Yıllardan beri bakıyorum da herkes her şeyi biliyor.Hani birisi de çıkıp açılan bir konuyla ilgili olarak "Yok arkadaş..Ben bu konudan anlamam,ilgi alanım değil" demiyor.İnsanlar her konuda ordünaryus Profosör.Hatta herkes cahil,bir o biliyor.
Şimdi gerçekten o iş için yaratılmışlar vardır,getirirsin adamı oraya koyarsın ve çekilir bir köşeye "Bakın şimdi neler yapacak " dersin..Bir ay,iki,ay 5 ay beklersin adamda tık yok.Sende onunla birlikte başlarsın kızarıp bozarmaya. "Lan oğlum dersin,hani o diplomalar,masterler,doktorolar,akademik bi ton kariyerler..
"Ne biliyeyim yaa,içine girince başka oluyormuş" diye bir cevap alırsın.
Özellikle devlet işlerinde,bu genelde hep böyle olur.
Bakın bunu anlarım...Çünkü,devlet işinde işler hep başka türlü döner.Evet...Sen başsındır belki ama,hiç kimse tek başına bir şey yapamaz.Onun etrafındaki,emrindeki diğer insanlar çok önemlidir aslında...Bir önceki dönemden elinde kalanların yanına,15-20 takviye de kendi koyar ve bunlar hep kendi yakın arkadaşlarından,çevresinden filan oluşur. Sağolsunlar,onlarda öyle bir barikat oluştururki çok sayın baş efendinin etrafına,adamcağzın dış dünyayla ilişiği kesilir ve de o daracık çevrenin içine mahkum edilir. Güya korunuyordur filan.
Bie müddet sonra kendiside baş olmanın getirisi o kibir denen illete kapılır.Tavırlar,davranışlar değişir,burun büyür,o burnun kılları büyür ve gel zaman,git zaman,kendi çevresinin dışındıkalerinin alayını ya düşman,ya da muhalefet olarak görmeye başlar.Dolayısıyle artık geri saymalarda başlar.. Yapılan eleştirilere kulaklar tıkanır ,ya da onların hiç birisi samimi değildir.Herkes (çevresindeki duvar hariç) ona tuzak kurmaktadır.
Bir de şunu hiç unutmamak lazımdır. Bizdeki memleket idaresi mekanizmasının içinde "Her başın,ayrı bir başı vardır." Sorumludan sorumlu bir amir,amirden sorumlu bir muavin,muavinden sorumlu bir müdür,müdürden sorumlu bir müsteşar,müsteşardan sorumlu bir bakan,bakandan sorumlu bir bakanlar kurulu,bakanlar kurulundan sorumlu bir başbakan.başbakandan sorumlu bir parti meclisi,böyle uzar gider.
Benim tuhafıma gidense Halk nerden sorumludur. Onun cevabını bulamıyorum...
Demokrasilerde Halk en başta yer alır aslında. Ama onların görevi seçim yapmak ve bu memleketi idare et diye bu kişilerin ellerine bir mazbata tutuşturmaktır.Sonrasında 5 sene karın ağrısı çeker o halk. Havalara,mersedeslere,katlanır.Seçtiği adamın ne kadar değiştiğini görerek hayal kırıklıkları yaşar.
Hani kimi halkta Yenicami,GG ,Kaymaklı spor kluplerini tutar gibi tutar siyasi partilerini...Körükörüne gider oy verir...diyecem ama bu son seçimlerde bunun böyle olmadığını kanıtladı çoğunluk.
Gitti bu ülkenin en köklü ,en büyük partisini,Genel başkanıyla,Genel sekreteriyle birlikte attı aşağıya...Aslında aşağı atılanlar onlar değildi bu son seçimlerde. Dışarıdan seçimlere katılanlara ve onlara verilen aşırı tavizlere bir tepkiydi.
"Bırak" dedi Halk.."Bırak bizi ,biz kendi kendimizi yönetelimdi"
Tamam da hangi hükümet geldi de bu devleti kendi ayakları üzerine dikip,kendi yağıyla kendi ciğerini kavurur hale getirebildiki...Hem el avuç açacaksın hemde kafa tutacaksın.Hem de devlet ciddiyetine bir türlü büründüremediğin bu ülkede Baş olmaya kalkacak başkaları ve vatan kurtaracak. Çok zor be..
Baş olanları görüyoruz. Zevahiri kurtarmanın ötesinde hiç bir şey yapamıyorlar.
Ama o anlayış hep sürüyor.
"BAŞ OLDA NE BAŞI OLURSAN OL"