Evvel zaman içinde başkasından çalınan topraklar üzerinde bir çiftlik kurulmuş. Çiftliğin bakımına, yemine, suyuna parası yetişmeyenler kendilerini sahibi olmadıkları toprakların efendisi, ağası ilan etmişler. Çiftlik topraklarında yaşayanlara benimle iyi geçin ki karnın tok, sırtın pek olsun demişler. Demişler demesine de yıllar geçtikçe haydan gelen huya gitmiş, ağaların elinde avucunda hiç çalıntı mal, mülk ve para kalmamış.... O günlere dek koyun yerine konsalar da rahatı yerinde olan çiftlik çalışanları daha az yemlenip daha az su içtikçe ağalarına isyan etmeye başlamışlar. Ağalar da az değilmiş hani; çiftliğe yem ve su gönderen, çiftliğin bakımını üstlenmiş ana tedarikçiye rica minnetle, yalvarıp yakarmakla daha fazlasını koparamadıklarında sorunun haşa kendilerinde değil, tedarikçide olduğunu söyleyerek sürekli demagoji yapmaktaymışlar. Rahatlarından ödün vermeden tedarikçiye lafla çıkışmayı isyandan saymaya başlayan çiftlik ahalisi her güzel, romantik söze kanmış, okumuş cahil her demagogun peşinden gitmiş ve bu sefer ya tutarsa piyangosundan bir bilet çekmekle kendini avutur olmuş.

Peşinden gittikleri her ağa kendi adam ve kadınlarını daha fazla beslemekten başka bir iş yapmamış. Sonunda ana tedarikçi ne derse o olur hale gelmiş. Ağalar arası güreş yarışlarında tedarikçiye aklı sıra isyanı teşvik eden soldan esen demagoglar ağalığı kazanır kazanmaz çiftliğin ihtiyaçlarının karşılanması için tedarikçinin peşinde dört döner olmuş. Sağdan esen faşist demagogların tedarikçinin ağzının içine bakması zaten adettenmiş.

Bir gün çifliktekilerin bir kısmı ama biz koyun muyuz ki yeme ve suya ihtiyacımız olsun, biz insanız gerekirse açlıktan ve susuzluktan ölürüz demişler. Çalışır didinir kendi yiyeceğimizi kendimiz üretir, kendi suyumuzu barajlara biz doldururuz diye düşünmüşler. Sorunun tedarikçide değil, tedarikçiden sürekli yeni mal ve hizmet talep eden ağalarda olduğunu ancak o zaman anlamışlar. Çünkü solcusu da gelse sağcısı da gelse ağalar ağalık yapmaktan hoşlanan amma velakin ağalığın temel vasıflarına bile sahip olamayan iktidarsız ağalarmış. Öyle ya ağa toprağı olan, toprağını işleten kişiye denir, çiftlik ağaları ise toprakları ve sermayeleri olmadan, tedarikçiden kaptıklarını çevresine paylaştırarak ağalık taslayan tiplermiş.

Gidişatı çözen çiftlik mensuplarının bir kısmı daha fazla çalışıp daha fazla üretmeden ağalık sistemini yıkamayacaklarını ve tedarikçi ile başı dik masaya oturamayacaklarını en nihayet anlamış. Kendilerini üretime veren çiftlik üyeleri ne zaman bir ağalık yarışı peyda olsa, en güzel entarilerini, en şık esvap ve potinlerini giyen, saçı başı yapılı, sinek kaydı traşlı, ağzı boş laf yapan güreşçi ağalara gülüp geçmeye başlamış. Çiftlik sakinleri gün geçtikçe ruh sağlığı iyiden iyiye bozulan süslü, palyaço kılıklı ağaları ve etraflarındaki şaklabanları önemsememeye, kurtuluşun sadece ve sadece kendilerinde olduğunu kavramış. Ağa yarışlarında hangi demagogun kazanacağı ile ilgilenmek yerine hangi demagog kazanırsa o demagojik ağa iktidarının yaptıklarını açığa çıkarmaya ve böyelikle ağa rejimini yıkmaya karar vermişler.

Kıssadan hisse, 28 Temmuz seçimleri sağcı ve solcu demagogların havayı rahat teneffüs edeceği son seçimdir. Bundan sonra çiftlikle neler karıştığınızı sabah akşam takip edeceğiz. Hangi partilinizi çiftliğin en güzel köşesine nasıl yerleştirdiğinizi, şimdilerde bol keseden atıp tutan gazeteci yandaşlarınızı bu sefer hangi kurumun başına, hangi belediyenin neresine getirdiğinizi, hangi dostunuza neleri peşkeş çektiğinizi, hangi akrabanıza nerede ne iş verdiğinizi an be an izleyeceğiz. Hangi ağa iktidara gelirse gelsin ensesinde olacağız. Milletvekilleri kime nasıl kıyak çekmiş, parti ağaları hangi yakınlarına ne iltimas geçmiş bir bir yazacağız. Sizler hiçbir iktidarınız olmamanıza karşın her nasılsa kendinizi ağa sandığınız ve çiftliğin ağa koltuklarına oturur oturmaz ahaliye kök söktürdüğünüz için biz bu ülkeyi, korkusuzca gözünüzün içine baka baka yeniden kuracağız. Mahlaslarınıza sığınarak ettiğiniz hakaretler, tanıdık milletvekiliyken isimlerinizi gizleyerek gönderdiğiniz abuk sabuk e-postalar bile ağalık rejimi ve taraftarlarının çapsızlığını ortaya koyarken meydanı sizlere bir daha bırakmayacağız.

Ey ahali; bizi koyun yerine koyan ve kendilerini akıllıdan sayan demagogların hiçbirini seçmeyin. İstisnasız hepsi demagogdur, laf cambazıdır; dikkat edin. Sandığı toptan boykot edin. Genç olmuş yaşlı olmuş, yeni olmuş eski olmuş hangisinin kazandığının hiçbir önemi olmadığını, kazananın her şartta ana tedarikçi olduğunu bir zahmet anlayın artık. Tokmağı eline alamayacak laf ebesi, hakikatlerden bihaber, narsist iktidar budalalarına oy vermeyin. Bizim kazanmamızı sağlayacak olan tek rejim, ağalığı ve tarafgirliğini topyekun reddeden yeni bir rejimdir. Ağalar ve taraftarları kazandıkça siz kaybetmeye devam edeceksiniz; unutmayın. Bir kez daha seçip hayal kırıklığına uğrayacağınıza, gülümsemeyi tercih edin. Çirkefliğe ortak olmayın. Hiçbirine kazandırmayın, bırakın bölüne bölüne küçülerek, siyaset sahnesinden beraberce silinsinler.

Bugün 19 Temmuz 2013, Cuma... Gelecek senenin 19 Temmuz’unda hala hayattaysak bu yazıyı tekrar yayınlayacağım. Bizi ahmak yerine koyup kendilerini akıllıdan sayan, sağcısından solcusuna tüm laf cambazlarına bu satırları hatırlatmak gerekecektir nitekim.