadılar mı?
Bir başka şekilde ise size durumu şöyle anlatayım. Evladınız size sormadan yada rızanız dışında bir evlilik yaptı ve evden uzaklaştı. Sonra zaman geçti bir şekilde ya pişman oldu ya da sizin kızgınlığınız geçti ve tekrar eve geri dönmek istedi. Ne yapardınız?
Avcı-Gökmen ve Ertuğruloğlu’nun çok önceden UBP’ye katılması gerektiğini düşünürdüm ve bunu da söyledim. O yüzden bu birleşmeye karşı çıkmıyorum. Ancak son bir noktanın daha altını çizmekte fayda var. Bu arkadaşların gidişi etik ve ahlaki olmamıştı. Gelişleri de etik ve ahlaki olmadı kanaatindeyim. Keşke bu birleşmeler UBP kurultayından önce gerçekleşseydi. Veya mahkeme süreci bittikten sonra. Eğer bu şekilde bir birleşme olsaydı eyvallah diyecekti herkes. Şimdi bir kısım Evet derken diğer kısım Hayır deme durumunda.
Umarım hem o izleyicinin sorusuna hem de sağda solda Alihan’da ÖP’üldü diyenlere durumu net olarak izah edebilmişimdir.

KKTC’nin merkezi yok mu?

Yılbaşı kutlamalarını dünyanın bir başından öbür başına verdi haber kanalları. 2013’e ilk girenden son girene kadar dünyanın her yerinden benzer güzellikte görüntüler izledik. Türkiye’de İstabul’unTaksim Meydanı, Avustralya'nın Sidney şehri, Çin’in Başkent Pekin, Hollanda'da Amsterdam, İngiltere’de Londra’nın simgesi haline gelen London Eye’de binlerce kişi yeni yılı “BİRLİKTE” karşıladı. ABD'nin New York kentinde yeni yılın ilk dakikalarını Times Meydanı'nda karşılamak isteyen yaklaşık 1 milyon kişi dondurucu soğuğa rağmen meydanı doldurdu.
Peki, ya KKTC’de nedne meydanlar dolup taşmıyor? Gazimağusa’da Namık Kemal Meydanı, Lefkoşa’da Sarayönü Meydanı veya Girne’de Ramdan Cemil Meydanı. Bizim tarihi yerlerimiz için yılbaşında sadece belediyelere emanet ediliyor. Yılbaşında binlerce turist geldi ülkemize. Keşke bizim meydanlarımızda da hep birlikte 10’dan 0’a birlikte sayabilsek ve dünyanın o renkli görüntülerine bir renkte biz verebilsek!

Turgay AVCI: Yeni yıla girmeden piyango vurdu gibi gözüküyor. Ama itirazlar var. Bakalım ikramiye çıktı mı çıkmadı mı?

Tahsin ERTUĞRULOĞLU: Sizin iş mahkemeye takılabilir. Zira kurultay kararı gerekli diyorlar.

Mustafa GÖKMEN: UBP’ye geçmeniz bölgede sevinçle karşılansa da biriler fena halde panik oldu. Bu arada son gün işi biraz daha uzatsaydınız birleşme gerçekleşmeyecekti.

Sunat ATUN: Nasıl diyorlar; Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak! Atasözünü bir yere not edin.

Hüseyin ÖZGÜRGÜN: Bir yandan devam eden davada divan başkanısınız. Diğer yandan birleşmelere karşı çıkıyorsunuz? Size de “yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal” atasözünü hatırlatıyoruz.

Vakkas ALTINBAŞ: Yılbaşını ailecek Girne’de karşılamışsınız. Aile genişledikçe keyfiniz artıyor değil mi? Hele birde torun gelsin siz o zaman görün bakalım mutluluğu.

Ertan BİRİNCİ: Yeni yıla Almanya’da merhaba demişsiniz. Bol bol Alman birası içseydiniz bari.

Hüseyin Macit YUSUF: Haberdar Gazetesi ile birlikte yeniden yurt içinde medyaya dönüş yapmış oldunuz. Yakında televizyonda hizmete girecekmiş.

Ramazan ÖZCELİK: Bir gurup partili ÖRP’yi fesih etmemeniz için bugün kapınızı çalacak. Bizden söylemesi.

Hasan TACOY: Yılbaşı günü Kızılbaş’taki ofiste mangallar öğlen yandı gece geç saatlere kadar da sönmedi.

Gürsel SELENGE: Yeni yıla göbek atarak girmişsiniz. Biliyorsunuz değil mi yeni yıla nasıl girerseniz öyle devam edermiş.

Bulut AKACAN: Bakıyoruz da tamda aile babası oldunuz. Eskiden olsa sizi yılbaşı geceleri birkaç mekanda görürdük.

Gökhan GÜLER: Yılbaşı gecesi dansöze kaç para taktığınızı arkadaşlarınız görememişler.

Ufuk SOGUR (Doctor): Yılbaşı yemeğinde balık menüsünü seçmişsiniz ama balıktan hariç her şeyi götürmüşsünüz sofrada.

Sefa KARAHASAN: Patron gelince sizin yılbaşı programı alt üst olmuş diyorlar. Bu arada Doctor sana faturayı bugün teslim edebilirmiş. (Sen anlarsın artık)

Ali KİŞMİR: Yılbaşı gecesi rakının buzunu ayarlayamayınca boğazlarınız şişmiş. Rakı yerine keşke zivaniya içseydiniz.

Deniz GÜRGÖZE: Herkes sosyal medyada yılbaşı fotoğrafları paylaşırken siz ısrarla yeni yıla nerede girdiğini söylemiyorsunuz. Hayırdır, bu gizlilik niye?

Ali BİZDEN: Yılın ilk günü tatil olmasına karşın siz ilk günden muhalefete başlamışsınız ve ilk günden elektrik kurumunu fena halde bombalamışsınız.

Savun GÖKSU: Devlet piyangosunun büyük ikramiyesini bir numara ile kaçırmak büyük şansızlık doğrusu. Belki teselli verirler ha…

Serkan İLSEVEN: CTP’nin cipi size çıkmış. İyi ve güzel günlerde kullanırsınız artık. Birde aynaya turuncu kurdele takıp ta meclise gelirseniz tam olur.

GÜNÜN TWİTTİ

@BarackObama:
Yesterday's Senate fiscal cliff agreement "protects 98% of Americans and 97% of small business owners from a middle class tax hike."
(Obama: Dün Senato mali uçurum anlaşması "Amerikalıların% 98 ve orta sınıfa vergi zammı küçük işletme sahiplerinin% 97 korur.")

GÜNÜN SÖZÜ

Geçmez sanma! Zaman kısa! Dün geçti, gün de geçer. Görsen toprağın altını! Ay da geçer, yıl da geçer. Bir nefestir can da geçer!|
Hz. Mevlana

BİZİM TEMEL

Dost meclisinde bizim meşhur 4lü yine bir aradadır.
Amerikalı, biz marsa gideceğiz demiş.
Fransız, biz atom bombasını etkisiz hale getirecek projemiz hazır demiş.
Alman, biz uçan araba yapacağız, bitmek üzere demiş.
Bizim Temel altta kalmamak için,
- Ula bizde Güneş’ e gideceğuk demiş.
Amerikalı, güneş çok sıcak olur, nasıl gideceksiniz deyince Temel cevabı yapıştırmış: