Yaşarken birçok şeye şahit olur insan.

Duygusal takılan tiplerden değilim ama bazen o kadar çok şey insanın üzerine gelir ki ‘hep kötüler mi kazanır?’ diyor insan. Yani savunmazsız insanlara hükmeden kötü niyetli insanlardan bahsediyorum.

Birkaç gündür yerel gazetelerimizi meşgul eden kadına şiddet olaylarına şahit oluyoruz. Üzüldüm ama üzülmek çözüm değil diye düşünüyorum. Yani keşke yardım edebilsem. Kadının zayıf tarafını hisseden erkeklerin şiddeti tercih etmesi onların ne kadar güçsüz bir yapıda olduğunu ortaya koyar.

Ben 38 yaşındayım. Babam bir kez bile el kaldırmadı bana. Erkek kavramı o yüzden farklıdır bende. El bebek gül bebek büyüdüm. Bir dediğim iki olmadı. Bu yüzdendir ki babamın çok önemli yeri vardır hayatımda. Çok büyük desteği olmuştur bana. Ayakta durmam ve özgüvenimi kazanmam adına. O’da bir erkektir. Diğer erkeklerle asla kıyaslayamayacağım kadar harika bir adamdır. Ben onun bize davranışları ile erkekleri değerlendirirdim hep. Hâlbuki öyle değilmiş. Etrafta birçok insan var. Hiçbiri birbirine benzemeyen karakterlerde. Hayal ettiğim kimse babama benzemedi bu ana kadar. Sırf bu yüzden de geç anladım erkeklerin farklı farklı yapılara sahip olduklarını. Ne hayallerinizdeki gibi birine rastlarsınız ne de babanız gibi iyidir karşılaştıklarınız.

Kadına şiddeti şiddetle kınıyorum. Özellikle gücünü kadınlarda gösteren davranışlar sergileyen erkekleri kınıyorum. Sırf bu haberler yüzden erkeklere bakış açım değişti. Savunmasız kadınları hırpalayan, onları hiçe sayan, saygısız birçok erkek varken farklı bir bakış açısında olmam da beklenemez herhalde. Bugün etrafımda olmasa da bu tür erkeklerin sayısı çok. Feminist değilim, hiç olmadım da. Ama bu haberlere şahit oldukça feminist olmak istiyor insan. Karısını hatta çocuğunu döven erkekler varken nasıl iyi düşünebilirim ki erkekler hakkında.

Evlenene kadar kadın erkeklerin ‘hayatındaki tek kadındır’… Sonra ise her şey değişiyor. Severek evlendiği kadını hor görmeler, dışlamalar, dikkate almamalar, saygısız davranışlar ve umursamazlıklar başlıyor. Tüm bunlara rağmen kadın severek evlendiği adama adamın yaptığını yapmıyor. İşte olay buradadır. Kadın ve erkekler sırf bu yüzden şuan ayrıştırılıyor.

En önemli şey ülkedeki huzurdur. Bunun da sağlanması adına aileleri denetleyen bir mekanizma olması şarttır. Küçük bir toplumda yaşıyoruz. Bu yüzden ülkemizde Aileden sorumlu bir devlet bakanı olması neden düşünülmedi anlamış değilim doğrusu. Yani ıvır zıvır işlerle değil, ülkenin nerdeyse en önemli sorunu haline gelen şiddet olayları bir an önce kontrol altına alınmalıdır. Böylelikle kadın sığınma evlerinde daha az sayıda kadın ve sosyal hizmetlerde daha az sayıda çocuk barınacaktır. Bugün dünyada da kendi ülkemizde de kendini bilmez erkek sayısı oldukça fazladır. Birileri bu noktada devreye girmeli ve gerekeni yapmalıdır.