“Ben yanmasam/ sen yanmasan/ biz yanmasak/ nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” demişti Nazım Hikmet.

Karanlıktan aydınlığa geçişimizin bu kadar sancılı olma sebebi de budur belki de.

Bir türlü kimsenin elini taşın altına koymak istemeyişi ve sadece kendini düşünmesi.

***

Siz hiç cezaevinde gittiniz mi?

Ben gittim ve ilk önce bir cezaevinin nasıl bu denli hayatın içinde oluşuna şaştım.

Gitmesek de hemen oradaydı, burnumuzun dibinde.

Kapıyı açsan hayata karışabilecek denli yaşamın içinde iken, içeriye girince geçtiğin her kapının birer birer kilitlenişi ile dışarıdaki hayattan kopuşun nişanesiydi.  

Bir de orada yatan insanları düşündüm, kendimi onların yerine koydum.  

Zamanın geçmek nedir bilmediği, doğru düzgün yatacak yerin, yapacak bir şeyin olmadığı tüm bunlara bir de yalnızlık ve kederin eklendiği hayatları…

Şimdi diyeceksiniz ki dışarı da değil içeride olmalarının vardır bir sebebi.

Kuşkusuz vardır her birinin ayrı ayrı hikâyesi ama burada benim esas konum mazbata mağdurları...

Onlar arasında direnmekten vazgeçerek hayatına son vermeyi seçenler de oldu her şeye rağmen direnmeye devam edenler de. Şu anda içeride hiç kimse yok ancak bu ileride de olmayacağı anlamına gelmiyor.

 Aldığı borcu ödeyemeyen birini içeriye atmak borcun ödenmesi için nasıl bir çözüm olabilir, hiç düşündünüz mü?

İçeride olan biri çalışmadan, çabalamadan ya da üretmeden nasıl para bulur hiç sorguladınız mı?  

Onca para almasalardı diyenleriniz de var, alınan küçük meblağların katlanarak çok büyürk rakamlara ulaştığını unutanlarınızı da.

Bir bakın o insanlara; sıradan vatandaşlar da var aralarında çok tanınan, bilinen iş adamları da...

En sonunda iyi ve kötü tarafları ile komite bir yasa ortaya çıkardı.  

Yasada borçların yenden yapılandırılması ve taksitlendirilmesini öngörülüyor, borçların yeniden yapılandırılması sırasında doğacak sorunlar için ise başvuru adresi olarak artık avukatlar gösterilmiyor.

Yasada dört üyeden oluşan bir mahkeme heyetinin oluşturulması ve heyetin en geç on beş gün içinde yapılan başvuruları karara bağlanması hedefleniyor.  

Kısacası mağdurlar bu gün git yarın gel şeklinde aylarca mahkemelerde sürünmekten ve borçları kadar paraları avukatlara ödemekten kurtuluyor.

Ama tabii şimdi de kıyamet bundan dolayı kopuyor. Sadece bu yönüyle bile olumlu olarak algılanabilecek yeni yasa bu sefer de avukatların engeline takılıyor.

Anlayacağınız bir kez daha karanlıklar aydınlığa dönüşemiyor...

Barolar Birliği, söz konusu yasa önerisinin kendilerinin görüşlerine yer verilmeden hazırlandığını ve düzenlemenin yasaları ihlal ettiğini ileri sürüyor.

Oysa sadece Lefkoşa sokaklarını bile bir dolaşıp, tabelalara baksanız anlarsınız ortada ne kadar çok avukatın olduğunu ve o tabelaların orada durması için ne çok paraya ihtiyaç duyulduğunu.  

 Ve bu güne kadar Anayasa’nın ihlali karşısında sessiz kalan avukatların özünde yasaların ihlalini ne kadar umursadığını...