Madalyon iki yüzlüdür...İnsanlar Madalyonun yalancısıdır.......
Çook duymuşunuzdur çeşitli muhhabbet ortamlarında,özelliklede içkili olanlarda. Arkadaşınız bir başlar anlatmaya ,siz ya hayran hayran,ya da bıkkınlıkla dinlersiniz anlatılanları.
Kan dolaşımı hızlıdır o anda anlatanın ya ,sanırsınız karşınızdaki Kanuni Sultan Süleyman....
Vayy be!..... yapıştırabilirsiniz o anda sadece. Fırsat o kadardır çünkü..
Fazlaca inanır gözükürsünüz bazen..Hele anlatan büyük bir zatı muhterem ise.
Mesela;
-Sonra ...der...Çıktım bakanın karşısına dedimki...Bak buraya sayın Bakan.Biz öyle bildiğin adamlardan değiliz.Bizde yalakalık yoktur.Sözümüzü direk söyleriz... Adamın arkasından başka,yüzüne başka konuşmayız...(siz bu arada "de gettt" modundasınızdır) o devam eder,
-O bizim işi ya halledecen ya da halledecen.... dedim......der...
Ama,aslında olan şudur;
-Sayın bakanım...Beni bilirsiniz..Ben hep partisinin yanında olmuş,partisi için gecesini gündüzüne katmış hatta cebinden paralar vererek seçimlerde size oy verecek adam bile satın almışımdır.B...nuzu yiyim şu bizim kıza bi iş ayarlayın..
Neyse yaa... Bi çok örneklerden eminim sizlerde ilave edebilirsiniz bu türden muhabbetler içine.
Ama, burada daha daönemli olan, herhangi bir seçim döneminde ayık kafayla millete hitaben yapılan konuşmalardır.
İşte bakın bu çok zordur....
Ya çok samimi bir şekilde çıkıp inandıklarınızı söylersiniz ki bunun için daha önceden siyaset alanında hiç yırtılmamış olmanız birinci şarttır....Ya da yıllarca o siyasetin içinde iyice kaşarlanmış olup karşınızda 6 yaşında bir çocuk varmışcasına kuru sıkıçekinmeden sallarsınız. Hele bir de lafın sonunda
,
"Yaptıklarım,bundan sonra yapacaklarımın teminadır"
dedinizmi,halk bunu hep iyi anlamda düşünür...
Çünkü parayla tutulmuş şakşakçılar avuçları patlarcasına alkışlar ve yırtılırcasına
"Bu millet seninle gurur duyuyor" diye tezerruata başlarlar...
Sürü psikolojisi işte..Sizde kaptırır gidersiniz işte sandığa....
Bu hep böyle süre geldiği için farklı bir taktik geliştirmeye de hiç gerek duyulmaz...Çünkü milletin inanmaya ve inandığı bir liderin arkasından yürümeye ihtiyacı vardır..Öyle alıştırılmışlardır.
Oysa, aklı başında olanla, aydın,neyin-kimin ne olduğunu bilen bazı kişiler ne o miting alanlarına inip bu ilizyonun kurbanı olurlar,ne de atılan nutuklara itibar ederler. "Kırk dervişiz,kırkımızda birbirimizi bilmişiz" misali seçim günü geldiğinde gider sandıklarına ve bildiklerini okurlar...
Haa...Diyeceksinizki ….Eeee,sonuç?
Bakın onu bilemem...
Ama bildiğim bir şey varsa eğer yanlış bir seçim yapmadı isem ülkenin başına gelen felaketlerde herhangi bir payım olmadığı için kendimle gurur duyabilirim en azından..
Değilmi?