Yurtdışında yaşayan Kıbrıslı bir akademisyenin ülke gerçeklerine dokunan değerli tespitlerini aktardığı okuyucu mektubunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bağımsız gazetecilerin bazı dernek ve meslek örgütleri ile ortaklaşa bir araştırma yaparak, karma bir aday listesi hazırlamasını öneren okuyucumuz; tüm adaylara da bazı taahhütleri kabul etmeleri ve taahhütlerini yerine getireceklerini medya yoluyla deklare etmeleri çağrısında bulunuyor. Gazetecilerin belgeleyeceği ve bu taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğini takip edeceği süreçte seçilen ve taahhütlerini yerine getirmeyen milletvekilleri peşinen istifa etmeyi kabul edecek.

Okuyucumuzun Toparlanıyoruz Hareketi’ne atfen erken bulduğum eleştirilerine ve boykota ilişkin görüşlerine katılmasam da önerisinin tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Ve gönderdiği e-postayı olduğu gibi aşağıda yayınlıyorum:

“Merhabalar,

Doğduğum, savaşa, yolsuzluklara, dünyadan uzak yaşamaya rağmen hep umut ederek katkı koyduğum Kıbrıs’ı, çocuklarımın da geleceğine el uzatınca daha insanca bir düzen kurulana kadar terk etmiş bir akademisyenim. Doktora seviyesinde yeterliliğe, üst düzey yabancı dile sahip olsam da hala Karpaz’da oltamın suda olduğu o kayayı özlemeden edemiyorum. Uzak olsam da gündemi ve cumhurbaşkanları dahil olmak üzere büyük bir kısmını şahsen tanıdığım siyasi aktörleri takip ediyorum. Bu gündemde toplumsal hareketler, sivil toplum örgütleri ve tarafsızlığına inanıp değer verdiğim bazı yazarlar yer alıyor. Doğal olarak, şu anda oy kullanmak için gelmeye değmeyecek seçimleri de en az sizler kadar yakından takip ediyorum ve adayların büyük bir çoğunluğunu da tanıyor ve biliyorum. Bu mailimi ne bir çok bilen olarak ne de gündemde öne çıkmaya çalışan bir kuruluş adına yazıyorum. Yapmaya çalıştığım, uzak olsam da yurdumu yaşanır kılmaya katkı adına, dürüstlüğüne inandığım bazı yazarlarla bazı düşüncelerimi paylaşmak.


Öncelikle, savaştan sonra kurulan ve insanca olmayan bu düzende hepimizin suçlu olduğunu düşünüyorum. Sağcımızla solcumuzla hem yasal olmadığını hem insanlığa uymadığını düşünmeden Rumlara ait her şeyi yağmaladık. Ganimet üzerine kurulan bu düzende birbirimizi yedik, bunun üzerinden hala devam eden suistimaller dünyası yarattık. (Yıl 2013 : Savaş olalı 40 yıl olmuş : eşdeğer mal için 3 günlük hükümete ziyaret; işsiz şehit çocukları için başbakanı ziyaret eden dernekler; Meclis’te niye temsil edilmediklerini bencilce sorgulamadığımız %50 nüfus … ). Rumlarla ortak bir ülke düşüncesi ancak ganimet, Asil Nadir, Türkiye’nin (yapıyı değiştirirken uyanmayalım diye) hesapsız Kıbrıs harcamaları bitince ortaya çıktı. Bu süreçte devlet kurduk tanıtamadık, sağlı sollu iktidarların yolsuzluklarını hep beraber izledik, dünyadan izole olunca dünya değerlerine de küstük: kirlendik, dilendik, insanlığı unuttuk. Batan bankalarda sağ ve sol siyasiler suçlarını kapatsın diye bugün bile insanların intiharlarına neden olan faiz canavarını yarattık, valizlerle dağıtılan paralarla kurulan iktidarların trilyonluk vurgunlarına taraf olduk. Kişisel olarak sol eğilimli bir insan olsam da sağ ve sol partiler arasında dürüst kişilere de rezilliğin daniskasına da şahit oldum. Bu kişilerin ya siyaseti ya dürüstlüğü bırakmadıkça Meclis’te şansları olmadığını sanırım sizler de biliyorsunuz. Bugün de koltuk fetişizminin tavan yaptığı sağlı sollu kaşarlanmış ve geçmişleriyle hesaplaşmamış siyasilerin seçim vitrinine bakıyoruz. Aday seçimlerinin gerek yöntem gerekse sıralama olarak siyasette yenilenmeyi sağlaması pek mümkün görünmüyor Her şeye rağmen görünüşü kurtarmak ve listeciklerle harcanmak üzere alınmış düzgün adaylar da mevcut. Bu durumda yol haritasını halkın belirlemesine yardımcı olmak bence bir yurtsever aydın sorumluluğudur. Bunu yapmanın yolunun da tipik bir Kıbrıslı hareket olan "Toparlanıyoruz" gibi, sadece eleştirerek ya da boykot edelim diyerek olmayacağını sanırım hepimiz biliyoruz.


Karma oy kullanalım, ya da en iyisi boykot edelim demeyi çok mantıklı bulmuyorum. Hatta bazıları söyleyince dürüst de bulmuyorum. Basında; kurunun yanında yaş da yanar; ben seçimin bir şeyi değiştireceğine inanmıyorum; o zaman kim bu karmada oy verilecekler şeklinde olan tartışmalardan haberdarım. Siz gitmeseniz de, oy sandığı dağın burnunda kurulsa da, gidip mühür vuracak robotlar ve Aslanbaba’nın da katkısıyla, bu seçimde oluşan büyük fırsatı gören, disiplini güçlü partilerimiz vardır. Seçimi tüm ülke boykot etmeyeceğine göre katılım düşük de olsa, oy kullanmayanlar için seçim gecesi karpuz dolu bir mide ve yeni bir meclis kaçınılmazdır. Bu durumda ben karmayı öneriyorum. Ama soru da doğru: kime karma oy kullanalım?


Ben haddim olmayarak, size tarihi bir misyon önermek istiyorum. Gelin her gazeteden tarafsız olabilecek kadar dürüst 3-5 gazeteci toplanın. Partilerle, varsa göbek bağlarınızı kesin. Size katılacağını umduğunuz (Mehmet Özkardaş olabilir, Toparlanıyoruz olabilir, KTOEÖS olabilir..vs) kişi ve gruplarla pazarlık yapmadan, uzatmadan (Kıbrıs usulü olmadan) hızlı bir çalışma yapınız.


Önerim, tüm adaylara ortak bazı değerlere uyma konusunda taahhütleri kabul etme çağrısında bulunmanız. Bunlara örnek olarak, 3'lü kararnamelerin kaldırılması, dokunulmazlık, siyasiler ve birinci derece akrabalarının her yıl mal beyanlarının araştırılıp ilan edilmesi, polisin İçişleri’ne bağlanması, milletvekilliğinin 2 dönemle sınırlandırılması (ABD başkanı bile böyle), santrallara filtre takılması, Meclis’te açık oylama ve naklen yayın aklıma gelenlerden. Çok detaya girmeyen ama çarpıcı bu maddeler konusunda seçilirlerse, partilerinin konumu (iktidar, muhalefet) ya da görüşü ne isterse olsun, KKTC milletvekilleri olarak bu konularda ortak öneri vermeyi ve bunların geçmesi için çaba harcamayı halka şerefleri üzerine söz versinler. Bunlar belli bir sürede gerçekleşmezse de toplu olarak istifa etsinler. Bunu kabul ettiğini medyada deklare eden adaylar da halka açıklansın ve bunlar için karma oy istensin. Basın da hem bu taahhütleri belgelesin hem de seçilen adayları bu taahhütler adına sürekli takip etsin.


Konuyu daha detaylı yazmaya gerek duymuyorum. Ben sadece bir önerimi sizinle paylaşıyorum. Benimsenmesi halinde çok daha iyisinin ortaya çıkacağından eminim. Bence böyle bir şey tüm yozlaşmış idarelerin uykusunu kaçıracak, basında özgür insanlar olduğuna ve halk adına yapılacaklara güzel bir örnek olur. Seçimi boykot edip denize gitmekten kesinlikle daha umut verici bir mücadele.


Sizlere titremeyen bir kalem ve sağlıklı güzel günler diliyorum.
En derin saygı ve sevgilerimle,”