Kadın 7 sene önce boşanmış.

Boşandıktan sonra Mağusa’dan çıkmış, gelmiş, Lefkoşa’dan bir ev almış.

Aldığı evde bir süre yaşadıktan sonra onu satmak ve başka bir yerden daha iyi bir ev almak istemiş.

Evine alıcı bulmuş.

Evin satış işlemlerini başlatmışlar.

Pandemi sebebiyle 2 yılda tamamlanamayan alım- satım işlemlerini tamamlamak için en nihayet bayramdan önce Tapu Dairesi’ne kadar varmayı başarmışlar.

Tapu Dairesi’nde memurun önüne varabilecek kadar satım ve alımı tamamlamak üzere erişebildiklerinde, tapudaki memur “Olmaz” demiş!

Bu arada evraklarını sabah saat 8.30 itibarı ile zaten içeriye teslim etmiş ve saat 12’ye doğru sırası gelen, o kadar saat de orada işini gücünü bırakıp beklemek durumunda kalan bu insanlar, o saate kadar eksik evrakı olduğundan habersiz boş boş bekletildikten sonra“Olmaz” diyen memur karşısında şaşkına dönmüşler!

Sebep?

Kadının kimliği kendi soyadı ile yeni alınmış; tapuda kendi soyadına ek olarak eski lanet olası kocanın da soyadı var.

Kimlik kartı numarası ve diğer her şey aynı olmasına karşın, 7 sene sonra kadına hala, kendisini boşamış olan devlet evli olup olmadığı soruluyor!

Kadın şaşkın tabi!

“Boşandım” diye bilmem kaçıncı kez açıklamak zorunda kalıyor!

Kadından boşanma kâğıdı isteniyor devletimizin mal mülk edindiren devlet dairesi tarafından!

Boşanma kâğıdı yanımda değil diyen kadına mahkemelerdeki aile mukayyitliğinin yan taraf olduğu, “Eğer Lefkoşa’da boşanmış ise” bu evrakı oradan alabileceği, değilse de“Mağusa’ya gidip oradan alması gerektiği” söyleniyor.

Kadının boşanma kâğıdı elbette evinde bir yerlerde var. Bulup götürüyor ama isyan da ediyor haklı olarak!

Ki isyanı isyanımızdır:

  1. Hiçbir kaydı tutmayı beceremeyen KKTC, evlilik kaydını bir kadını her yerde rencide edecek şekilde nasıl tutabiliyor!
  2. KKTC yurttaşının kimlik kartı numarası zaten esas değil midir? Orada kadının sürekli bir soyadı karmaşası yaşayarak ezilmesi ve aşağılanmasından bu “erkek devlet” nasıl bir haz alıyor?
  3. 7 sene önce bitmiş bir evliliğin sorgulamasını yapan devletin uygulayıcı ve yasa koyucuları bu ataerkil işkenceden nasıl sapkın bir haz alıyorlar ki bu problem hala sona ermiyor?...

Onlarca soru sorulabilir. Onlarca saçma yorumla devlet kendisini korumaya çalışabilir.

Lakin burada çok net bir ayrımcılık, çok net bir insan hakkı ihlali ve çok net bir insanı/kadını aşağılama var!

***

Boşanmasını gerçekleştirmiş ve bunu kayda geçirmiş, evini boşandıktan sonra satın almış ama senin soyadı kanunun yüzünden boşanırken soyadını değiştiremeyerek kendi soyadına eklettiği eş soyadı yüzünden başına gelmeyen kalmamış bir kadına devlet 7 sene sonra yeniden benzer sıkıntıları yaşatarak, yurttaş olarak sırf kadın diye yaşamak zorunda bırakıldığı bu küçük düşürülme, onur zedeleme ve ikinci sınıf insan muamelesi ile bir tür sapkın tatmin yaşamasa bunu neden sürdürsün değil mi? Üstelik bu mesele yasal olarak çok ama çok önceden çözülmüşken!

Cehaletin kol gezdiği, yasalarından ve uygulamalarından kendisinin dahi haberdar olmadığı ve bundan en çok da kadınların zarar gördüğü bir devletin eşitlikçi ve adil bir düzende olmasını mı tartışıyoruz!

Tapu Dairesi’ndeki, kadın boşandıktan sonra edinilmiş ve tarihe karışmış bir adamın aslında hiçbir ilgisi olmayan bir mülkün elden çıkarılmasında bile kadını illa bir erkekle kimliklendirmek isteyen devletin, bu cahil ve dediğim gibi sapkın bakış açısından artık bıktık!

Ey yasa koyucu olmayı başarmış ya da yasaları keyfi uygulayacağını zanneden tek vasfı da dünyaya erkek cinsiyeti ile doğmak olan meziyetsizler!

Ey bu meziyetsizliğin sürdürülmesine göz yuman ya da ses çıkarmayanlar!

Kadın olduğumuz için bir erkekle tanımlanmak, illa bir erkeğin/kocanın yanımıza yakıştırılması ya da bir kadının kendi yaşamını organize etme hakkını hala daha çok gören insani meziyetten yoksunlar!

Söyleyecek söz yok belki cehaletinize ama yapılacak çok şey var…

Dr. Çiğdem DÜRÜST