Bu bizim lokomotif sektörümüz dediğimiz ne varsa, kökünü kezzapla kazımaya ant içmiş gibiyiz!

Kala kala gece kulüpleri ile kumarhanelere mi kalalım yani?

Bu yaraya tuz basan serzenişi kendime tekrarlamadan edemiyorum!

***

Usulüne uygun olmayan yatay geçişler hakkında YÖK (Yüksek Öğrenim Kurumu-Türkiye Cumhuriyeti) ve YÖDAK (Yüksek Öğrenim ve Akreditasyon Kurumu) arasında gelişenler, benim yurdumun yüksek öğrenim disiplini açısından çok yıpratıcı.

Yetişkin bir kişinin kişiliği, yaşamı ve psikolojisi üzerinde çok önemli bir yapı taşı olan kariyerin üniversite ile pekiştiği yadsınamaz. Orta öğrenim sonrasında yüksek öğrenime devam etmeyi seçen bireylerin, mezuniyet sonrası seçtikleri meslekte ilerlerken tökezlemesi kendilerini de toplumu da etkileyecek yaralara neden olabilir. Bu ilerlemenin geçmişinde bilerek veya bilmeyerek yaşanan bir etik dışı hamle ile anılmalarının birçok kesimi,pek çok açıdan nasıl da olumsuz etkileyeceğini görmemek imkânsız…

Kaldı ki 2015-2017 yılları arasında yaşandığı söylenen iki farklı üniversitede yoğunlaşan yatay geçişe konu 4000’e yakın öğrencinin önemli bir kısmının belki de çoğu meslek yaşamına çoktan dahil olmuştur.

Bunlar avukatlar, mühendisler, öğretmenler, mimarlar, sağlıkçılar ve daha pek çok alandan Kıbrıs meslek grubundan insanlardır.

Şimdi haklarında ortaya çıkan şaibe ile baş etmek zorunda kaldıklarını düşünün. Bunların çalıştıkları yere, etraflarına, bunu duyanlara ve en önemlisi kendi psikososyal yaşamlarına olan etkisini hayal etmeye çalışın. Kendinizi onların yerine koyun. Empati kurun…

İster kendi parmakları olsun, isterse de olmasın…

***

Yüksek öğrenim bize bağımsız alan yaratacak sektör olabilirdi… Belki hala da olabilir. Ekonomimizi kendi kriterlerimizle devam ettirme şansına erişme imkânı sunabilir. Doğru planlamalar ile pek çok alandaki hedeflere ilerlememize yardımcı olabilir.

Türkiye haricindeki başka ülkelerle kurulan bağlantılar neticesinde kendimize kapılar açma ihtimalimiz olabilecekken; bunu yapılan bu türden usulsüzlüklere kurban etmeyi içime sindiremem.

Eğer YÖK uyarılarında haklı ise kendi ayağımıza kurşun sıktığımızı sanırım benim söylememe gerek yok!

***

Son derece kıymetli bilim insanları bizim üniversitelerimizde. Dünyanın çok başka ülkelerinden yetişip ülkemize gelen yerli ve yabancı yüzlerce akademisyenimiz var. Bir akademisyen kolay yetişmiyor.

Kumarhane ve insan ticareti yapan “kadın pazarları”, “seks pazarları” ile eş düşünmek kadar gaddarca ve cahilce bir bakış açısı ihtimaline yaklaşmak bile istemiyorum.

YÖDAK da bizim bilim insanlarımızdan oluşuyor.

Buna alet olmasın, edilmesinler. Onların meslek etiğine, öğrenciye, dağıtılan diplomalara, meslek dallarına uymadığını benden iyi bildiklerine şüphem yok.

Bu şaibeyi bir an önce ortadan kaldıracak ne varsa YÖDAK da Devlet de üzerine düşeni yerine getirerek yapsın! Yapmalı…

2015-2017 yılları arasında yaşandığı söylenenusulsüzlükler gerçekse… Dehşete kapılmamak mümkün değil!

Ya yetersiz bir kişiyi mezun etmekse maksat? Ya başka bilim insanı ve akademisyenleri kullananlar varsa?

Ya birilerinin çıkarı için başka kurbanlar da verilmişse?

Domino etkisi diye bir şey hiç duydunuz mu?

***

Dünyanın en saygın üniversiteleri de adı şanı bilinmeyen okullardı.Ancak standartlarını yükselterek, sistemi iyi organize ederek, öğrencilerinin/bilimsel çalışmalarının standartlarını yükselterek vardıkları noktada bugün dünya sıralamasında gıptayla bakılan üniversiteler oldular.

Bizimkiler neden olmasın?

***

Dilerim özelde YÖDAK ve üniversiteler, genelde devlet hızla konuya eğilir ve ciddiyetin farkında olarak ilerler.

Yoksa her işimiz gibi bu da BATACAK!

Dr. Çiğdem DÜRÜST