İster inanın, ister inanmayın, ancak bir yazar olarak eskiden beri gelmiş geçmiş başbakanları değerlendirdiğimde, bunların içerisinden M.A.Talat ve İrsen Küçük dönemlerinde en rahat yazarlığı ve TV programcılığını yaptığımı söyleyebilirim. İki liderle de halkın ortak dilini yakalamak mümkündü. İlişki kurmada olsun, sorunların çözümünde olsun, karşısındaki insanı çok dikkatli dinleyip, karar verme yetisine sahiptiler. Sorununuz çözülür veya çözülmez, sizi gönderdikleri bürokrat ilgilenir veya ilgilenmez, onların vermiş olduğu samimiyeti aldıktan sonra, bir başbakan tarafından önemsenme duygusu, vatandaşın ruhunu okşuyordu.
Şu anda ise başbakan veya bakanlardan randevu almak, bir basın mensubu olsanız da, imkansızdır. Bu yazdıklarım eski ve yeninin yaklaşım biçimleriyle ilgilidir.
Gelelim icraatlar meselesine; benim de bir eleştirmen olarak en çok eleştirdiğim hükümet UBP ve bakanları olmuştur. Şimdi anlıyorum ki, çok büyük haksızlık etmişim. Büyük umutlarla kurulan CTP-DP hükümeti, halkın ihtiyaç ve gereksinimlerini karşılamak adına hiçbir şey yapmamışlardır. Boşanmalar her geçen gün artarken, cebimizdeki para her geçen gün enflasyona karşı erirken, esnaflar kepenk kapatırken, değersizleştirilen ve önemsizleştirilen bir sosyal yaşam ve çalışma hayatı karşımıza çıkıyor. Oysa hükümet kurulurken benim bile çok büyük umutlarım vardı. Halk üzerine düşen durumlarda gerekeni yaptı ancak siyasetin o rahat koltuğuna oturanlar hiçbir şey yapmadı ki, çarşıda-pazarda vatandaş memnuniyetsizliğini ortaya koyuyor. Daha beter olduğunu söyleyen insan sayısı her geçen gün artmaktadır.
Hani yolsuzluklar soruşturulup mahkemeye sevk edilecekti? Araştırma komisyonu ne yapıyor? Tatile mi çıktı? Öğretmenlerin ve polislerin hakkı yenirken ayağa kalkanlar şimdi kendileri hükümette. Ne yapıyorlar? “Kamu Komisyonu’na güvenmiyorum” diyen başbakan neden yeterlilik ve öğretmenlik sınavları açıyor? Müşavir ordusu büyürken, UBP döneminde Büyükkonuk’da 88 dönüm araziyi birilerine yasaya aykırı şekilde peşkeş çekilirken muhalefet yapanlar şimdi iktidarda başka türlü mü düşünüyorlar? Pahallılık almış başını giderken, halk mutsuz ve öfkeli bir şekilde mırıldanırken, benim hükümetim ne yapıyor?
Aileler parasızlık yüzünden çocuklarını üniversitede okutamıyorsa, döviz ile borç yapanlar bir gecede yüzde otuz-kırk zarar ediyorsa, bakan olmuşsun, milletvekili olmuşsun, hükümet olmuşsun neye yarar?
Her geçen gün üreten insanların battığı KKTC’de, üreticinin hakkını korumak adına hiçbir tedbir almazken, emekçi ve işçiden yana olduğunu söylemek ne işe yarar? Bu umursamazlık ve boş vermişlik sektörel olarak narenciyecisinden, otobüs taşımacılığından, spor kulüplerinden ve daha bir çok alanı olumsuz yönde etkiliyor.
Bu çığlığa hükümet çözüm bulmak zorundadır. Bulamayacaksa da seçime katılmanın da hiçbir manası yoktur. Bu yüzden ülkede
Bunlar yaşanırken, geçmişle bugünü karşılaştırmak istedim. UBP’nin geçmiş hükümeti zaten birçok yanlışla beraber yoluna devam ediyordu, ancak bakanların ve milletvekillerinin kapıları en azından halka açıktı. Bu yüzden İrsen Bey’in bu kadar üzerine gidilmesinden ötürü şu anda özür diliyorum. Bilmem anlatabildim mi?