Yüksek öğretim alanında ülkemizin habercilik düzeyinde yapılan tartışmalar eğer mercek altına alınmazsa ve sonucunda gerekil önlemler gelmezse çok yakın bir zamanda yükseköğretimde tehlike çanları çalmaya başlayacaktır…

Artık bu konuda ciddi bir güvenlik hattı kurmak zaruret olmuştur. 

Öncelikle gazetelerin sayfalarını süsleyen haberlerin yükseköğretimin önünü açmaya değil onların altını oymaya dönük olduğunu gözlemlemek sanırım güç değil…

Uzun yıllardır büyük emeklerle belli bir seviyeye taşınan üniversitelerle ilgili yapılan tartışmalar asla nitelik üzerinden değil sayısal verilerin sıkışmışlığından hareketle ve alabildiğine dar kapsamlı bir çerçevede yapılıyor…

Eline kalemi alan ya da bilgisayar tuşlarına sarılan kendisini otorite sanıyor…

İşin uzmanlarından hiçbir görüş ve öneri almaksızın kitabın ortasından bile değil “çıkarın makasından” bir şeyler yaptığını sanmak aldatıcıdır.

Ülkemizde yükseköğretim alanının bir süredir magazin ağırlıklı ve etiketleme üzerinden giden ve tamamen “değersizleştirme” algısına hizmet eden bir yayıncılık (habercilik demek haksızlık) yaklaşımı hakimdir…

Maksatlı bu yayınların tümü Rum “milli çıkar havuzuna” katkı koyduğunu herkes biliyor. Bunun iki büyük sakıncası var;

 İlki artık haberlerin küresel anlamda akışkanlığından habersiz ve tam da yüksek öğretime ilişkin Rum “milli çıkarlarına” hizmet edecek bir kıvamda olmasıdır.

İkincisi ise bu değersizleştirme haberciliğinin tamamen bir şeyleri “kötüleme” ve “etiketleme” üzerinden yapılmasıdır…

Bu haberlerin bir biçimde Türkiye’deki bazı rakipler tarafından kayıt altına alınıp sonra üniversitelerimizin karşısına ciddi bir engel ve mania olarak sunulduğu bile kimsecikler tarafından takılmıyor…

Şimdilerde moda tabirle herkes yükseköğretim alanı içinde top koşturmayı kolay bir iş kolu sanıyor…

Başka bir ülkede olsa  bu haberleri yapanların ciddi biçimde sorgulanması hatta eleştirilmesi gerekirken burada nerdeyse alkışlanıyorlar.

Lakin gelin görün ki üniversitelerle ilgili habercilik ve analiz yaparken ciddi biçimde sektörün dibine kibrit suyu döküldüğü unutuluyor…

Bu konuda bu haberleri yapan platformların maalesef sayfalarında bazı üniversitelerin reklamlarının dönmesi de başka bir tuhaflık oluşturuyor.

Dolayısıyla üniversiteler kendileriyle doğrudan ilgisi olmasa bile onları dolaylı ilgilendiren bu tür haberleri yapan sitelerde reklamlarının dönmesinin YÖK’ün basın takip merkezi tarafından da her gün raporlara geçiriliyor.

Bu durumun bir biçimde bazı üniversiteler tarafından kasıtlı yapıldığını düşünen yöneticiler olduğunu da bilenler biliyor.

Dolayısıyla yükseköğretim alanında karalama yaparken gerçekten onun sonuçlarını da düşünmesinin artık zamanı gelmiş, hatta geçmiştir bile. Bunun bir biçimde zararını toplum ve ülke ciddi olarak önümüzdeki günlerde ödemeye hazırlanmalıyız.

Bu tür haberlerin yapılmaması değil elbette yapılması lakin sonuçlarını da dikkate alan bir biçimde yapılması gerekiyor.

Burada gazeteciler bu yayınları toplumsal fayda ölçeğinden düşünüp yapsalar yüksek öğretime inanılmaz fayda sağlayabilecekken ülkemizdeki şekliyle “şahsi tatmin” ve “kişisel çıkar” ağırlıklı olduğu da hemen göze çarpıyor…

Durum bu iken başta YÖDAK ve hemen onun arkasındaki siyasi irade yani KKTC MEB’in bir önceki bakanının olup bitene seyirci kaldığının da altı çizilmelidir. Burada üniversiteler veya onların kurumları asılsız iddialarla yıpratılırken ülkenin siyasi ve akademik karar vericileri “dut yemiş bülbül” misali seyirci olmayı tercih ediyor…

Bu süreçte YÖDAK’ın da hatalarının başında ise siyasi iradeyle doğrudan ilişki kurmaması ve etkili bir yönetişim oluşturmaması geliyor.

Hatta YÖDAK bakanlığı kendisine nerdeyse rakip görüyor olması da güçlü bir kurumdan gerekli her türlü desteği almaktan yoksun kalmasına yol açıyor…

YÖDAK’ın yeni dönemde özellikle MEB ile etkin bir koordinasyon altında içerden ve özellikle dışarıdan ortak ve organize biçimde yüksek öğretime dönük saldırıları tek merkezden karşı kampanyayla savuşturması ve doğru bir iletişim stratejisiyle konuları açık biçimde kamuoyuyla paylaşmasıdır.

Elbette YÖDAK’ın bu yapıcı tutumu gösterebilmesinin yolu başta Başkan olmak üzere kurul üyelerinin tamamının da buna hazır olması gerekiyor.

Haliyle YÖDAK Başkanını ve kurul üyelerini atayan kurumun hem desteklemesi hem de kendisine ait kararlılığını artık öne çıkarması gerekiyor.

Yapılan işin kararlı olmadan başarılması imkansızdır.

Yoksa zaman hiçbir şeye içerik katmadan geçip gidiyor.

Basın ile etkin iletişim kurmayan hiçbir yapı kendi içine kapanıp adeta karanlıkta iğne aramayı tercih edeceğinden konuları da doğru etkileşimle yönetmesi de beklenmemelidir.  

MERAKLI KÖŞE?

UBP erken kurultaya gider mi?

Önce bakan atamaları…

Ardından müsteşar ve müdür atamalarında yaşanan kargaşa!

Tabi ki yönetim kurulu üyeliklerini de bunlara ekleyebiliriz…

UBP içinde şu anda çok ciddi bir kriz yaşanıyor!

Zaten atamaların gecikmesi de bundan kaynaklanıyor…

Haliyle de bazı örgütler ve partililer erken kurultay çağrısının her an yapılabileceğini konuşmaya başladılar!

Ersin Tatar’ı çok zorlu bir süreç bekliyor önümüzdeki günlerde…

Özgürgün aday olur mu?

UBP Eski Genel Başkanı ve Eski Başbakan Hüseyin Özgürgün, uzun bir süre sessizliği tercih ederken son birkaç haftadır yaptığı ziyaretlerle aktif siyasete yeşil ışık yaktı…

Kurduğu bir ekiple birlikte örgütleri geziyor, çeşitli temaslarda bulunuyor!

Bazı partililer ise bu durumu ‘uyuyan devi uyandırdılar’ yorumunda bulunuyor…

Büyük ihtimalle şu sıralar nabız yokluyor ama siyasi kulislerde konuşulanlara göre bir kez daha genel başkanlık adaylığı için sinyal vereceğe benziyor!

Bilişim Yasası ne oldu?

Sosyal medya ve tabi ki son günlerde türeyen künyesiz internet siteleri…

Artık çizme iyice aşılmış durumda!

Birkaç yayın için kurulan korsan siteler insanlara akla hayale gelmeyecek çamurlar atarak karalama kampanyaları yapıyorlar…

Yılan hikayesine dönen Bilişim Yasası’ndan ise henüz bir ses seda yok!

İnsanları haksız yere karalayan yasa dışı sözde yayınlar bakalım daha kaç kişinin canını yakacak?

Artık bu yasa elzem hale geldi…

MESAJ KUTUSU

Sayın Ayşegül Baybars KADRİ, İskele Kaymakamlığı’nda bir kadın çalışanın amirlerine ‘ben Ayşegül’ün ahbabıyım” diyerek saygısızlık yaptığını hem de bu yöntemle baskı kurmaya çalıştığını biliyor muydunuz? Yani ahbap ilişkileri artık buralara kadar sıçramışsa hiç gecikmeden önlem almanız gerekiyor. Bir soruşturun bakalım kimmiş adınızı kullanan bu zatı muhterem?

Sayın Asım BAŞARANEL, Başbakan Tatar’ın koruma amiri olarak füze olayının kendisine iletilmemesi konusunda şahsınıza bir takım suçlamalar yapıldığını biliyor muydunuz? Sahi hadi Tatar telefonlarını kapatıp uyudu diyelim ya korumalar, onların görevi neydi acaba biliyorlar mı?

Sayın Mesut GENÇ, HP İskele İlçe Başkanlığı görevinden ayrılacağınız yönünde söylentiler çıkmaya başladı. Özellikle bölgedeki partilileri bu konuda bilgilendirmeniz ve eğer gerçek değilse söylentilerin önünü kesmenizi isteyen mesajlarınız geliyor…

Sayın Türel ÖKSÜZOĞLU, Başbakanlık’da yeni yaratılacak olan İstatistik Müsteşarlığı görevinizin artık kesinlik kazandığı söyleniyor. Hesap kitap ve rakamları seven birisi olarak şimdiden hazırlık yapmaya başlayın deriz, hayırlı olsun…

Sayın Metin BİLMEM, İçişleri Bakanlığı’na müsteşar ataması gecikince tüzük değişikliği yapılıp Şartlı Tahliye Kurulu Başkanlığına atandığınızı duyduk, hayırlı olsun da bu makamda cezaevinden birisinin olması da çok etik karşılanmıyor haberiniz olsun istedik…

Sayın Serdar DENKTAŞ, Bakan Amcaoğlu Hayat Pahalılığı ödemelerinde sizin bakanlık döneminde hatalı işlem yapıldığını açıkladığına göre cevap hakkınızı kullanacak mısınız? Böyle ciddi bir hatanın mutlak bir gerekçesi de olmalıdır değil mi?

Sayın Akile BÜKE, biraz da sizden kaynaklanan YÖDAK’ın basın ile ilişkilerini yeteri kadar geliştirilmemesi nedeniyle ülkenin en önemli sektörlerinden olan üniversitelerin zarar görmesi konusunda acil önlemler üretmeniz bekleniyor…

Sayın Harun GÜLMEZ, Başhekim olduğunuz hastanenin klimalarının sık sık arıza yaptığı ve hastaların bu sıcaklarda büyük sıkıntı yaşadıkları yönünde şikayetler almaya başladık. En azından hastane beş-on tane yedekte durması için vantilatör almanız isteniyor…

Sayın Biray DELİCEIRMAK, anlaşıldığı üzere belli ki şu anda başında bulunduğunuz dairede şu meşhur kazı kazan oyunlarının akıbeti belli olmadan görevi bırakacaksınız desenize! Acaba bu konuda arkası epey sağlam olan birileri koruma altına mı alındı dersiniz?

Sayın Barış TİLKİ, uzun ve yarıcı bir çalışma döneminin ardından bugün kurdelayı kesip solar enerji konusunda iddialı çalışmalara başlama zamanı geldi de çattı değil mi? Faturaların cüzdan boşalttığı bu dönemde en doğru kararı verdiniz hayırlı işler bul kazançlar dileriz…

Sayın Erdal ONURHAN, göreve geldikten kısa bir süre sonra eğer bankalara çok ciddi borçlar  yapma kararı alırsanız hem kurumun hem de partinizin hanesine eksi puan olarak yazılacaktır. Bakalım başka alternatifler üretebilecek misiniz, tabi ki yeni bir zam dışında!