Türkiye’nin zor ve çetin sorunlarından biri olan Kürt sorununun aşılmasında, önemli ve ciddi gelişmeler yaşanmaktadır. İmralı sürecinden bahsediyorum. Gerçi hala yolun başında bulunulmaktadır. Ancak, bu yolun önemini büyük bir çoğunluk görüyor. Karşı çıkanların ise, eski denenmiş ve işi daha da karmaşık bir hale getirmekten başka bir işe yaramayan düşünceleri tekrarlamaktan başka söyledikleri de yok. Bunun için bu yola değer vermek ve olumlu gelişmesi yönünde katkı koymak gerekir.

Üstelik, bu yolun daha başında, sayısız provokasyon, süreci kesintiye uğratmak için devreye girdi bile. Paris ‘te üç Kürt kadının hunharca öldürülmesi, son derece önemlidir.

Kim ne derse desin, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınc’ın, bu hunharca cinayetle, hayatlarını kaybeden üç Kürt kadın için söylediklerini, hasta yatağımda okuduğumda, çok duygulandım. Bir kere Sayın Arınc’ın, söyledikleri, attığı görüşme adımı yüzünden , milliyetçi reflekslerle karşı karşıya kalan bir Hükümetin Başbakan Yardımcısı olarak, öldürülen 3 Kürt kadın için söyledikleri, çok önemlidir..İnsani yanı güçlü ve barış sürecine cesaret katan sözlerdi.. Bu ayni zamanda barış sürecini isteyen bir siyasinin de cesaret gerektiren bir söylemi idi.

Bu süreçle ilgili olarak Sayın Fethullah Gülen’in söylediklerini de satır satır okudum. Çok önemli. Bizim düşünce dünyamızdan farklı bir görüşün, çok olumlu, barışa değer katan sözleri idi. Ben bu sözlerin ve onun içinde taşıdığı derin insani ve demokratik derinliğin değerinin tam anlamı ile hakkının verildiğine inanmıyorum.

Ön yargıdan tutun da, kendi dışındakine kibirli yaklaşıma kadar varan engeller içinde bu boğulmamalıdır. Böylesi önemli ve değerli görüşler, her açıdan yerini bulmalıdır.

Sayın Fethullah Gülen’in, bu krizin aşılması ile ilgili başlatılan İmralı süreci ile oluşan ortama dair söyledikleri, İslami düşünce temelinde gerçekten, insani olarak, demokratik olarak, önemli ve değerli sözlerdir..

“Sulh Hayırdır, Hayır Sulhta’dır” sözleridir bunlar.. İnsan sevgisini, barış temelinde ve demokratik birlik zemininde ifade eden çok önemli sözlerdir bunlar..Atatürk’ün, “ Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözlerini sürekli tekrarlayan sol ve demokratik kamuoyunun, Sayın Fethullah Gülen’in, İslami bir düşünür ve din önderi olarak ifade ettiği bu görüşlere de gereken önemin verilmesi gerekir.

Söz konusu konuşmada “ Hoca Efendi”, ayni zamanda ; Demokratik birlik ve farklılıkların kendi varlıklarını yaşarken, birlikteliklerini de, çok güzel vurgularla; İslam inancının içinde, ona bağlı olarak, fevkalade güzel bir şekilde dile getirdi.

Sayın Fetullah Gülen’in söz konusu o konuşmasında olayın, tarihsel süreç bağlamında farklılıklara dönük hor bakışın gelişmesine ve demokratik birliğin sarsılmasına dair ifade ettikleri de çok önemlidir.

“Herkesi bize benzetmeye çalıştık” dedi.,Bu çok ama çok önemlidir.. Hele bu tarihsel süreci, hem ulusal değerlerin, hem de İslam inancının, bu tek tipliliği yaratmada, bu maksatla, yıllarca vulgar metotlarla değerlendirildiği ve çok acıların yaşanması yanı sıra, ciddi toplusal kırılmalarında yaşandığı gerçeği karşısında, bu çok değerli Din Önderinin bu tespiti, son derece önem kazanmaktadır.

Hele bu tek tip yaklaşım meselesine dönük, hala ulusal dar milliyetçi pek çok refleksin gösterilmeye çalışıldığı günümüzde, İslam inancının, bu sığlığı aşan derinlikteki sözleri ve görüşleri son derece önem taşımaktadır.

Sayın Fethullah Gülen’in, “herkesi bize benzetmeye çalıştık sözleri” bizim bu günümüzü ve ciddi endişelerimizi de yansıtıyor. Üstelik bizim de, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak kendi hastalığımızı görmemizi de tetikliyor. Bu düşünce, Barışın farlılıklara saygı duyarak, örülmesi ile gelişecek olan bir yol olduğunu içinde taşıyor, bunu üretiyor, besliyor ve destekliyor...

Bu İmralı sürecinde CHP’nin eleştirisel olsa da attığı olumlu adım da değerlidir. Cesaretlendirilmesi, desteklenmesi gerekir. BDP ‘nin pozitif tutumu da çok, ama çok değerlidir. İtilip kakılan suçlanan bu hareketin bu olumlu tavrı asla göz ardı edilemez.. Çok önemlidir.

İşte bu bakış açılarını, barış ve demokratik birlik temelinde desteklemek ortak duyguları öne almak gerekir.

Şimdi; Sayın Fethullah Gülen’in bu açıklamasını, Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu, Sayın Hrisostomos’un son açıklaması ile yan yana koyun ve bakın… Sayın Hrisostomos, “eğer Türkler restore edecekse Apostol Andrea Manastırını varsın yıkılsın” dedi.. Bu nasıl bir açıklama?

Apostol Andreas Manstır’ı evet, Ortodoks Hristiyanlar için çok önemlidir. Ama ben ona, Hala Sultan Tekkesi kadar değer veririm. Hala Sultan’ın benim indimde değeri ne ise, Apostolos Andreas Manstırına da ayni değeri veririm. Çünkü, ortak yurdu paylaştığım insanların dini değeridir. Ayni zamanda da bu adanın ortak değeridir.

Bakın, Sayın Fethullah Gülen’in o konuşmasındaki zenginliğe ve derinliğe bakın. “İnanan, inanmayan ateist dindar” hep birlikte, barış içinde yaşasın dedi. Sayın Fetüllah Gülen’in, bu derinlikteki evrensel, insan sevgisi ile Hrisostomos’un dini, dar milliyetçiliğe hapis eden konuşmasındaki sığlığa bakın. Kendisi, ayni zamanda hidrokarbon yataklarına yatırımdan da hırsla söz eden bir vahşi kapitalist… Bunların hangisi yüce? Hangisi dayandığı Tanrı sevgisini evresel insani değerle birleştiriyor? Cevap belli açık.

Ancak, yinede yazmak isterim, Hristomos zihniyeti tek başına, güneyin tüm Ortodoks inancına sahip insanlarını temsil etmez. Güneyde, evrensel, insani ve barış düşüncesine bağlı, her inanca saygı duyan Ortodoks din adamlarını da tanıdım. Ama onların sesi artık çok güçlü çıkmıyor. Sayın Fethullah Gülen gibi onların da cesaretle seslerinin çıkması lazım. Üstelik, kimse unutmasın ki Sayın Fethullah Gülen yıllardır devletçe itilip kakılan, suçlanan biri olarak bu çok cesaret verici açıklamayı yaptı..

Sayın Fethullah Gülen’in söz konusu bu önemli açıklaması ve bunun içinde yer alan, insani ve demokratik öz, maalesef, izlediğim kadarı ile Kuzey Kıbrıs’ta, düşünce dünyamızda çok yer etmedi.

Çünkü, bizim çoook büyük işlerimiz var. Makam korumak, makam elde etmek gibi. Sorun çözmek yerine, birbirimizin altını ve gözünü oymak gibi….Böylece hırsların ve bencilliklerin kısırlığında, kendimizi, entelektüel ve moral olarak çökertmek gibi, büyük ve çoook önemli işlerimiz var!!

Sayın Fetüllah Gülen’in bu konuşmasındaki öz; yalnız Türkiye toprağına akan, Türk- Kürt gençlerinin kanının durmasına değil, ama bizim gibi savaşın acılarının hala dinmediği, Kıbrıs Toprağına barışın gelme sürecinde de önem vermemiz gereken bir değerdedir.

Bu konuşma yalnız bunlar için değil, kendi içimizdeki demokratik olgunluğu ve demokratik birlikteliği güçlendirmek içinde ibret almamız gereken özü de içinde taşımaktadır. Bu konuşmanın, bütünü, gerçekten tekrar tekrar yazılmalıdır,okunmalıdır, değerlendirilmelidir….

(YENİ DÜZEN)

Editör: TE Bilisim