Müzakerelerin akıbeti nereye gidiyor bilmiyoruz…
Tam bitti derken şimdi yeni bir umut doğdu!
Cenevre görüşmeleri kaldığı yerden devam edecekmiş…
Benim anladığım kadarıyla Türk tarafını dik duruşu bu kez işe yaradı ve perde gerisi görüşmelerden sonra müzakereler devam edecek!
Ortaya nasıl bir plan çıkacak bilmiyoruz…
Ama belli ki toprak, garantörlük ve mülkiyet nedeniyle bu iş öyle kolay kola çözüleceğe benzemiyor!
Tek güvencemiz Cumhurbaşkanı Akıncı…
Kıbrıs Türkünün onaylamayacağı bir anlaşmaya imza atmam dedi ya ben oradayım!
Kim istediği kadar eleştirsin…
Akıncı o anlaşmaya imzasını koyarsa benden de ‘evet’ çıkacak!
2004 Annan Planı referandumunda oyumu ‘hayır’dan yana kullanmıştım…
Çünkü o süreçte Kıbrıs Türkü renkli bol gazete reklamlarıyla kandırılıyordu!
Rum kesiminin ‘hayır’ diyeceğini de çok önceden biliyordum…
Kıbrıs dışından çok kişi de bu işe karışınca biraz da inat olsun diye ‘hayır’ dedim!
Uyduruktan kurulan bir çok sivil toplumu ve tabela örgütü cebini doldururken bir karşı duruş gerekiyordu…
Ayrıca o süreçte bu topluma geçmişte hizmet edenler ayaklar altına alınıyordu, hiç hak etmedikleri hakaretlere maruz kalıyorlardı!
O plana ‘evet’ demem olanaksızdı…
Gözümü kırpmadan verdim ‘hayır’ oyunu!
Şimdi dostlar sohbetlerde soruyor bana…
Hiç ikilemeden söylüyorum;
“Bu kez ‘evet’ mührünü vuracağım” diye!
Çünkü kendimce nedenlerim var, kaygılarım var…
Ben şahsen KKTC’ye inandım, güvendim ve saygı duydum ama…
Devletin tepesindekiler KKTC’ye sahip çıkamadı!
Çıkıyor gibi gözüktüler ama sadece olanaklarından yararlandılar…
Devlet kaynaklarını sadece kendilerine yakın olana dağıttılar!
Oysa ben hep derim ki;
Kendi çocuğundan önce komşunun çocuğunu düşüneceksin ki ne kadar samimi olduğunu da görelim…
Bunu yapmadılar!
Beni tanıyanlar, yazılarımı okuyanlar benim siyasi çizgimi de iyi bilirler…
Ülkede yaşananları da en iyi bilenlerdenim!
Bilip de yazmadığım çok şey vardır…
İşte bütün bunları alt alta yazıp topladığım da ortaya çıkan sonuç, mevcut sistemin devam edemeyeceği görüşündedir!
Bazı arkadaşlar der ki…
Ülkedeki olumsuzluklara kızıp da olası bir anlaşmaya nasıl ‘evet’ dersin!
Evet, bu sistemin artık daha fazla yaşayabileceğini düşünmüyorum, yaşadıkça da Kıbrıs Türkünün zarar göreceğine inanıyorum…
Başka düşüncelerim de var;
Tabi ki eğer Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da kabul edip imzalayacağı bir anlaşmaya ‘evet’ denildiği vakit Kıbrıs Türkünün de kendisiyle yüzleşme vakti gelecektir!
Hem de bedeli ne olursa olsun…
 
 
 
 
“Ders çıkarmaya bakın!”
 
“Sorun, ne şimdi ne de geçmiş hükümetlerde yer alanlarda değil ki.
Sorun "sistem"de...
O sistem ki,
Seçilenlerle seçenler "al gülüm ver gülüm" diyerek, birlikte yaratmışlar.
Partiler içinde ufak tefek değişikliklerle bir şey değişeceğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz.
Bu siyaset kurumunu "kökten değişmek" bunlardan kurtulmak lazım.
O başarılmadıktan sonra;
Hükümet istifa etse ne değişecek?
Bakın,
Lise öğrencileri "değişim" diyerek halkın önüne geçmiştir, halkı arkasında sürüklemeye başlamıştır.
Bu genç öğrencilerden "ders" çıkarmaya bakın.
 
(Ülker FAHRİ)
 
 
Kamyon ve tır şoförleri ölsün mü!
 
3 kişinin ölümüyle sonuçlanan dağ yolundaki kaza birçoğunu artık paranoyak haline getirdi…
Şimdi yeni söyle şu;
Girne dağ yolunu sadece kamyonlar ve tırlar kullansın!
Dehşet verici bir düşünce bu…
Tamam gencecik günahsız çocuklarımız o yolda hayatını kaybetti ve kahrolduk ama!
Başkaları da orada kurban gidince hiç mi yüreğimiz sızlamayacak…
Bu nasıl bir anlayıştır ki artık ölüm yolu haline gelen o ucube yerde başka kurbanlar verilmesine göz yumulsun!
 
 
Sendikalara tepki!
 
 
“Girne dağ yolunda olan kazaya herkes ağladı...
gökyüzü bile 3 gün boyunca durmadan ağladı..
Okul yolunda ölüme gidildi.
ülke bir anda karıştı
hergün eylem her gün bir yerde topluluklar.
Sosyal medyada yazılan bir sürü şey.
Hocam bu yaşananlardan sonra yapılacak olan 
o kadar acil atılması gereken adımlar varken..
Sendika başkanlarının ölümler üzerinden siyasi rant yapıyorlar
diyerek suçladığı siyasileri
daha siyasetin ne olduğunu anlamayan 15-16 yaşındaki çocukların eline 
anlamını bilmediği pankartlar vererek sokaklarda bağırarak hak aranıyor.
Bu mudur bizim başkanlığımız....
Öğretmenler sendikası katil devlet diye bağırıyor.
kabul ettik bugüne kadar daha iş yapanı görmedik.
Hepsi koltuk sevdalısı kimsenin umurunda bile değil halkın yaşam tarzı, çektiği zorluklar.
Öğretmenler sendikası Namık Kemal Lisesi etrafı hapishane gibi çevrilirken 
içerde ders gören öğrencilerin psikolojisi ne diye bakıyor mu?
Ben daha öğretmenlerin grev yapmadığı dönem görmedim.
ama bugün konumuz o değil...
okul yolunda 3 can gitti.
ve biz çocuklarla yollarda istifa çağrısı yapıyoruz.
çocuklarımızın önünde veliler tutuklanıyor.
küfürler ediliyor.
buna öncülük eden sendikalar belli
ÖĞRETMENLERİMİZ çocuklarımıza bunları öğretiyor.
ben üzülüyorum
elbette olması gereken belki de istifa 
ama bu 15 yaşındaki çocukla değil..
bizde geçtik 15 yaşından.
o yaşlardaki siyaset anlayışımız
kadınların futboldaki ofsaytın ne anlama geldiğini bildiği kadar.
geriye kalan yorum sizin hocam.
 
(Gökhan ÇALICIOĞLU)
 
 
Bravo CÖŞ’e!
 
Biraz duygusal milletiz ya…
Onun için abartıyoruz bazen!
3 ölümle sonuçlanan trafik kazasında da bir takım iyi niyetli yanlışlar yaptık…
Devlet ilan etmedi ama biz yas ilan ediverdik!
Göçmenköy’de BEAL karşısında bulunan parktaki bayrak kazanın olduğu yarıya indirilmişti…
Bayrak yasasına aykırı bir davranıştı ama!
Üç kimsenin umuru bile olmadı buna…
Nihayet dün CÖŞ’de görevli iki polis arkadaş oradan geçerken fark etti ve bayrakları yenden yukarıya çekti…
Memnun oldum çünkü bayrağına ve yasalarına sahip çıkanlar var hala!
 
 
 
Bu da suç oldu!
 
Başbakanlığın giriş kapısı eylemler sırasında kırılmıştı…
Dün hemen yenisini yaptılar!
Ama azıları var ki…
Bu kapıya bile muhalif davrandılar!
Hem de siyasete girip umut vaat edenler…
Artık onları anlamak güçleşiyor!
KKTC devletinin Başbakanlığının kapısı açık mı kalsın yani…
Hatta tek bir kapı bile kapatılmasın gelen geçen binaya girip çay kahve içsin öyle mi!
İnşallah biz de bir gün iktidar olur ve o makama oturursunuz…
O zaman görürüz sizi!
Bu arada bir dip not…
Önceki gün Başbakanlık önündeki demir kapı eylemciler tarafından yıkılmaya çalışılırken ilgili polisler eylemcileri kapının elektrikli olduğu için tehlike arz ettiğini söylemişler…
Ama eylemciler polisleri dinlememiş ve kapıyı yere indirmiş!
Şimdi sormak lazım, otomatik olduğu için elektrikli olan kapı yıkılmaya çalışılırken birkaç kişi akıma kapılıp kötü olaylar yaşansaydı bunu hesabını kim verecekti…
 
 
 
 
İyi de özel sektör ne olacak!
 
Dün mesai saatleri ve okul saatleri konusunda bazı kararlar alındı…
Buna göre hem okullar hem de resmi daireler artık 08.30’ta açılacak!
Yarım saatlik bir uzatma gün ışığı açısından faydalı olabilir…
Ama belli ki bu kararı alanlar özel sektörü hiç kaale almamışlar!
Okullar bundan böyle 08.30 da açılacaksa özel sektörde çalışanlar çocuklarını ne zaman okula götürecekler…
Ya da işe yarım saat geç mi gidecekler!
Hükümete önerimizdir;
Hiç gecikmeden yeni bir karar alınsın ve özel sektörde de mesai başlama saati 08.30 olsun…
Tabi ki patronlara söz geçirebilirlerse!