Rüyamızda görebileceğimiz türden günler yaşıyoruz ya hani…

Bir belgeselin ya da bilim kurgu filminin içinde gibiyiz. Savaş yok, bombalar yok ama bizler karartma günleri yaşıyor gibiyiz.

Bir gün bu rüyadan uyandığımızda dünyanın bambaşka bir düzende olmasına hazırlanmakta fayda var. Alışık olduğumuz düzen alt üst olup, her şey yeni baştan kurgulanıverecek.

Dünya siyasetinden ekonomiye, dijitalleşmeden kültürel alışkanlıklara kadar her şey bambaşka olacak.

Dünyayı yönetmekte olan ekonomik devlerin bir kısmı göçüp giderken, yenileri devleşerek, devletlerinin de peşi sıra geldiği bir düzeni oluşturacak.

Adeta bir çağın kapanıp yeniden isimlendirilmiş bir çağa geçiş yapar gibi olacağız. Gelecek yüzyıllarda bu dönemin nasıl anılacağını inanın çok merak etmeye başladım bile…

***

Dünya değişirken KKTC bile büyük değişimler yaşayacak.

Kültürel olarak yaşamlarımıza çok alışık olmadığımız bir sosyal mesafe kavramı girecek ki, birbirimizle öpüşmeden, sarılmadan, tokalaşmadan duramadığımız kültürümüz bile altüst olacak. Sadece düğün tebriklerimizi, cenazelerimizdeki temasları düşünün… Ne demek istediğimi anlarsınız.

Hiç hazırlıklı olmadığımız bir şekilde dijitalleşmeye hızlı bir geçiş yapışımıza ne demeli?

Pek çok hizmetin temassız ve insansız olarak yapılmasının ciddi anlamda eşiğindeyiz. Bu bir avantaj bile sayılabilir.

Kayıt altına alınmamış ekonomiden, eğitimin dijital ortama taşındığı bir düzene geçişimizin geleneksel eğitim anlayışını da öğrenme becerilerini geliştirdiğimiz eğitim kavramımızı da bambaşka bir boyuta taşıyacak. Tüm bunların hem kültürel hem siyasal hem de ekonomik yan kolları(sektörler) da bundan nasibini alacak. Kayıt altına alınacak kamu hizmeti, vergilendirmedeki stillerimize yeni bir boyut kazandırırken, kültürel olarak buna adapte olmamız sanırım biraz zaman alacak. Bu durum yasal düzenlemelerin, adalet ve yargı sistemimizin hızlı bir dönüşüm içerisine girmesine gerek duymamıza davetiye çıkaracak.

Bunun için dinamik bir dönüşüm süreci yaşanması gerekecek ki buna hazır mıyız çok emin olamıyorum. Bilgisayarların basit amaçlarla dahi kullanılmaktan çekinildiği kamu hizmet alanlarında, bankacılık işlemlerinde ve buna benzer yoğun insan gücünün kullanıldığı alanlarda kamuoyu bilgilendirmeleri ve alışkanlıklardaki derin değişiklikler için hazırlık yapılmasına ihtiyaç doğacağı çok net.

Zaten adeta yaşlı nüfusu yok etmek temelli kurgulanmış bir soğuk savaşı andıran korona, belli bir yaş grubundaki nüfusun yaşamın etkin kademelerinden çekilmesine dahi yol açabilir.

Bunların bir hayal ürünü beklenti mi yoksa hakikaten bir kültürel mutasyon mu yaratacağını dikkatle incelemek gerekecek.

Yeni dünya düzenine adapte olma yarışında sınıfta kalanlar, yaprak dökümü gibi bir dönem sonrasında, yepyeni kurallarının hayata geçirilmesinde başrol oynayacak.

***

Zaman gençlerin ve zihnini genç ve global tutabilenlerin lehinde çalışırken, dünyanın bölgeselleştiği, siyasi haritalar temelli bir kapalı dönem sonrasında dijitalleşme nedeniyle 1990’lı yıllardaki globalizasyonun yarım kaldığı noktaya bizleri geri döndürebilecek.

Bu süreçte dahil olabilen bireylerin etkin yaşamda faal kalabilmeleri gibi, etkin devletlerin de varlığının dikkate değer kılınmasına neden olacak.

Bizler bu yeni çağın, yeni dünya düzenine adapte olmak zorundayız.

Ne tanınmamışlık dinliyor bazı tehditler ne küçüklük, ne adalılık, ne de başka bir şey…

Kıbrıs sorunu ne kadar değersiz kaldı bu süreçte farkında mısınız?

***

Tüm bunları düşünürken çok merak ediyorum:

Acaba şu anda bizleri yönetenler bunun ne kadar farkındalar?

Ne kadar planlı bir süreç işletimi için hareketlenmiş durumdalar?

Yukarıda yüzeysel anlatılabilmiş dönüşüme ne kadar ayak uydurabilecek ve bu düzenin bir parçası olmamıza ne kadar katkı sağlayabilecekler?

Haydi gelin izleyelim! Dahil olabilmek ve aktif kalabilmek için gerekeni yapmayı unutmadan.

Dr. Çiğdem DÜRÜST