Bence, Annan Planı referandumu (Türklerin Evet, Rumların hayır oyu kullanması) sonrasında Kıbrıs sorunu sadece mülkiyet sorunu olarak kalmıştır. Mülkiyet sorunu çözülürse gerisi teferruat.  

Geçtiğimiz ay içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sonuçlanmış olan bir dava, Kıbrıs sorununun başlıca maddesi olan mülkiyet sorununun da çözüldüğünü göstermektedir. Bu davada verilen kararlar tüm Kıbrıs’ı bağladığı gibi, Kıbrıs Türk Halkının Annan planına verdiği evet oyuna karşılık Avrupa tarafından alınmış en önemli karardır. Alınan kararla birlikte, Kuzey Kıbrıs’ta kurulmuş olan Mal Tazmin Komisyonu tam anlamı ile meşrulaşmıştır.

Öncelikle dava ve kararlara bir bakalım… Dava 14434/09 sayılı başvuru numarası ile Eleni Meleagrou ve ailesi tarafından Türkiye aleyhine AHİM’de açılmıştır. Tahmin edildiği gibi bu dava, Kıbrıs Cumhuriyeti desteği ve önderliği ile açılmıştır. Eleni Meleagrou ve ailesinin mülkiyet hakları ile özel ve aile hayatlarının korunmadığı, ayrımcılık yapıldığı, adil yargılanmadıkları ve insan hakları konularında Türkiye dava edilmiştir.  

Davacı Eleni Meleagrou, Londra’da yaşayan bir Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıdır. 7 Kasım 2006 yılında KKTC Mal Tazmin Komisyonuna, Girne ve Bostancı’da sahip oldukları 18 parsel arazinin kendilerine iade edilmesi ve 1974 yılından itibaren kullanım kaybı talebinde bulunmuşlardır. (Not: Takas veya Tazminat talebinde bulunmamışlardır!) Yani ben malımı isterim başka da bir şey istemem!

Mal Tazmin komisyonu makul bir süre olan 14 Ekim 2009’ da davayı karara bağlamış ve başvuru konusu olan 14 parsel arazinin 1974 sonrasında kayıtlı olduğu halen aktif olan şirketten, Eleni’nin annesi Evie adına devir yapıldığı ve bu devrin KKTC Mal Tazmin Komisyonu yasasına uygun olmamasından dolayı davayı reddetmiştir. Kalan 3 arazi de şu an kullanımda ( Askeri ve göçmen aile kullanımında) olmasından dolayı iade edil(e)memiştir. Kalan diğer 1 arazi için ise iade kararı vermiş ve verilen kararlar sonrasında başvurulan KKTC Yüksek İdare Mahkemesince onaylanmıştır.

Kuzey Kıbrıs’taki çözüm yollarının tükenmesi üzerine dava AİHM’e taşınmış ve AHİM diğer bir ünlü ( Mal Tazmin komisyonunu meşrulaştıran Demopoulos) davasına da atıfta bulunarak, tüm talepleri red etmiştir. AHİM aynı zamanda KKTC’de bulunan Mal Tazmin Komisyonu ve Yüksek İdare Mahkemesinin makul süreyi aşmadan adil yargılanma haklarını yerine getirmesi durumunda AHİM’de açılacak bu gibi tüm başvuruların sonuçsuz kalacağına da karar vermiştir.

Bundan çıkaracağımız sonuç nedir; Rum vatandaşlar, adanın kuzeyinde kalan malları için iade yerine, tazminat ve takas yollarına başvurmalıdır. Toprak iadesi sadece kullanılmayan ve boş olan araziler için yapılır ve eğer kuzeyde bulunan Mal Tazmin Komisyonu da süratli ve profesyonelce çalışıp tazminat ödemeyi hızlandırırsa Kıbrıs’taki tüm mülkiyet sorunu çözülebilir!

Peki Kıbrıs Cumhuriyeti (Rum yönetimi) bu karar sonrasında ne yapıyor. Rum yönetimi şu an bulunduğu ekonomik darboğazda mülkiyet sorununun ekonomisi güçlü olan Türkiye tarafından bu şekilde çözülmesini istemiyor. Hazırlanan bir yasa tasarısı ile Rum vatandaşlarının adanın kuzey bölümünde kalan mallarını başka Rum vatandaşlarına devir ve vergi harçsız satılmasına olanak tanıyacak. Yani parası olan eş, dost, akraba ve tanıdıklar hiçbir harç ödemeden kuzeyde kalan malları ihtiyaçlı kişilerden uygun meblağlara satın alacak. Bir sonrası aşamada ise kuzeyde kalan mallara karşılık ipotek verip borç alınabilmesi sağlanacak.    

Peki bizim hükümetimizin yapması gereken nedir? 28 Temmuz ertesinde yeni seçilecek hükümet, Mal Tazmin Komisyonunun işlevliğinin artırılması ile yaşanan bürokratik engellerin en aza indirilmesi konusunda acil önlemler almalı ve komisyona başvuran Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarının işlemlerinde kolaylıklar sağlamalıdır. Hatta iş yapmadan para aldığı söylenen bazı erken emekli müsteşarları bu dosyaların hızlandırılması konusunda görevlendirebilir.

Diğer bir konu ise, tazminatı ödenmiş veya takas edilmiş Rum mallarının artık Türk malı kategorisine geçtiği gerçeğidir.  Tabii ki, bahse konu mal bir anda yüksek bir değer kazanır. Bu değer kazanımını elde eden kişi de şu anki yasalarımıza göre herhangi bir bedel ödememektedir. Uzun bir süredir kazanılan değerin 3’e bölünmesi ve 3 de 1 oranda malı elinde bulunduran kişi tarafından karşılanması konusu gündemde olup, herhangi bir karar alınmamıştır. Yeni gelecek hükümetin bu konuda vereceği bir karar ve Türkiye Ziraat Bankası’nın bu gibi konularda uzun süreli ve faizsiz kredi vermesi durumunda, hem vatandaşlar bu konudan faydalanabilir, hem de Türkiye Cumhuriyeti bu davaların daha kısa zamanda çözülmesini ve de ödenmesini gerçekleştirebilir.