Ortalıklarda hala elektrik faturaları uçuşuyor…
Ocak faturaları hemen herkese yüksek gelince, buna bir de maktu ücret kepazeliği eklenince vatandaş haklı olarak isyan ediyor…
Hatta daha da ileri giderek sövüyor!
Sövmeye elbette karşıyız ama sonuçta ateş düştü yeri yakıyor vatandaş elektrikte ciddi bir anlamda indirim beklerken aksine faturaların kabarık olması çileden çıkarıyor…
Benim en çok merak ettiğim konu indirim için niye Şubat ayını beklediler?
Şubat’tan sonrası bahar, bu soğuk kış gecelerinde insanlar klimalarını yakamıyorsa ondan sonra ucuzlasa ne olacak ki?
Ayrıca geçen yıl kış girişinde yüzde 30’a varan elektrik zammı yapanların bu kez bu oranda indirimde bulunmayacakları da artık kesin oldu…
Dün Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hakan Dinçyürek ile zevkli bir radyo programı yaptık…
Ona da sordum, konutlar bu indirimden ne kadar yararlanacaklar diye, net bir cevap veremedi!
Ama şunu öğrendik ki eğer Dinçyürek devreye girmese indirim çok daha komik bir rakamda tutulacak ve kargaşa da aynı oranda büyük olacaktı!
Bu konuda toplum olarak hükümetin oyununa geldiğimiz artık gün gibi ortadadır…
Dünya petrol fiyatlarının yarı yarıya düşmesine rağmen bu oran elektrik faturalarına yansımayacak ama böylelikle Kıb-Tek’in kurtuluşu sağlanacaktır…
Çünkü artık bu fiyatlarla kurum zarar etmemekte, ürettiği fiyata satarak en azından kendi ayakları üzerinde durmaktadır…
Üzülelim mi sevinelim mi bilmiyorum artık!
Kuşkusuz ki son yılların en sevindirici olaylarının başında öncelikle yılan hikayesine dönen AKSA’nın bacasına filtre takılmasıdır…
Onca bakan sözünde durmamış, yapılan şovlara rağmen ilgili şirket üzerinde otorite kurulamamış ve yıllardır bölge insanı zehirlenmiştir…
İyi de Sayın Dinçyürek nasıl olmuştur da bunu başarmıştır?
Bunu kendisi cevaplıyor, ülkede sorunların da çözümlerinin de belli olduğunu yapılacak tek şeyin kararlılıktan başka bir şey olmadığının altını çiziyor…
Bir başka güzel haber de Teknecik konusunda geliyor ve burasının da bacasına da filtre takılması için Haziran ayında ihaleye çıkılacağını öğreniyoruz…
Demek ki istenince bu ülkede güzel şeyler de olabiliyormuş!
Bakan Dinçyürek döneminde özellikle de yatırımlar konusunda yeni bir sisteme geçildi…
Bu ülkede eğer bir yatırım yapılacaksa ve bunun için de ÇED raporu gerekiyorsa burada sorumluluk öncelikle sivil toplum örgütleri ile bölge halkının olacak…
Yatırım konusunda 1 ay bilgilendirme toplantısı yapılacak ve özellikle de ilgili sivil toplum örgütleri aracı olmadan ilgili şirket yetkililerine endişelerini aktaracaklar…
Sonuçta halkın da katılımı sağlandığı için bundan sonraki yatırımlarda ne kargaşa yaşanacak ne de kafalarda soru işaretleri kalacak…
Böyle bir uygulamayı ancak tebrik ederiz…
Ve Türkiye’den gelecek olan su konusu;
Bize göre de asrın projesidir bu…
Konu çok tartışılıp hatta bazen de speküle ediliyor ama biz de KKTC’ye hatta belki de tüm Kıbrıs’a hayat vereceğinden, kurak iklimini değiştireceğinden kuşkumuz yok!
Ama Bakan Dinçyürek ile görüştükten sonra bir kez daha anladık ki suyun yönetimi konusunda hala ortada bir takım bilinmezlikler var…
Tamam bundan böyle en azından 50 sene evimizin musluklarından şerbet gibi içme ve kullanma suyu akacak ama peki ya bu kaliteli suyun ekonomiye olumlu yansımasının projeleri nerede?
Bu belirsizlik ileride şiddetli tartışmalara neden olabilir…
Biz ancak uyarı görevimizi yapabiliriz, gerisi tepedekilere kalmış.
Bu konuda mutlaka bir seferberlik başlatılması kaçınılmaz görünüyor…
 
 
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Diyaliz merkezi ne zaman açılacak?
 
“KKTC Sağlık Bakanlığı Akçiçek Hastanesi diyaliz merkezi açacağız dedikleri günden bugüne biz aileler için çok uzun zaman geçti. Allah hiç kimseye hiç bir hastalık vermesin ancak olduktan sonra da kabullenmek hem hasta için hem aile için çok zor ve acı vericidir.
Bizim halimize çok şükür üç evladımız da yanımızda ve doktor. Ancak öyle zaman oluyor ki yalnız da olabiliyorsun. Günlerdir Tweeterde sağlık bakanlığının hesabına da yazıyorum cevap verirler mi diye cevap yok peki neden hesap açtılar diye övünüyorlar, amacım Girne'de ve adanın her yerindeki diyaliz hastalarının sesini ve mağduriyetlerini duyurmak ve belki tedbir almalarını sağlamaktır.
Örneğin bu gün diyalizden gelen Özel Berova 'nın kolunda diyaliz iğnelerinin girdiği damarlarda yine kanama oldu, akan kanın korkusunu yaşamak da vardı. Çok şükür ki onu diyalize götürüp getiren Muhammet vardı ve hastaneye gide gele bu konuda ne yapacağını biliyordu.
Akşam vakti maksadım sizleri üzmek değil ancak bir gerçeğin dile getirilmesine vesile olmaktır..”
 
(Tülin BEROVA)
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Osman ŞENDİL, Mehmetçik Kooperatif Şirketi eski yönetim kurulu başkanı olarak önümüzdeki günlerde başınız çok ağrıyacağa benziyor. Şikayetler bize kadar ulaştı ve pazartesi günü kısmetse bölgedeyiz. Size de bazı sorularımız olacak bilesiniz!
Sayın Hasan AMBER, Mehmetçik Kooperatif Şirketinin yeni yönetim kurulu başkanı olarak geçmişteki bazı iddialar konusunda top artık sizde ve yeni ekipte. Üç aile fena halde mağdur duruma düştü ve haklarını arıyor bilesiniz!
Sayın Hasan SOLYALI, Kooperatifler Mukayyidi olarak Mehmetçik’deki iddialardan haberiniz var mı? Mağdur olan vatandaşlar olayın ört bas edilmesinden korkuyorlar haberiniz olsun istedik…
Sayın Pervin GÜRLER, zihinsel engelli vatandaşımıza bir polis memurunun kötü muamelesi konusunda soruşturma başlattığınızı memnuniyetle öğrendik. Aile yarın İskele polis müdürlüğüne resmen şikayetlerini bildirecekler. Teşekkür ederiz…
Sayın Mehmet Ali TALAT, adayların mal beyanı konusunda biraz fazla tepki aldınız ama biz de sizin gibi düşünüyoruz. İnsan yeter ki istesin mal beyanını öyle bir saklar ki kimsenin ruhu bile duymaz değil mi?
Sayın Ünal ÜSTEL, genel başkanlık yarışı için UBP’nin müşavirlerini örgütleyerek gizli komiteler kurduğunuz söyleniyor. Demek ki artık bu iş iyice ciddiye bindi ve işin şakası kalmadı. Hadi bakalım hayırlısı…
Sayın Özel KADIOĞLU, önceki akşamki Göçmenköy buluşmasına gelmeyince gözler sizi aramış diyorlar. Derviş bey bakalım seçimlere kadar sizin gönlünüzü almayı başarabilecek mi biz de çok merak etmeye başladık doğrusu!
Sayın Işılay ARKAN, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile eskiden kadim bir dost olduğunuzu ve bu nedenle ilk genel seçimlerde mecburen aktif siyasete girebileceğiniz konuşuluyor. Geç bile kalmıştınız değil mi?
Sayın Hasan TAÇOY, bir okuyucu aradı Ocak ayı için söz verdiğiniz GSM indiriminin hala gerçekleşmediğini hatırlatmak istemiş. Söz verince yerine de getirmek gerekiyor değil mi? Hadi bakalım biraz gayret!
Sayın İsmail ARTER, gereksiz istihdamlarda biraz frene basmakta yarar var zira belediyede her geçen gün tansiyon yükseliyor. Bu arada mevsimlik diye alınan işçiler memurluk görevi yapınca doğrusu göze batıyor…
Sayın Hüseyin GÖKÇEKUŞ, bizim mesaj kutusunda bir üniversitenin maaşları ödeme gecikmesi duyulunca sağ olsunlar anında ödemeleri gerçekleştirmişler. Bu konularda daha fazla takipçi olmanız öneriliyor…
Sayın İsmail MANİCİOĞLU, yıllık izin bitmiş ve görev başı yapmışsınız. Biraz daha gelmeseydiniz Güzelyurt karışacaktı zira vekil olarak bıraktığınız arkadaş çok kişinin kalbini kırdı diye duyduk…
Sayın Birikim ÖZGÜR, sizin gibi mülayim ve fazlasıyla hoşgörülü bir vekil de artık çileden çıktıysa pes doğrusu. Siz yine de sabırlı olmaya bakın çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi adayınız yıpranabilir…
Sayın Hasan SADIKOĞLU, çok büyük bir ihtimalle Pazartesi günü size de uğrayıp şu adı rüşvet iddialarına karışan çalışanınız hakkında görüşeceğiz. Onunla yakınlığınızı biliyoruz ama sizi yıpratmasına asla izin vermeyin olur mu?
Sayın Mehmet İNANCI, uzun bir aradan sonra ülkenize hoş geldiniz. Bu arada validenizin rahatsız olduğunu öğrendik büyük geçmiş olsun, Allah şifalar versin. Umarız bir kahve içer eski yılları yad ederiz…
Sayın Şinasi BAŞARAN, pek muhterem kardeşiniz Osman Başaran’ın vefatını üzüntüyle öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin…
 
 
Günün Fıkrası
 
Kongre

Feminist kongresinde Amerikalı kadın söz alır:
"Ben çok iyi bir şirketin genel müdürüyüm, bir gün alışveriş yapmaktan bıktım ve kocama dedim ki; 'Bundan sonra alışverişi sen yapmalısın.' Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, üçüncü gün yaptı..." 
İngiliz kadın kürsüye gelir:
"Ben uluslararası bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama dedim ki; 'Bulaşık işlerine artık sen bakmalısın.' Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, üçüncü gün baktım yaptı..." 
Fadime çıkar kürsüye:
"Ben de bir gün kocama dedim ki, 'Ben bu çamaşır işinden bıktım. Bundan sonra çamaşırları sen yıka.' Birinci gün görmedim, ikinci gün görmedim, üçüncü gün şişlik inmeye, gözüm yavaş yavaş görmeye başladı."