CTP-BG ve DP-UG arasında uzlaşmaya varılan ancak basına açıklanmayan Koalisyon Protokolü’nde yer alan bazı maddelerin Hükümet Programı’na geçirilmemesi soru işaretleri yaratıyor.

Protokol’de açık ifadelerle kaydedilen bazı maddelerin Hükümet Programı’na yumuşatılarak geçirildiği de gözden kaçmıyor.

Örneğin, Koalisyon Protokolü’nün ‘Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği ile İlişkiler’ başlıklı bölümünün, 2. Maddesi’nde “CTP-BG / DPUG koalisyon hükümeti; Türkiye Cumhuriyeti’nin sağladığı finansman yardımlarının Yardım Heyeti Modeli (şu anki uygulama) yerine Altyapı Yatırımları, Mali Destek ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme Programları ile proje bazlı ve denetim ayağının geliştirileceği bir yapıda yaşam bulmasını gözetir” deniyor.

Fakat kamuoyuna açıklanan Hükümet Programı’na, benzeri ifadeler “Türkiye Cumhuriyeti’nin sağladığı finansman yardımlarının Altyapı Yatırımları, Mali Destek ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme Programları ile proje bazlı ve denetim ayağının geliştirileceği bir yapıda yaşam bulması gözetilecektir” şeklinde geçiriliyor.

Açıklanan Hükümet Programı metninde, Hükümet Protokolü’nde geçen bazı kelimelerin cımbızla seçilerek alındığı ve tepki uyandırmamaya özen gösterildiği anlaşılıyor.

Bu mealdeki detaylar, Ankara’ya gönderilen mektubun iddia olunan içeriği ve Maliye Bakanı Zeren Mungan’ın “TC-KKTC Ekonomik Program’ında revizyona ihtiyaç yok” açıklaması ile birlikte okunduğunda, hükümetin elinin maaşlar konusunda sanıldığından daha da güçsüz olduğu ortaya çıkıyor.

Bir şeyler yapmaya çalışsa da memur maaşları nedeniyle eli kolu bağlanacağı gözlenen hükümetin, bu şartlar altında hem toplumu hem Ankara’yı, üreteceği yeni ekonomik projeksiyona ikna etmesi gerekecek.

Kapı önünde gerilirmiş gibi görünen ancak kamuoyuna kapıyı kapatır kapatmaz, programda revizyon olmayacağını taahhüt eden bir siyaset yapma şekli, vizyonsuz, günü kurtarmaktan öteye geçemeyecek, çapsız, ilkesiz ve sorumsuz zihniyetlerin çizebileceği bir karalamadan ibarettir.

Türkiye Başbakan Yardımcısı ve Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın Kuzey Kıbrıs’a yarın yapacağı ziyarette, koalisyon hükümetine karşı kozlarını kamuoyuna yapacağı bir açıklama ile paylaşmamasını dileyenlerin yanı sıra, böylesi bir girişimi iple çekenler de olduğu biliniyor. Ankara’nın Kıbrıslı Türklerin ciddi bir derdi olduğunu görmemesi için artık geçerli sayılabilecek bir neden yok madem, böylesi bir gerginlik yaratılmayacağına inanmak en iyisi.

Hükümetin Ankara’ya taahhütleri ve topluma vadettikleri çelişecekse, bu çelişkiyi toplum kendi arasında tartışarak çözmeli. Dışarıdan yapılan müdahalelerin ters teptiğinin oldukça netleştiği düşünülürse, Ankara’nın da soğukkanlı kalması için fazlasıyla sebebi var gibi görünüyor.

Halbuki bırakılsa, toplum kendi çelişkilerini kendi içinde çözecek zaten… Bu sürecin sağlıklı aşılmasına zaman tanınırsa, sonuçları Kıbrıslı Türkleri memnun ettiği kadar Ankara’yı da memnun edecektir.