Bundan yaklaşık on yıl önce Lefke Çevre Gazetesi’ne çevre sorunlarıyla ilgili bir yazı hazırlamıştım. O zamanlar çiçeği burnunda bir biyoloji öğrencisiydim ve bölgemizde CMC’nin yarattığı kirliliğin nasıl temizlenebileceğiyle ilgili kendimce araştırmalar yapıyor, bir yandan da efgalitoların (ökaliptüs, efgalipto) Kıbrıs’a nasıl aşılandığını araştırıyordum. Öğrendiklerim karşısında hayrete düşmüştüm…

Efgalitolar, adanın İngiliz İdaresinde olduğu dönemde, Avusturalya’dan getirilerek floraya kazandırılan ağaç türlerindendir. Sadece efgalitolar değil, erozyonu önlemek amacıyla akasyalar da getirilmişti güzelim adamıza. Hatta şimdilerde Kıbrıs Akasyası olarak anılır oldular. Akasyalara başka bir yazımda değinip bu konudaki olumlu ve olumsuz düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Gelelim tekrardan efgalitolara. ..

1900’lü yılların başlarında Kıbrıs’ta sıtma hastalığı baş göstermekteydi. Sıtmanın yayılması sivrisinekler sayesinde gerçekleştiğinden ve sivrisinekler de bataklıklarda ürediklerinden, bataklıkların kurutularak sıtmanın önüne geçilmesi için kollar sıvanmıştı. Bu noktadan yola çıkan İngiliz İdaresi Ana vatanı Avusturalya olan ve günlük su ihtiyacı fazla olan ve her türlü ortama kolaylıkla uyum sağlayabilen üç farklı efgalito türünü adaya getirmişler ve bataklık bölgelere ekmişlerdir. Belki o günün şartlarında bu yöntem akılcı ve günü kurtaran bir çare olmuştu ama bugünün şartlarında bana göre bu durum tam bir facia!!! Ne yazık ki bu konuyu dile getiren kimse yok.

Neden mi?

2010 yılında yapılan bilimsel bir çalışma; efgalito türlerinin yüksek büyüme hızı ve çevresel koşullara uyum yeteneklerinin geniş olmasının, çok fazla su tüketmelerine ve yer altı kaynaklarına ciddi zararlar vermelerine sebep olduğunu kanıtlamıştır. Bu da bizlere 1900’lü yıllarda bataklıkları kurutmak amacıyla adamıza getirilen efgalito ağaçlarının; yer altı su kaynaklarımıza, yani akiferlere ciddi zarar verdiklerini kanıtlamaktadır.

Çevreye önem veren birisi olarak düşüncem şudur: Bu ağaçları floramızda bulunan başka türlerle değişmemiz gerekmektedir. Bu gün Güzelyurt Akiferi’nin tuzlanmasına sebep olarak aşırı tarımsal amaçlı kullanım gösterilmektedir. Peki ya efgalitolar? Bunları neden hesaba katmıyoruz?

Yapılan bilimsel çalışmalarla zararları ispatlanmış ve ülkemize zarar veren bu türleri neden değiştirmemekte ısrar ediyoruz? Bu gün Türkiye’den gelecek su üzerine ciddi anlamada kafa yoruluyor. Yorulmalı da zaten çünkü doğal kaynakları tükettikten sonra bizler de yok olacağız. Dışarıdan takviye su gelebilir ama elimizdeki doğal kaynakları korumaz ve çar çur etmeye devam edersek taşıma suyla da değirmeni döndüremeyeceğiz. On yıl önce bu konuyu dile getirdiğimde kimse ciddiye almamıştı. Umarım bundan sonra ciddiye alan birileri çıkar ve bu ağaçların kesilerek yeni türlerle değiştirilmesi için kolları sıvar. Yoksa kendi elimizle akiferlerimizi yok edeceğiz!