Michel Foucault dünyanın en ünlü felsefecilerinden...
“Hapishanenin Doğuşu” isimli kitabında küçük hücrelerden oluşan cezaevlerini anlatır.
Bu cezaevleri temelde merkezden gözetleme yöntemine göre inşa edilmiş ve mahkumlar sürekli gözlenme fikri ile hayatlarına devam etmektedir.
Aslında bir anlamda günümüz dünyasını ve hayatları da Foucault’un çizdiği cezaevi modelinden farklı değil.
Hepimiz kendi içimize inşa ettiğimiz hücrelere ruhlarımızı hapsediyoruz.
Sürekli gözetlenme korkusu başkası ne der endişeleri ile hayatlarımızı adeta bir cezaevinde sürdürüyoruz.
Üstelik kendi kendimize vurduğumuz zincirlerden kurtulabilsek neler başarabileceğimizi unutuyoruz.
****
Yeni Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararlar buna çok iyi örnek.
Demek ki kendi zihnimizde yaşattığımız engeller, kişisel çıkarlarımızı ya da korkularımızdan arınarak pek çok başarılı karara imza atabiliyoruz.
Evet, hala ve umutla alınmasını beklediğimiz ve gelmeyen kararlar da var, yok değil.
Ama bence iyi bir başlangıç yapıldı. En azından zihinlerdeki zincirler kırılarak, merkez kuleye rest çekilebileceğini görmüş olduk.
Uçmadığından emin olduğumuz ekonominin tam anlamı ile ne durumda olduğunun artık farkındayız.
Birbirimizi kandırmaya gerek yok.
Necati Şaşmaz’ın Kıbrıslı Türkleri en son temsil edecek adam olduğu belliydi, bunu da artık herkes kabullendi.
Zeyko arazisi ile ilgili alınan kararların Bakanlar Kurulu mevzuatına aykırı ve usulsüz alındığı belliydi yeni hükümet tarafından engellendi.
Şimdi zihinlerdeki engeller yavaş yavaş kalkmışken daha somut adımlar bekleniyor.
Petrol Dolum Tesisi’nin tamamen iptali ve vatandaşlıkların sınırlanması…
Ya da toplumsal olaylarla mücadele aracı almak yerine sıcaklıkların gittikçe arttığı bu günlerde acil bir yangın helikopteri edinmek gibi.
Elbette önceki hükümette bu yanlışların farkındaydı.
Ama onlar kendi zihinlerinde ve vicdanlarında verdikleri savaşa yenildi.
Zihinlerindeki engelleri kaldıramadı.
Gözetlenmediklerinde bile gözetlenme korkuları ile yaşayan mahkûmlar gibi her şeye boyun eğmeyi seçtiler.
Bunun sonucunda kaybetmeleri kaçınılmaz oldu.
O zaman hepimiz serbest bırakalım düşünceleri, korkularımızdan arınalım.
Zihnimize ördüğümüz duvarları yıkalım.
Yıkalım ki bundan sonra daha güçlü ve kendi kararlarını verebilen bir ülke yaratalım.
Daha sağlam kalıcı hükümetler kuralım…