Bu DAÜ’deki rektör krizi ile ilgili benim son yazımdır…
Konuyu daha fazla kaleme alıp da sinirlerimi bozmayacağım!
Madem ki ülkede siyaset her şeyden önce geliyor, hak-hukuk diye bir şey yok, zaten yazsak ne oluyor, yazmasak ne oluyor!
Abdullah Öztoprak, uzun bir süredir mücadele verdi ve sonunda kaybetti…
İsteyen buna ‘DAÜ kaybetmiştir’ de diyebilir!
Zaten bir devlet kurumunun başında eğer siyasi atamalar varsa oradan hayır gelmesini de beklemek biraz saflık olurdu…
Bizim ülkede yapılan siyasette toplum çıkarları değil partisel menfaatler ön planda olduğu için de DAÜ VYK’sının son kararını ben hiç yadırgamıyorum.
Onlar birer emir kulu ve verilen emirler yerine getirilirse ne ala, getirilmezse kapı dışarı olacaklarını bilirler…
Öztoprak, günahı ve sevabıyla 5 yıl boyunca DAÜ’nün rektörlüğünü yapmıştır…
Suçlamalar arasında en fazla adam tuttuğu ve demokratik olmadığı iddiaları yer alırken, hocaya destek verenler ise 5 yıl içinde başarılı icraatlardan bahsetmekte, bu dönemde DAÜ’nün büyük bir krizden kurtulduğunu öne sürmektedirler…
Ama hükümetin siyasi atamaları olan VYK üyeleri hocayı başarısız bulmuş ve yerine vekaleten de olsa bir başkasını atamıştır…
Vekalet ile yönetilen bir DAÜ’yü önümüzdeki günlerde neler bekliyor hep birlikte göreceğiz ama bundan sonra yeni rektör vekilini de yıpratmamaya özen göstermek en doğrusudur!
Tahmin ederiz ki o da böyle bir atamayı asla tercih etmezdi!
DAÜ’deki rektörlük krizi konusunda son kez yazacağım dedim çünkü bundan sonra yazacaklarım çok önemli ve en azından ben içimdeki bir uhde ile yaşamak istemiyorum.
Yani top bundan sonra Abdullah hocanın kucağındadır…
Kendisi ile bu beş yıllık süre içinde defalarca görüştüm, buluştuk, telefonda konuştuk.
Bana yazmamam kaydıyla çok şeyler söyledi, ben de söz verdiği için yazmadım, yazmayacağım da…
Örneğin bun dan bir süre önce hangi bakanın kendisinden neler talep ettiğini, niçin kendisini sürekli arayıp ziyaret ettiğini de yazmayacağım…
Buyursun kendi açıklasın!
Ayrıca Abdullah hocadan bazı bakanların kimleri istihdam etmesini istediklerini, kimleri öğretim üyesi yapmak istediklerini, onun cevabını ve yaşanan süreci de yazmayacağım, isterse kendisi çıksın basının karşısına bunları bir bir açıklasın…
Açıklaması da lazım…
Biz gazetecilerin kaderidir ki çok şey biliriz ama çok şey yazamayız!
Bilmemizi isterler ama yazmamızı istemezler…
Bir gazeteci için ne büyük bir sıkıntıdır bu bilir misiniz?
İçiniz içinize sığmaz, uykularınız kaçar, isyan edersiniz!
Ama işte ağzınızdan çıkar bir söz var ya, uyarsınız, çok önemli bilgileri kendinize saklarsınız!
Aslında bu bilgilerle bir kitap yazsanız, ülkedeki siyasetçilerin en az yarısı bir daha sokağa çıkamaz, insan yüzüne bakamaz…
Sonuçta;
Abdullah Öztoprak, niçin DAÜ’de bir dönem daha rektör yapılmadığını çok iyi bilmektedir…
Bunun en azından bir kısmını bizimle de paylaşmıştır…
Biz de bunu ister istemez içimize atmışızdır!
Hocanın bundan sonra yapacağı tek şer vardır bana göre;
Siyaseti rant haline getirenleri, üzerine yapılan baskıları, isimleriyle açıklamak ve sonra da köşesine çekilmek!
Çünkü bundan sonra DAÜ tartışmasının her türlüsü, DAÜ’ye ve Mağusa’ya, haliyle ülke geneline zararlı olacaktır!
Hadi hoca, biraz cesaret…
 
 
DP’de ‘Eroğlu’ tartışması!
 
Nisan ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarıp çıkarmayacağı belli olmayan DP-UG’de daha şimdiden ‘Eroğlu’ tartışması başladı…
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun bir kez daha aday olmasına kesin gözüyle bakılırken bu konuda DP ve UG’liler arasında da tartışma konusu oluyor.
UG sempatizanları ve vekilleri Eroğlu’na destekten yana tavır koyarken DP kökenliler ise partilerinin en azından birinci turda aday göstermelerini, bunun kaçınılmaz olduğunu iade ediyor.
Bu konuda önümüzdeki günlerde Serdar Denktaş’ın başını çok ağrıtacağa benziyor.
 
 
Sosyal adalet mi dediniz?
 
CTP-BG Lefkoşa milletvekili Birikim Özgür dün Kamu-Sen heyeti ile görüşmesinde parti olarak sosyal adalet konusunda ne kadar hassas olduklarını söyledi.
Haberi okuyunca kendi kendime güldüm!
Lafım, çok sevdiğim ve takdir ettiğim Birikim’e değil, ama partisine, parti kurmaylarınadır;
Kıb-Tek’e yapılan 30 istihdamdan bahsetmeyeceğim, hani şu 17’si CTP’li 13’ü de DP’li istihdama…
Sadece Mağusa hastanesine yapılan istihdamı hatırlatacağım.
Sırf Ferdi Sabit Soyer aracı oldu diye kendi partililerini bir çırpıda kapıya koyma olayı, Zeynep Safa’yı örnek göstereceğim…
Acaba diyorum kendi partilisine adaletli olamayan vatandaşa nasıl sosyal adaleti getirir ki?
Birikim seni seviyoruz.
 
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Halil İbrahim DOĞAN, Devlet Tiyatroları müdürlüğüne biraz tartışmalı da olsa sonunda oturdunuz. Çok yakınlarınıza avukat kurbanı olduğunuzu söylüyormuşsunuz. O zaman kamuoyuna geniş bir açıklama yapın ki ağır eleştiriler son bulsun. Ama elbette konuşmama hakkınızı da kullanabilirsiniz…
Sayın Alkın GÜNCEL, Serbest Liman Bölge Müdürlüğü yönetim kurulu başkanlığı görevinden alındığınızı biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız bugün yarın karar size ibraz edilecektir. Kaşif’in bakanlık görevinden alınmasından sonra zaten sizi oralarda çok tutmazlardı…
Sayın Hasan SADIKOĞLU, İskele Belediyesi’ne İngilizce öğretmeni istihdam etmeniz çalışanlar arasında fazlaca konuşulmaya  başlandı. Çalışanlara İngilizce öğreteceğim derseniz hak veririz ama bize söylenenler doğru çıkarsa yandığınız gündür. İnsanın başına ne gelirse akrabasından geliyor değil mi?
Sayın Prof. Dr.Abdullah ÖZTOPRAK, DAÜ’deki rektörlük konusunu elbette mahkemeye taşıyabilir ve hakkınızı arayabilirsiniz ama bana göre şimdiye dek kamuoyuyla paylaşmadığınız bilgileri paylaşmanın zamanı geldi. Ya da izin verin ben isimleriyle açıklayayım…
Sayın Mücahit KAYA, İsmail Arter size bir akraba kıyağı geçti ve danışmanlık görevine başladınız. Bence çıkan haberlere kızıp köpüreceğinize kendisinin yüzünü kara çıkarmamak için dört elle çalışmaya bakın. Ve tabi ki yatın kalkın kendisine dua edin!
Sayın Turan BÜYÜKYILMAZ, İskele’de son zamanlarda türeyen tabancalı ve kara arabalı birinin önüne geleni tehdit ettiğinden şikayetçi oluyormuşsunuz. Bu devirde böyle şehir magandaları kaldı mıydı yani! Kim bilir arkasına hangi siyasetçi var? Açıklaması sizden yazması bizden!
Sayın Latif AKÇA, Denktaş ailesinden bazı isimlerle ters düşünde dernek başkanlığından istifa etme kararı aldığınız söyleniyor. Keskin sirke küpüne zarar verir bunu unutmamak lazım değil mi? Elbette bir uzlaşı yolu bulursunuz, acele etmeyin!
Sayın Gencay EROĞLU, bu işlerin uzman kişisi olarak ülkedeki izcilik faaliyetlerinin hangi noktada olduğunu biliyor musunuz? Geçenlerde İngiltere’den uluslar arası bir izci lideri gelip de kampların kapalı olduğunu görünce hayretler içinde kalmış, haberiniz olsun istedik…
Sayın Oktay KAYALP, Mağusa’nın yıllardır belediye başkanlığını yapan birisi olarak önceki günkü sel baskınında kendinize hiç pay çıkardınız mı? En azından kendi özeleştirinizi yaptıysanız bile bu da önemli bir şeydir…
Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, 2012 yılında İçişleri Bakanı iken Lefkoşa Sanayi Bölgesi konusundaki açıklamalarız gördüğünüz gibi şimdi önünüze konuldu. Siyasette arşivleri de hep gözünde bulundurmak gerekli değil mi?
Sayın Ahmet ATAKSOY, yıllar sonra eğitime açılan OTEM’e 50 adet çok değerli kitabınızı bağışladığınızı memnuniyetle öğrendik. Ülkede ara sıra da böyle güzel şeyler oluyor ya umudumuzu hala yitirmedik. Tebrik ederiz…
Sayın Yunus RAHMİOĞLU, Genel Müdürü olduğunuz Türk-Bank’ın 40’ncı kuruluş yıldönümü etkinlikleri için büyük bir heyecan içinde olduğunuz söyleniyor. Başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz.Nice yıllara inşallah…
Sayın Özdemir BEROVA, bakanlık çalışanlarının sizin için ilk izlenimleri gayet olumlu. Sempatik kişiliğiniz bunda etken olsa gerek. Bu arada yıllardır okullarda rehber öğretmen varken bu yıl yok umarız bilginize getirilmiştir.
Sayın Kemal DARBAZ, yağmurlar zeytin festivalini de vurdu diyorlar ama sizin işlerin epey bereketli olduğu söyleniyor. Ürünlerinizin kalitesi ve özellikle de ambalajı epey iyiydi diyorlar.
Sayın Reşat AKAR, dün birkaç tane okurunuz aradı, gazete ile verilen bulaşık deterjanlarından bir kaçı boş çıkmış. İlgili şirketi uyarmakta yarar var…
Sayın Mahmut ÖZÇINAR, Güzelyurt ilçesine bağlı olan Yuvacık köyündeki Atatürk büstünün arkasındaki bayrak direklerinin uzun bir süredir boş olduğunu biliyor muydunuz? Köy halkı ilgilenmenizi istedi…
 
GÜNÜN FOTOĞRAFI:

 
Günün Fıkrası
 
10 Dolar…
 
Yaşlı bir çift her yıl düzenlenen bir festivale giderlermiş. Her yıl yaşlı adam festivalde düzenlenen '10 dolara uçak gezintisine katılmak ister, her yıl da karısı itiraz eder ve şöyle dermiş: 
- "10 dolar 10 dolardır."
Üç yıl beş yıl 
- "10 dolar 10 dolardır"
derken en sonunda yaşlı adam demiş ki; "Bak, artık 71 yaşındayım, bu uçağa bu sene binmezsem bir daha hiç şansım olmayabilir." 
Fakat karısı tınmamış ve şöyle demiş;
- "10 dolar 10 dolardır...". 
Ama bu sırada uçağın pilotu bunları duymuş ve ikisine bir pazarlık önermiş:
- "İkisi de uçağa binecekler, eğer uçuşun başından sonuna ses çıkarmadan dururlarsa bedava. Ama eğer çıt çıkarırlarsa, 10 dolar ödeyecekler..."
Yaşlı çift kabul etmiş. Ve uçağa binmişler. Pilot da bahis söz konusu olunca başlamış acayip manevralar yapmaya... 
Taklalar atmış, uçağı kendi ekseninde döndürmüş, ani duruşlar, dönüşler, dalışlar yapmış.
Ama arkadan ses yok! En sonunda pes etmiş ve uçağı indirmiş. Yaşlı adama dönmüş;
- "Bildiğim her numarayı denedim. İyi dayandınız. İkiniz de çıt çıkarmadınız..."
Yaşlı adam cevap vermiş:
- "Karım uçaktan düşünce söyleyecektim ama 10 dolar 10 dolardır..."