“Kamu vicdanı” için bakın sözlük ne diyormuş: Toplumun ahlaksal normlarının biraraya gelip oluşturduğu bir nevi ahlak havuzu. Ancak kamunun ortak bir vicdan geliştirdiğini iddia etmek için olaylar karşısında aynı refleksin ve tepkilerin geliştiğini görmek lazım.
1983 yılında KKTC kurulduğundan beridir eksikliklerin ve yanlışların düzeltilmesi adına adımlar atılması gerekirdi ki, toplumun kamu vicdanı rahatlasın. Her iktidar döneminde vicdanlar sarsılmış, yerlerde sürünmüştür ve bu yüzdendir ki, siyaset kurumuna olan güven yara almıştır. Nereden bakarsanız bakın, ülke iyi yönetilmemiştir. Bunda büyük pay sahibi ise UBP dir. Partizanlık, politizm, neopolitizm ülkeyi bu noktaya getirmiştir. Kimsenin yargılanmadığı, her yapanın yanına kar kaldığı bu düzenin sürdürülmesinde CTP’ de yardımcı olmuştur. Yapılması gereken yapılmadığı için kamu vicdanı rahatsız olmuştur.
Ülkenin sahibiymiş gibi bir kompleks siyaseti güdüldü yıllardır. Deniz kenarları, arsalar, mevkiler, makamlar iktidarlar tarafından dağıtıldı yıllardır. Gelecek için hiçbir adım atılmadı. Şimdi ise kamu vicdanı rahatlatılacakmış; mantıklı olan bu imiş. Bakalım KTHY’nı batıranlar yargılandı mı kamu vicdanı adına? Dönemin Kamu Hizmeti Komisyonu başkanı, 2008-2012 yılları arasında yapılan öğretmen sınavlarının şaibeli olduğuna dair açıklamalarda bulunmuştur. Buna dair kamu vicdanı rahatlatıldı mı? Polislik terfileri gollifadan dağıtıldı yıllardır. Kamu vicdanı yine uyutuldu. Öğretmen, müdür muavini ve müdürlük terfileri partilere göre dağıtıldı. Kamu vicdanı rahatlatılabildi mi? Halkın cebine elini atıp, kendi maaşlarına dokunmayan siyasileri de kamu vicdanına bırakıyorum.
Yıllardır çalışan, her şeye sürekli zam gelirken, maşına tek kuruş zam alamayan çalışanlara ne demeli? Yeni müşavirler yaratılırken de kamu vicdanından hiç söz edilmedi. Rüşvet karşılığı verilen vatandaşlıklar da cabası. Ülkeyi kanser ülkesine çeviren zihniyetle ne gibi bir mücadele yapıldı? Bir filtre dahi taktırmayan ve insanlara zehir solutan işletmeye ne yapıldı acaba? “Nereden buldun” yasasını çıkartmayarak zenginlerin ve tefecilerin halkın kanını emmesine musaide ederken, kamu vicdanına ne yapılmıştı acaba?
Mevki-makam için siyaset yapanlar kamu vicdanını rahatlatamazlar. Zedelenmiş ve kırılmış bir toplum yaratıldı. Bunun tamiri o kadar kolay olmaz. Bu yüzden 365 kişiyi işten çıkartsanız da kamu vicdanı rahatlamaz, daha derin yaralar bırakır ancak bu insanlara. Kimileri işine güvenip nişanlandı, kimileri bankalara borçlanıp araba aldı ve hepsi de ailelerini geçindirme peşinde. Hiçbiri zengin değil; olsalardı, geçici memur olmazlardı zaten; bir yerlere müdür falan olurlardı onure edilmek adına. Yöntem yanlış ve sağduyudan uzaktır. Yargılanması gerekenler siyasilerdir. Kamu vicdanı ancak böyle rahatlar.
Kıyım ve intikamla siyaset yapmak ancak nefret duyguları uyandırır ve meydana gelen kargaşa da muhalefeti yeniden güçlendirir. Bunu iyi düşünün…
Seçim zamanı verilen sözler vardı; DP-UG’nin dağıttığı seçim kitapcığında geçici memurların kadrolanacağı yazılıydı, CTP ise kimseye dokunmayacağına dair söz vermişti. Ne olacak bu sözler? Kamu vicdanı sözlerin tutulmasını ve daha yaşanır bir ülke bekliyor.
Peki kendi vicdanınız ne diyor bunları okuduktan sonra?