Uzun bir bekleyişin ardından nihayet gelmişti Türkiye’ye de bahar,
Ancak her baharın ardında yine de bizi bekleyen bir hazan var.
Türkiye de şimdi hazanı yaşıyor.
****
Uzun zamandır bekliyorlardı bahar içini, barış için, huzur için.
Tam buna ulaşıldı derken olanlara bir bakın.
Türkler ve Kürtler arasındaki terör sona erdi derken, Türklerle Türkler arasında terör başladı.
Parkın yıkılmaması için başlayan olaylar, hükümetin devrilme isteğine kadar ulaştı.
****
Bir de kendimize bakalım…
Kaç kişi ağaçların kesilecek olmasını umursardı?
Karpaz’da ağaçlar sökülürken kaçımızı isyan ettik.
2004 yılındaki inşaat patlamasında ağaçlar kesilip yerlerine siteler kurulurken kim şikayet etti.
Bakın eskiden zeytin ağacı olan yerler şimdi boş villalar ile dolu.
Tüm denizlerimiz parsel parsel satılırken, ücretsiz plaja girecek yer kalmazken kaçımız bundan rahatsızlık duyduk.
Siyasi irademiz elimizden alınırken, mavi boncuk gibi vatandaşlıklar dağıtılırken neredeydik?
Bunca yaşanan olumsuzluk karşısında kaçımız yerimizden kımıldadık.
Kıbrıslı Türkler olarak hep Türkiye vatandaşları ile aramızda farklar olduğundan bahsederiz.
Doğrudur farkımız var, hem de pek çok konuda.
Kıbrıslı Türklerin pek çok konudaki ileri duruşunu da kimse yadsınamaz, ancak eksik yönlerimiz de yok değil aslında.
Bizler hem biraz umursuz hem de biraz umutsuzuz.
Umursuzuz çünkü “bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyetindeki insanlarız.
Doğrudan bizi etkilemediği sürece kimsenin derdini umursamayız. İsyan etmeyiz, sokağa çıkmayız.
Umutsuzuz da bana göre… Hem de ciddi anlamda umutsuz.
Tüm inançlarımızı kaybettik. Üretimden koparıldık.
Özgüvenimizi kaybettik, sindirildik, susturulduk. Hepimiz memur olduk.
Tüm bunlar sonucunda sokaklara çıkıp irademizin bir şeyler değiştireceği gerçeğini kaybedeli, unutalı çok zaman oldu.
Bize de bu gerçeği hatırlatacak bir kıvılcım gerek belki de.
Anladık bu kesilen bir ağaç olmaz ama elbet bizi de sokaklara dökecek bir kırılma noktası vardır. Olmalı da…
Hem de çok geç olmadan…