Yıllardır işadamı olan ve İngiltere’den KKTC’ye gelen medya patronu Ali Özmen Safa, KKTC’de artık turizm ve kumar sektöründe boy göstermeyi hedefliyor. Önceleri başkent Lefoşa’daki mezarlık içerisine bir camii yaptırdı, sonra AKP’nin gözüne girmek için “Sufi TV” adında dini yayın yapan bir kanal açtı; ilahiler okundu, dini öğretiler yayınlandı… ve böylece Ali Özmen Safa Kıbrıs’ta dindar bir adam olarak tanındı.
Düşünün ki bir iş adamı camii yaptırıyor, dini bir kanal açıyor, ancak öte yandan da kumarhane açmak için izin alıyor. Bunlar kendi içinde çelişen durumlar değil midir? AKP hükümetine yakın durduğuna dair verdiği imaj da bu şekilde lekelenmiş oluyor.
İstanbul’da hafriyat işleriyle uğraştığını söyleyen iş adamımız, şirketine bizzat TC başbakanının el koyduğunu, şirket hacminin de yedi milyon TL civarında olduğunu, bu yüzden ciddi anlamda gelir kaybına uğradığını, yine bu sebepten ötürü de AKP ile ilişkilerinin kötüye gittiğini ve dolandırıldığını bizzat kendisi bana söylemiştir. Bu konuyla ilgili defalarca hesaplaşmaya gittiğini, ancak randevu alamadığını, dolayısıyla da kendisini aldatılmış hissettiğini ifade etmiştir.

AKP’ye küsen Safa Tanrı’ya da mı küstü?
Sayın Safa’nın medyadaki çelişkileri de her geçen gün artmaktadır; bir yandan dini yayınlar aktarılırken, diğer yandan da yine kendisine ait olan Ezgi TV erotik yayın yaptığı gerekçesiyle Türkiye’deki RTÜK tarafından kapatılmıştır. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
12 Mart 2013, saat 19.01’de Star Medya’dan yetkili bir şahıs beni aradı ve benimle buluşup konuşmak istediğini belirtti. Ertesi gün saat 15.30’dan sonra buluşmak üzere sözleştik. Ancak ertesi gün yorgun hissettiğimden, bu buluşmaya gitmemek için kendisini öğle vakitleri aradım ve telefonda konuşmak istediklerini aktarmasını rica ettim. Karşılıklı barış ilan edilmesini ve artık yıpratıcı açıklamaları geride bırakmamızı istediğini belirttikten sonra, istersem aybaşı tekrar Star Medya grubunda işe başlayabileceğimi de ekledi. Ben de böyle bir fikrin artık mümkün olamayacağını belirttim.
Tüm bu tantanalı söylemlerden sonra, aynı gün saat 16.30’da şahsıma yönelik yeni bir yayın yapılmıştır. Hem barış ilan etmek istediklerini belirtirler, hem de kendileri bu isteğe ters davranırlar. İşte size bir çelişki daha!

Söylemeden geçemeyeceğim; bahsi geçen programda eşimin işe başlamasını öne süren Sayın T. Ulutaş, daha önce eşimin diğer 569 öğretmen adayıyla beraber sınavlarda üst üste uğradığı haksızlıkları gündeme getirdiğimde ve bu haksızlıklara karşı savcılıklarda hak arayışında bulunduğumda üç maymunu oynuyordu; görmedim, duymadım, konuşmuyorum!

Elinde medyanın kudretini bulundurduğu için, bu yalnız adamı korkutabileceğini düşünen biri varsa, kesinlikle yanılıyordur. Eğer bir suçum varsa, o da adı benimle özdeşleşmiş programların telif hakkını almaktır.