Onların hiçbir zaman ayakkabı kutusu olmadı,
Hoş, ayakkabıları da olmadı ya..
Ayaklarında lastikten yapılmış, uzuuuunca yıllar tabanlarına yapışmış saklanası o ayakkabılar..
* * *
Onların hiç dolarları da olmadı.
İhtiyaçları da yoktu zaten,
Onlar düşmanları kovmakla meşguldü.
* * *
Onların hiçbir zaman gemicikleri de olmadı.
Bir kayık yeterdi onlara.
Mühimmat, mehmetciğe yemek taşımak için küçük bir kayık.
* * *
Villaları zaten yoktu,
Kerpiçten evler yetiyordu.
Helal lokmanın girdiği, küçük, sağlam olmayan ama sıcacık bir ev.
* * *
Onların korumaları da yoktu.
Ama korudukları bir şey vardı.
Çok kutsal hem de.
Çanakkale,
Anadolu.
* * *
Onların mağduriyetini anlatacakları Medya da yoktu.
Hatta dünya medyası gözü dikmişti orya,
Ha bugün alındı, ha alınacak…
* * *
Onlar hiçbir zaman vatan topraklarını peşkeş çekmeye teşebbüs etmedi.
Aksine, vatanın bir karış toprağı için binlerce kanlar döktüler..
* * *
Onların gözünde yaş vardı,
Dudaklarında “Allahuekber.”
Ama sözde değil, kalpte “Allahuekber”
Onlar Seyid onbaşı,
Onlar Kınalı Ali,
Onlar Elif bacı.
Onlar birer Mustafa Kemal Atatürk’tüler..
* * *
Düşmanı geldiğine pişman eden,
Öldürdüğü düşman askerlerine bile göz yaşı döken,
Vatanın her bir karış toprağı için 7 cihana nam salacak şekilde savaşan,
Ülkesini satmayan,
Villalarda yatmayan,
Paraları sıfırlamayan, düşmanı sıfırlayan,
Şanlı Türk ordusuna,
Çanakkaleye,
Şehitlere,
Anadolu’nun güzel insanına,
Kalbini para değil insan sevgisi bürüyen alem-i cihana,
Bir göz yaşı da Kuzey Kıbrıs’tan.
Seymenine, dadaşına, Gakkoşuna,
Efelerin efesine selam olsun.
Selam olsun Çanakkale.
Selam olsun şehitler diyarı, selam olsun kınalı kuzular..
Selam olsun..