ABD Dışişleri Bakanı’nın Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Victoria Nuland Kıbrıs’ta iki liderle görüştükten sonra yaptığı yazılı basın açıklamasında, ‘Kıbrıs'ta iki liderin verimli ve sonuca yönelik çözüm müzakerelerini canlandırmayı teşvik edecek, anahtar prensipleri belirleyecek, ortak açıklama konusunda anlaşmak için güçlü kararlılıkları konusunda kendisini temin ettiği’ni belirtiyor.

Ada’nın iki yarısındaki liderliklerin çözüm konusunda ‘güçlü kararlılıkları’ varsa şayet, toplumlar henüz bunu hissetmekten çok uzaktalar. Ya liderlikler Nuland karşısında gayet ‘kararlı’, Downer karşısındaysa bezdirici bir ‘kararsızlık’ rolü oynamayı tercih ediyor ya da hakikaten ‘kararlılar’ da bizim haberimiz yok.

Hal böyle olunca politikacılarla uğraşmak yerine toplumların çözüm konusunda kararlılıklarını sorgulamak daha mantıklı olacak.

İki toplumun sivil toplum kuruluşları, odaları, meslek örgütleri ve sanatçıları iki toplumlu ilişkileri geliştirmek için neyi bekliyor olabilirler? STK’lara iki toplumlu etkinlikler için verilecek hibeler olmaksızın kimse çözüm için parmağını oynatmayacaksa, yabancı Elçilikler bizi havaya sokmadan yerinden kıpırdayan olmayacaksa çözüm istencinden bahsedip duranların romantize edilmiş bir hayali midir çözüm?

Geçmişe sığınmış, nostaljide asılı kalmış, günün gerçeğinden uzaklaşa uzaklaşa geçmişe duyulan hasretten öte anlamı kalmamış bir rüya mıdır çözüm? Kimilerine geçmişteki sıcak ve mutlu bir adayı anımsatan güzel bir düş, kimilerine korkunç bir savaşı çağrıştıran bir karabasan mıdır veyahut?

Halbuki geçmişi ister özlemle ister endişeyle analım, bugünün çözümünün tüm hayatımızı değiştirecek, müthiş bir belirsizlik yaratacağından hepimiz eminiz.

Belirsizlik, bağımlı ve özgürlüğü öldüren bir statükodan her zaman iyidir diyenler ne kadar çözüme hazırlar dersiniz? Geçmişin güzel günlerini yad ederken geçmişsever, bugünün Kıbrıs’ını düşününce gelecekten ürkenlerin içinde büyük bir çözüm çelişkisi yok mu? En az milliyetçiler kadar gerçek bir çözüm dinamiği ile yüzleşmekten çekinenler yoksa eğer, bu ataleti nasıl açıklamalı?

Mevcut durumdan daha beteri yoktur şiarıyla önümüze ne koyulursa kabul edelim çağrısı yapan zaten yok ama geçmişte uyuyan ve bugünün gerçeğine uyanmaktan korkan herkes kendisine neden hiçbir şey yapmayıp, beklediğini sormalı ve korku duvarlarını kendi benliğinde yıkmalıdır.