Son günlerde Türkiye’de yaşananlardan Kıbrıs’ta ders çıkarmaya meyleder olduk. Peki ne ders çıkarttık?

KKTC’deki siyasal partilerin Kuzey Kıbrıslı gençlerin oldukça gerisinde kaldığını görebildik mi mesela? Lefkoşa sokaklarında hiçbir partiye oy vermeyeceğini söyleyen gençlerin sesini duyabiliyor muyuz? Topuklu ayakkabı giydiği, boynuna yemeni takmadığı için solcuların küçük gördüğü genç kızların, ailesinin altına verdiği bilmem ne marka otomobillerde tur attığı sanılan genç erkeklerin sorunlarından haberdar mısınız? Pek çoğunun ebeveynlerini ne kadar sevseler de başka hayatlar sürmek istediklerinin farkında mısınız?

Bazıları İngiltere’de okuyor, bazıları Türkiye’de; bazılarıysa yanı başınızdaki DAÜ, YDÜ gençleri... Türkiye’deki genç kuşak gibi ailelerine çok bağlılar ama anne babaları gibi bir partinin üyesi ya da sempatizanı değiller. Aileden gelme alışkanlıkla UBP’li veyahut CTP’li olmayı reddeden, mevcut sistemi topyekun eleştirenler var aralarında. Sosyalist abi ve ablalarının gözünde apolitik, ideolojisiz küçük burjuvalar onlar. Kıbrıs’ın sıkıcı buldukları, günlük siyasi dedikodularını manşet yapan gazetelerini takip etmiyorlar. E-mail kullanmıyor, her şeyi Facebook ve Twitter’dan hallediyorlar. Türkçe kadar İngilizce de konuşuyorlar.

Onların bir kısmı ile çalışıyorum. İnatçı olduklarını, ruhlarında anarşizmin nasıl gezdiğini her gün görüyorum. Kıbrıslılar ancak Kıbrıs’ın siyasetine yabancılar. Doğdukları ülkenin etraflarına ördüğü toplumsal yapıyı kabullenemiyorlar. Kendi kolonilerini kuruyor, Kıbrıs’ın kültürel, sosyal ve siyasal kodlarını reddediyorlar. Tartışmaya hevesliler. Buradaki hayata uyum sağlamak yerine kendi hayatlarını kendi bireysellikleri içinde yaşamak istiyorlar.

Partizanı oldukları siyasal partilerin iktidara gelmesi için parti mitinglerine katılan, iktidarın yüzü ufukta görününce bir devlet kurumuna kapağı atmayı hesaplayan partili gençlerden değiller.

Kıbrıs’ın Y kuşağı partili ebeveynlerinin yollarından gitmeyen bir kuşak. Kuzey Kıbrıs’ın kalıplarını yıkmaya çalışan, Kıbrıs’ı uluslararası tüm mecralarda hakkıyla temsil edebilecek bir kuşak. Dışarıdan bakınca has küçük burjuvalar. Onları tanıyınca paradan çok neşeli ortamların, bireysellikten çok birlikteliklerin ve paylaşımın peşinde olduklarını görüyorsunuz. Her gün onlarla beraber çalıştığım için mutluyum. Çünkü beni de değiştiriyorlar. Sesimi nerede kısmam gerektiğini hissettiriyor, kendi kibrimle nasıl dalga geçeceğimi gösteriyorlar. Bıdı bıdı her şeye cevap vermelerine alışıyor, saygısızlık etmedikleri sürece onlardan öğreneceğim daha çok şey olduğunu biliyorum. Güya onlar benden bir şey öğrenmeye çalışıyor fakat bana neler öğrettiklerinin, beni nasıl değiştirdiklerinin farkında bile değiller.

Kıbrıs’taki değişimin yaratıcılarının da partiler üstüne çıkan, ne çok entelektüel ne de partili olan bu kuşak tarafından gerçekleştirileceğini şimdiden sezinliyorum.

Sivilleşmeyi savunup iktidara gelince emir komuta zincirine biat edenlere, söylemde anti kapitalist olup iktidara gelince devlet kapitalizmi sayesinde büyüklenenlere, iktidarlarına karşı ayaklanan sendikaların grevini yasaklarken pervasızca Küba’da da devletin grev yasakladığını hatırlatanlara, partizanlarını beslemek için iktidarda olmanın olanaklarından sonuna kadar faydalananlara en az UBP’ye tepki gösterdikleri kadar tepki gösteriyorlar. Devlet kapitalizmini yıkmadan, patronajı parçalamadan KKTC’de herhangi bir partinin gerçek demokrasiyi kuramayacağını görüyorlar.

Siyaset kümesini devlet kapitalizminden temizleyemeyeceklerini bildikleri için partiler üstü kalan ve patronajın tüm partilerinin birbirlerini gagalarken, birbirlerinden yeni civcivler üretmekle uğraştığı pisliğe batmış kümesten uzağa kaçan bu kuşak, 2-3 sene içinde bir gece ansızın meydanları dolduracak. Patronajın iki ana partisi UBP’den ve CTP’den ve türevlerinden usananların tek adresi o gün Kuğulu Park olacak.

Şimdilik izliyor, eleştiriyor ve sandığa gitmemekle yetiniyoruz. Şimdilik...