Şimdiye kadar Aphrodite’s Giants “Dev Afrodit” adlı bir kedi ırkı duydunuz mu? Bu kedi Kıbrıs Rum Kesimi’nin 2006 yılında başlattıkları çalışmalarla Rumların milli kedisi olarak tanıtıldı ve 2012 yılında Dünya Kedi Federasyonu WCF (World Cat Federation) tarafından yeni bir safkan ırk olarak kabul edildi.
Peki bu kedi nerden çıktı, nereden geldi? Cevabı tereddütsüz, politikaya alet edilen bizim Anadolu-Ankara Kedimizin ta kendisi. Artık daha fazla sessiz kalamazdık. Çünkü o Kıbrıslı Rum değil, Anadolu’dan gelmiş bir Türk…

Ankara Kedisi Derneği Başkanı Veteriner Hekim Dr.S.Tarkan Özçetin, ülkemizin doğal hazinesi kedilerimizi daha iyi tanımanın, başkalarına fırsat vermeden ve değerlerini yok olmadan önce farkına varmamızın gerekliliğini vurguladı.
Afrodit yalanının ortaya çıkışı:

Afrodit propagandasının arkasına aldığı en büyük itici güçlerden biri, Kıbrıs’ta 10 bin yıllık mezarda bulunan kedi iskeletidir. Bu durum üreticiler ve Rumlar için bulunmaz bir fırsat ve iyi bir reklam malzemesi olmuştur. Çıkarılan kedi iskeleti Afrodit’in atası olarak gösterilmiştir. Bu kedinin Adaya anakara olan Anadolu’dan gelebileceği ihtimali dürüst arkeologlar tarafından inkar edilememiştir. Kıbrıs’a en yakın kara parçasının Anadolu olduğu ve bu toprakların1571’den itibaren Osmanlı hakimiyetine geçmesi de unutulmamalıdır. Kıbrıs, Anadolu’nun asırlar boyu bir parçası olmuştur. Ada, Galapagos örneği gibi farklı bir çeşitliliğe de sahip değildir.

Diğer önemli bir etken ve güç ise; Amerika’da UC DAVIS Üniversitesi’nde, kedi ırkları üzerine genetik araştırmalar yapan ve kedi federasyonlarınca otorite olarak kabul edilen Leslie Lyons’tur. Rumlar kendisine Afrodit’i farklı bir ırk olarak göstermesi ve DNA testleri için örnekler göndermiştir. Leslie bu örneklerle ülkemizdeki asılları yerine Türkiye dışından gelen, özelliklerini kaybetmiş, genetiği tamamen değişmiş Ankara ve Van Kedileri örneklerini karşılaştırmış ve bunların Afrodit ile benzerlik göstermemesi yüzünden, Afrodit’i son araştırmasında farklı bir ırk olarak göstermiştir ve sonrasında WCF bu kediyi yeni bir doğal ırk olarak kabul etmiştir. Tüm bunlar tam bir danışıklı dövüştür. Leslie’ye yurtdışındaki Ankara ve Van kedilerinin, bizim gerçek kedilerimizden çok farklı olduğunu, sonuçların gerçeği yansıtmadığını anlatmamıza ve tüm çabalarımıza rağmen bize ciddi bir cevap vermemiştir. Ankara Hayvanat Bahçesi’nden gelen bir örneği bile Afrodit olarak tanımlamıştır. Bu durum bilimsel tarafsız bir araştırmadan çok, üreticilerin ve kedi federasyonlarının istekleri ve memnuniyetine göre şekillenen bir çalışma olmuştur.

Tüm bunlar yaşanırken, Kıbrıs sadece Rum adası, diğer tarafta Türkler ne yazık ki işgalci olarak gösterilmiştir.

Diğer bir propaganda ise Kıbrıs Kedi Derneği - Cypriot Feline Society Başkanı Rita Sjekloca tarafından; “Türkler bizim kedimizi çalıyor, onu üretiyor ve Türkleştirmeye çalışıyor “ diye uluslararası medyaya açıklamalarda bulunmuştur.

Tartışmalara, Kıbrıs Başpiskoposu 2. Hrisostomos, “Bu kedi türleri ülkemizin tarihine ve geleneklerine ait olduğuna göre Kilise yapılan tüm çabaları destekleyecektir” açıklamasıyla katılmıştır.


WCF hakemi Andreas MöbiusAfrodit’intanınması için elinden geleni yapmıştır.

Afrodit kısa zamanda, başta Almanya’da düzenlenen kedi yarışmalarında başarılı sonuçlar almıştır. Afrodit yetiştiricisi Teresa Litherland ve kocası, Kıbrıs Ulusal Kedi Federasyonu’nu kurmuşlardır. Kedi yarışmalarında görevli hakem arkadaşları Andreas Moebius’un katkılarıyla WCF’de tanınmış ve standartları oluşturulmuştur.

Anadolu Kedileri Gerçeği

Asırlardır bu topraklarda bir bütün olarak doğal olarak var olmuş Anadolu Kedilerimiz, önce 1955’te İngilizlerin “Turkish Van” adı altında, Laura Lushington’un ortaya attığı, “yüzen kedi “ olarak süsleyip pazarladığı, sonrasında bu Anadolu Kedimizi, kediden ziyade farklı bir kimliği öne çıkararak Ermeni kültürünün bir parçası olarak tanıtan zihniyet, daha sonrasında asırlardır varolmuş, tüm uzun tüylü kedilerin atası olarak kabul edilen Ankara Kedimizi, yurtdışında farklı ırkta kedilerle çiftleştirerek, doğallığını kaybetmesine yol açmış ve çok farklı bir şekilde tanıtılmasını sağlamıştır. Hatta bir ara British Angora ismini bile denemişlerdir. Daha sonrasındaYunanlıların “Aegean Cat” Ege Kedisi altında kendilerine değer biçmeleri ve son olarak yukarıda tanıttığımız Dev Afrodit adı altında yine kedilerimizi farklı bir politika ve ad altında kullanarak piyasaya çıkarmışlardır.Biz bu durumda dünyada olan bitenden habersiz, milli hazinemiz olan kedilerimizi sadece sokak kedisi olarak görüp, değer biçemeden, başkalarının istediği şekilde paylaşmasına seyirci kalmışız. Sadece beyaz tüylü olan kedilerimizi, iki isim altında iki ayrı ırk olarak gösterip, hatta bazen ülkemizde buTürk-Kürt kavgası gibi Ankara-Van kavgasına bile dönüştürülmeye çalışılmıştır. Genetik olarak aynı olan renkli tüylü kedilerimizi ise kabul etmeyerek ırkçılık yapmaya devam etmişiz. Halbuki bu toprakların kedisi her rengi ve tüy uzunluğu ile Anadolu Kedisidir, şehirlerin veya siyasetin değil, bir bütün olarak Anadolu’nun bir değeri, hazinesidir. Bilim dışı tartışmalara izin vermeden, uzun tüylü olanlarını “Angora”, kısa tüylü olanlarını ise “Anadolu Kedisi – KısaTüylü” olarak adlandırıp önce ülkemize sonra dünyaya doğru şekilde tanıtmamız, bütün bu mantık dışı adlandırmalar ve politik oyunlar karşısında geçerli olacaktır.

Anadolu’da Kedilerin Kökeni:

Kedilerin Mısır’dan geldiği ve orada evcilleştiğine inanılıyordu. Fakat, “Shillourokambos” Kıbrıs’taki bir kazıda, arkeologların bulduğu 10 bin yaşındaki gömülü insan ve kedi iskeleti, araştırmacıları kedilerin evcilleşmesi hakkında tekrar düşünmelerini sağladı.

Anadolu’da Hacılar, Çatalhöyük’te bulunan eski yerleşim yerleri, Mezopotamya’da Sümerler tarafından başladığı düşünülen ilk toplu yerleşim ve beraberinde tarımın başlamısındaki süreç doğrultusunda, ortak amaçlar sonucu kedilerin evcilleştiğini, daha önceden Dr. S. Tarkan Özçetin doktora çalışmasında belirtmişti. Burada kedilerin Mısır’da değil, aksine yerleşik hayat ve tarımın daha önceden başladığı Anadolu-Mezopotamya topraklarında gerçekleştiği fikri desteklenmekteydi.

Son bir kaç yıl içersinde, günümüz Şanlıurfa şehrindeki kazılarda, insanlık tarihi adına şimdiye kadar bildiğimiz tüm bilgileri tekrar gözden geçirmemize sebep olan “Göbeklitepe”günümüzden tam 12 bin yıl önce inşa edilmiş. Burada yerleşik hayata dair şaşırtıcı, büyük çaplı buluntular çıkarıldı, halen de çıkarılmaya devam ediyor. Bu son kazılar beraberinde, kedilerin bu topraklarda çok daha eskiden evcilleştiği fikrini daha da kuvvetlendirmiştir.

GöbekliTepe - Şanlıurfa

Bilindiği gibi yerleşik hayata geçilmesi ve tarımın başlamasıyla kedilerin evcilleşmesi aynı doğrultuda gelişmiştir.Evcil kedilerin atası F.S. Lybica tekir renkteyken, zaman içinde evcillleşmenin bir sonucu olarak kedilerde renk çeşitliliği de bu doğrultuda ilerlemiştir. Doğada normal koşullarda adapte olamayıp ölmesi gereken beyaz renkteki kediler, insanların yardımıyla hayatta kalmıştır. İlk olarak beyaz renk mutasyonu Anadolu’da meydana geldiği gibi, uzun tüy mutasyonu da burada gelişmiştir. Anadolu Kedileri günümüzde bile değişime uğramadan doğal haliyle soylarını devam ettirmektedir.

SONUÇ:
Anadolu Kedilerimiz en eski kedi ırkı olup, Ankara Kedimiz diğer bütün uzun tüylü kedilerin atası olarak bilinmektedir. Kedilerimiz bizler için tarihi ve kültürel mirastır. Nasıl tarihi ve antik kalıntıları, bir taş parçası olarak görmüyorsak, kedilerimizi de sıradan bir sokak kedisi olarak görmemeliyiz. Onlara medeniyetler beşiği Anadolu’nun en eski ve doğal bir parçası olarak sahip çıkmalıyız. Çıkmazsak, nasıl kendi tarihimizi yabancılardan öğrenemeyeğimiz gibi, meydanı boş bırakarak, gerek Rum’a veya başkalarına politik malzeme bırakır, Dünya’ya yanlış tanıtılmasına izleyici kalır, gerekse de kedilerimizi başkalarından yalan yanlış öğrenmek zorunda kalırız. Kendi doğal kedilerimizi daha iyi tanıyalım, başkalarına fırsat vermeden ve değerlerini yok olmadan önce farkına varalım.

Editör: TE Bilisim