Dernek Başkanı Yılmaz Bora, yaptığı yazılı açıklamada,   Cenevre konferansı öncesinde  Rumlar ve  Yunanların yine gerçeklere aykırı beyanlarını sıklaştırdıklarını ve “içeriden  elde ettikleri gafilleri kullanarak lehlerine bir ortam yaratmak için  çaba harcadıklarını” iddia etti.

Bora, Kıbrıs’ta iki ayrı egemen devletin varlığının esas alınmasına  karşı çıkanların,  kendi çıkarlarını düşündüklerini veya kötü niyetli olduklarını öne sürdü.
 
Bora,  Kıbrıs’ta meydana gelen sıkıntı ve sorunların yaratıcısı Yunanistan ile Kıbrıs Rumları olmasına rağmen hep masum ve haklı rolünü ürettikleri yalanlar ve entrikalarla başarılı bir şekilde yürütmekte olduklarını ifade etti.

Bora,  1955’lerde EOKA tedhiş örgütünün açık silahlı eylemleri ile başlayan süreç ve onu takip eden gelişmeler dikkate alındığında karşı tarafın hep Enosis peşinde koştuğunu kaydetti.

Bora,  Cenevre’de 28 Haziran’da yapılması tasarlanan görüşmelere gitmeden önce Rumlar ile Yunanların ortaya koydukları görüşlere bakıldığında aynı zihniyetin devam ettiğinin  görüldüğünü belirtti.
 
21Aralık 1963’ten itibaren Kıbrıs’ta iki ayrı halktan iki ayrı idare oluştuğunu vurgulayan Bora, 1977 ve 1979 Doruk Antlaşmaları ile iki bölgelilik  ve  iki ayrı  otonom idarenin  varlığının  teyit ve kabul edildiğini ifade etti.

Bora, “Özel mülkiyet, dört özgürlük ve serbest dolaşım hakkı ileri sürülerek ve nüfus oranı dört Rum’a karşı Bir Türk ile sabit tutularak, Kıbrıs’ın gerçekleri ile bağdaşmayan tezlerle kalıcı ve yaşayabilir bir çözüme ulaşılamayacağı gibi aynı isteklerde ısrar edilirse bir çözüme ulaşılamayacağı aşikardır” dedi.

Bora, toprak ve mülkiyetin toplu takas ve tazminatlarla hallinin  öngörüldüğüne işaret ederek,  bir uzmanın tespitlerine göre Kıbrıs’ın yüzde 33’ünün tapulu Türk malı olduğunu, Vakıf mallarının Rumlara nasıl geçtiğinin de herkes tarafından bilinmekte olduğunu kaydetti.

Editör: TE Bilisim