Türkiye’de yaşanan siyasal çalkantının ekonomik bedelinin büyüyerek devam edeceğinde herkes hemfikir. Yerel seçimlerin yapılacağı mart ayına kadar mı sadece?

Yurtdışına kaçan paranın yüksek faiz geliri vadederek geri getirilebileceğini düşünenler, faiz artışı yapılsa dahi kaçan paranın Türkiye’ye hemen dönmeyeceğini öngörmüyor olabilirler.

Uluslararası yatırım şirketleri siyasal dengenin yittiği bir ülke yerine daha rahat ve daha risksiz para kazanacakları ülkelere yöneleceklerdir.

Bu da demektir ki, Türkiye’deki yerel seçimlerden sonra bir erken seçim olsa ve hatta iktidar değişse dahi ekonominin toparlanması uzun zaman alacaktır.

Çünkü Türkiye’deki objektif değerlendirme yapabilecek tıynette, unvanını zekası ve öngörüleriyle hak eden ekonomistlerin hemen hepsi Dolar’ın iktidar tarafından baskılandığını, ithalat ve ihracat dengesini korumak adına Dolar’ın yıllardır olması gerekenin altında tutulmaya çalışıldığını belirtiyor.

Amerikan Merkez Bankası’nın para politikaları tüm dünyayı etkilediği gibi 2010’dan bu yana artan cari işlemler açığı sayesinde kırılgan bir ekonomisi olan Türkiye’yi de etkiliyor.

Ve bu durum senelerdir biliniyordu. Yaşanan siyasi kriz sadece harla yanmaya yazgılı ateşe benzin döktü!

İyi de Türkiye’ye kökünden bağlı KKTC şimdi ne yapacak? Hükümetten bir şeyler yapmasını bekleyenler, Ankara’nın artık kendisini bile kurtaracak gücü olmadığını görmek istemiyorlarsa söylenecek söz yok.

Ankara, Türkiye’deki yerel seçimler arifesinde KKTC’den memnuniyetsizlik gösterilerinin yükselmesini istemez; basar parayı mentalitesiyle hareket etme alışkanlığına sahip, patronaj bekçileri var ya hala…

Durum değişire oynayanlar gene çıkacaklardır meydana…

Değişmez bu sefer… Değişemeyecek şeyler vardır hayatta. 2+2, 4’tür. 6 olmaz! Faiz karşıtı söyleminden ödün vermemeye direnen ve gecikerek örtülü faiz yükselten Ankara’nın piyasaya sattığı Dolarlar bile elinde patlamıştır…

KKTC çözüm olmadığı takdirde görüp göreceği en büyük krize doğru sürükleniyor kısacası… İhracat yapma potansiyeli son derece düşük olan ülkede, dengelerin orta vadede tekrar kurulması neredeyse imkansız.

Ne kadar vahim bir noktaya doğru, freni patlamış bir şekilde yokuş aşağı gittiğimizi görerek işe başlayabiliriz.

Kıbrıs sorunun çözümünden başka elimizde bizi kurtaracak hiçbir şey maalesef bulunmuyor. Eğer bu gerçeği kabul etmemekte biraz daha ısrar edersek, neredeyse her yurttaşın ödeyeceği bedel daha da artacaktır.

Ülkenin tüm örgütlerinden, tüm siyasilerinden ve dolayısıyla tüm yurttaşlarından içine düştüğümüz acı gerçeği görerek hareket etmelerini diliyor ve herkesin bir an önce çözüm şartlarını zorlamasını temenni ediyorum.