YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE VAZİYET VE MANZARA-İ UMUMİYE

Vaziyet ve manzara-i umumiye sözü güçlü ve özel bir tarihsel göndermedir. Gazi Mustafa Kemal, 15-20 Ekim 1927‘de TBMM'de okuduğu tarihsel söylevine "19 Mayıs 1919‘da vaziyet ve manzara-i umumiye" sözleriyle başlamıştı. Altı gün 1919-1927 döneminin gelişmelerini belgeleriyle ve destansı bir anlatımla değerlendirmişti.

Bu noktada yaklaşan yerel yönetim seçimleri öncesinde genel durum ve gereksinim konusunu dile getirmek istiyorum.Özelliklede Kıbrıs Sorunu konusunda ayni dili konuşan partilerden UBP ve DP hakkında.

Yerel yönetim seçimleri yaklaştı.Haliyle adaylarda bir bir ortaya çıkmaya başladı.

En büyük ortak düşünce ve idealleri etrafında mücadele eden partilerin işbirliği yapmasını beklerken yine herbiri ayrı telden çalıyor.

Belli ki partiler için öncelik herşeyin başı dedikleri Kıbrıs sorunu değil makamların ihtişamı daha ağır basıyor.

Halbuki politikalar yerelde başlar ve genele yayılır.Düşünceler yerelde şekillenir ve genele ilham verir.

UBP ve DP’ yi ele alalım.

Kıbrıs sorunu konusundada politika ve düşünce yapıları ayni.Her iki partide KKTC’nin yaşatılmasını savunuyorlar.

Bu düşüncenin yerelde şekilleneceğini ve genele yayılacağını ya bilmiyorlar yada önemseyen yok.

Bölünmenin hiçbirine fayda getirmeyeceğinide hala idrak edememişler.

Çünkü her biri ayrı aday belirleme yarışına çoktan girmiş.

Tıpkı 2014 de olduğu gibi.

Bu açık tehdidi göremeyen bu iki parti 2014 yerel yönetim seçimlerinde hezimete uğramıştı.

Belediye başkanlığı seçimlerinde CTP bu bölünmenin fırsatını iyi değerlendirmiş ve belediyelerin birçoğunu UBP ve DP’ nin elinden almıştı.

Seçimlerde 9 bölgede galip gelen CTP 14 bölgeyi kazanmıştı.

Sonraki sonuçlarıda UBP ve DP için acı oldu tabii.

Bu 2 parti önce Cumhurbaşkanlığını sonrada mecliste çoğunluğu kaybettiler.

Tabii bu devletin en üst kademesinde ve yerelde belirlenen milli politikalarında kaybedilmesi demekti.

Halbuki 2014 seçimlerinde UBP ve DP işbirliği yapsa.Mevcut başarısız belediye başkanları üzerinde diretmese ,liyakat sahibi genç toplumun güven duyacağı ortak adaylar üzerinde mutabakat sağlasa hiç abartmıyorum bugün belkide 28 belediyeden en az 20’ si ellerinde olacaktı.

Ama olmadı.Yapamadılar.

Hem Kıbrıs konusunda yürütülen siyasetin liderinin seçilmesini engellediler.Hemde yerelden başlayıp Kıbrıs konusuna uzanan siyasetlerinin etkinliğini yok ettiler.Milli dedikleri duyguların erimesine yol açtılar.

Ben en büyük partiyim ortaklık yapmam her bölgedede aday çıkarırım yanlış algısına birde parti başkanlarının bireysel ihtiraslarıda eklenince UBP 14 belediyeden 5’e ,DP ‘de 5 Beldiyeden 1 ‘e düştü.

Seçimler siyasetçi için muhasebe günleridir, millet hem hesap sorar, hem görev verir, hem uyarıda bulunur.

Bu yüzden seçim sonuçlarının doğru analiz edilmesi demek, milletin mesajını doğru anlamaya çalışmak demektir.

Bu sonuçlardan sonra bu konuda bir değerlendirme yapıldımı tüzüklerde buna yönelik düzenlemler oldumu ve sonuçlar çıkarıldımı açıkçası sanmıyorum.

Halbuki sonuçlar heriki parti içinde gerçekten büyük bir stratejik yanlış oluğunu söylüyordu.

Yereli kaybedeninin geneli kazanmasının ondan sonra zor olacağı birçok yazılı kaynakta mevcut. Hem ülkemizde hemde dünyada örnekleri çok.

Ama şimdi yine akıl yolu değil egolar ön plana çıkmış durumda.UBP ve DP ayrı telden çalıyor tıpki 2014 deki gibi.Herkes kendini alemin kralı sanıyor.

Sonucun ne olacağı malumun ilanı ama gözler kör kulaklar sağır olduktan sonra bizede sadece izlemek kalıyor.