Devalüasyonla birlikte ithalata bağlı ekonomilerde şiddetle yükselen enflasyon, gelişmekte olan ülkeleri frenleyen, halkın sırtına artan ağırlığıyla yüklenen bir kambur gibi…

Türkiye ekonomisinin ciddi bir istikrarsızlık dönemine girdiği ve uzun bir dönem boyunca istikrarsızlığın süreceği öngörülürse, gidişatın KKTC’ye yansımaları da uzun periyotlu sıkıntıları beraberinde getirecektir.

Öte yandan CTP-BG/DP-UG koalisyonunun ekonomik temelleri şimdiden sarsılmış durumdadır.

Koalisyonun ‘sosyalist’ ortağı yurttaşın döviz cinsi kredi almasını önleyemeyecek kadar liberal, hukuku putlaştıracak kadar faşist bir duruş sergilemekte; koalisyonun ‘liberal’ ortağı ise dövizdeki artışı durdurmak için gerektiğinde liberal anlayışın dışına çıkmaktan bahsetmektedir.

Soldan sadece temel insan haklarına aykırı, homofobik, cinsiyetçi ve militarist yasaları değiştirmeyi anlayanlar, dillerinden düşürmedikleri Marksizmi bile hakkıyla öğrenememiştir. Öyle ki, ekonomik altyapıyı düzeltmeden ideolojik üstyapıda yapılan değişimlerin yaratabileceği olumluluğun yetersiz ve sınırlı olduğunun ayırdına dahi varamamışlardır.

Devalüasyonun ve enflasyonun küçülttüğü ekmeğin üzerine sürülen yağı artırmakla insanın doyduğu görülmemiştir. Halk döner, giderek küçülen önündeki ekmeğin hesabını iktidardan sorar.

Bu tür görüşleri ‘Ortodoks Marksist’ olarak yaftalayanlar, sosyal iletişim ağlarında sürekli aynı insanlardan alageldikleri ‘like’lara güveneceklerine sokağa çıksalar ve bire bir toplumla ilişki kurabilseler, son günlerde hükümet aleyhine gelişen tepkilerle yüzleşeceklerdir.

Koalisyon ortaklarının ekonomik tedbirler dışında Kıbrıs sorununun çözüm dinamiklerinde de ciddi çelişkilere düşecekleri gitgide açığa çıkmaktadır.

CTP-BG, ekonomide savrulduğu gibi sağ liberal bir anlayışa çözümü sığdırabileceğini, yasaları yaparken gösterdiği faşizmi Kıbrıs sorunu çözüm müzakerelerinde de gösterebileceğini umuyorsa büyük bir hataya daha imza atacaktır.