Madde kullanımı konusunda ortaya çıkan yeni eğilimler küresel sürecin kaçınılmaz sonucu olarak öylesine hızla şekil değiştirebiliyor ve yayılabiliyor ki gerek kaçakçılık sonucu buharlaşan ekonomik kayıp gerekse sosyal sonuçları nedeni ile tüm ülkeler için büyük bir risk olarak algılanmakta ve küresel bir sorun olarak büyümektedir. Son yıllarda ön plana çıkan henüz içeriğinde ne olduğu bilinmeyen ve olumsuz sonuçlarını kestiremediğimiz labaratuvar ortaminda kimyasal maddelerle üretilmiş sentetik, ölüme bile neden olabilecek kadar tehlikeli yeni maddeler piyasaya sürülmektedir.

Madde kullanımında yeni eğilimler başta olmak üzere genel bir bağımlılıkla mücadele politikamız olmadığı gibi izleme koordinasyon merkezimiz bulunmadığı için şekli, etkisi, artık son derece göz alıcı olarak hazırlanan ve logolarla markalaştırılan ambalajları sürekli değiştirilerek sunulan, ortaya çıkacak bu yeni sentetik maddeleri fark edip gereken önlemleri hızlı şekilde alma konusunda elimiz kolumuz bağlı görünüyor.

Hatırlıyorum, Sentetik kannabioid denilen ve halk arasında bonzai diye bilinen madde ilk piyasayada görüldüğü zaman yaklaşık 2 yıl bekledikten sonra maddenin hızla yayılma evresine geçmesi sonucunda bir tehdit olduğunu ortaya koymuştuk. Evet yeni karşılaştığımız madde türleri konusunda şimdi olduğu gibi üzülerek sessizce beklemek zorunda kalmıştık çünkü ülke olarak bunun farkında olacak, takip edecek ve önlemini alacak erken uyarı sisteminden yoksun bir yapıya sahibiz. Başta Narkotik ve Kaçakçılığı Önleme Şubesi ile İlaç ve Eczacılık Dairesi yetkililerinin özverili çalışmaları sonucu o günden yaklaşık 3 buçuk yıl sonra söz konusu madde yasadışı maddeler kapsamına alınabilmiştir. Geçen süre içerisinde de hızla kullanımı yaygınlaşmıştır. Yani öylesine hantal bir devlet mekanizmamız var ki adı geçen iki kurumun çabası olmasaydı bugün belki de daha korkunç günler yaşıyor olacaktık. Bağımlılık yapıcı ve yasadışı maddeler her zaman var olacak, şekil değiştirerek değişik dönemlerde yine karşımıza çıkacaktır.Ülkede yeni uç verecek acilen yasaklı kapsamına alınması gereken bu yeni yasadışı maddelerle mücadeleyi etkin kılacak esnek, hızlı hareket edecek bir yapılanmaya ve erken uyarı mekanizmasına ihtiyacımız vardır. Çok sevdiğim bir dostum konuyu konuşma arasında çok güzel örneklendirmişti: “Benim sevdiğime bir şey olmaz mantığı ile nemelazımcı yaklaşıyoruz ama Amerikan filimlerinde olduğu gibi fırtına bir kaç saat içinde bulunduğumuz yere ulaşacak” diye. Evet, fırtına artık çok ama çok yakınımızda. Bu nedenle Uyuşturucu kullanımını sadece polis ile devletin değil hepimizin sorunu olarak görmeyi öğrenmemiz gerek.

Bağımlılıkla mücadele açısından tedavi ve rehabilitasyon konusunda yaşanan sıkıntılar, Gençlik Dairesi Müdürlüğü ve Polisin yürütüğü çalışmalar dışında sorumluluk alan kurumun olmayışı ayrıca yasal düzenlemelerdeki eksiklikler ortadayken önümüz çok karanlık görünüyor. Tüm bunlara ek olarak son bir yıl içerisinde göze çarpan bazı gazete, internet haber sitesi ve televizyon kanalının madde kullanımında yeni eğilimlere ilişkin yayınladığı haberlerde toplum açısından büyük riskler mevcuttur. Özellikle son haftalarda ardı ardına alkol oranı yüksek bir içki markası veya güneyde bulunan tatil ve eğlence merkezinde yeni yaygınlaşmaya başlayan bir maddeye ilişkin haberleri buna örnek gösterebiliriz. Zararlı maddelerle ilgili haberler temelde toplumu bilgilendirmek yaklaşımı üzerinden ve iyi niyetle yapılıyor, buna şüphe yok. Fakat intihar haberlerinde olduğu gibi alkol, sigara, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımı konusunda ortaya çıkabilecek yeni eğilimlere ilişkin haberler etik ilkeler üzerinden, özenle seçilerek ve toplumun yüksek yararı göz ardı edilmeden yapılmalıdır. Bu tarz haberlerde;
1. Ambalajı, logosu, ismi ve içerdiği etkin maddenin adının haberde verilerek reklam sayılabilecek şekilde toplum içerisinde hızla yayılmasına neden olabilecek yayınlardan kaçınılmalıdır.
2. Haberde yer alan maddenin “halüsinatif, cinsel gücü artırıcı, enerji verici” tarzında etkilerinin yayında yer alması özendirici olacağından büyük dikkat gösterilmesi gereklidir.
3. Kolay ulaşılabilirliğin önlenebilmesi açısından haberde söz konusu maddenin nerede satıldığının verilmesi ve adres gösterilmesinden kaçınılmalıdır.
4. Haberler yapılırken ülkenin bağımlılıkla mücadele politkasına zarar vermemek adına sivil toplum örgütleri ile devlet kurum ve yetkililerinin görüş ve önerilerine mutlaka yer verilmelidir.
Medya Etik Kurulu’nun konu hakkında çalışmalarını ilgi ve memnuniyetle izlemekteyiz. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki medyanın kendini değiştirmesini istiyorsak öncelikle bizler medya okur yazarlığı konusunda bilinçlenmeli ve bu konuda hakları olan birer tüketici olduğumuza ilişkin içgörü kazanmalıyız. Biz tüketmezsek bu tarz yayınlar yapılmayacaktır. Siz değerli medya okurlarının da bu bilince ulaşarak yukarıdaki ilkeleri ihlal eden yayınları internet kullanıcılarının büyük çoğunluğunu çocuk ve gençlerin oluşturduğunu göz önünde bulundurarak sosyal medyada paylaşmadan önce bir kez daha düşünmenizi öneririm.