Yüz yastığı koşusu, Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin adetlerinden biri idi. Geçmiş
yıllarda uygulanmasına ben de şahit oldum. Ancak şimdilerde uygulandığını
görmedim ve duymadım.
Yaşamın gereği, belirli bir evrede bayanlar ve baylar evlenirler. Adetlerimize
göre de düğünler yapılır. Çok seneler önce düğünlerin bir hafta süreli olduğu
söylenir. Daha sonraları bu süre yarım haftaya düşmüş. Örneğin perşembe günü
düğün başlarmış, pazar günü bitermiş.
1960‐1970 yılları arasında bu süre iki güne düştü. Bunu köyüm Üçşehitler
(Goşşi) ve çevresindeki yerleşim yerlerindeki düğünlerde gördüm. Cumartesi
günü başlayan düğün pazar günü akşam üzeri biterdi.
Cumartesi gece düğüne gelenler yedirilir içirilirdi. Gecenin devamında da geline
kına yakılırdı. Pazar gün düğün devam eder ve öğleden sonra da gelinle damat
tebrik edilir ve takılar takılırdı. Düğün tamamlanınca, yeni çift evlerine
uğurlanırdı.
Yeni çift düğün yapılan yerde yaşayacaksa evlerine yürüyerek giderdi. Eğer
başka yerde yaşayacaklarsa da damat tarafı, gelini ve damadı, yeni yaşam
alanlarına arabalarla götürürlerdi.
Yüz yastığı diye adlandırılan koşu yarışması da düğün sonunda yapılırdı. Bunu
hem gördüm hem de yarıştım. ‘Yüz yastığı koşusu’ denmesinin nedeni sanırım
mesafeden kaynaklanırdı.
Belirli bir yerden yarış başlar, ya köy meydanında ya da damadın evinin
önünde biterdi. Yarışçılardan birinci gelen, yastığı tutan görevliden yastığı
alırdı.
Babam Yusuf’un annem Hayriye’nin köyü Petrofan’da yarışıp kazandığı bir
yarışı hatırlarım. Bundan cesaret alarak, Üçşehitler’de yapılan iki düğünün yüz
yastığı koşusu yarışına katıldım.
İlk yarışmamda, bitişe yüz metre kalarak takatsiz kaldım ve durdum.
Koşamadığımdan arkamdan gelen yarışı kazandı.