Polis bülteninin haberi bu…

Narkotik ekipleri hız kesmeden uyuşturucu tüccarlarının ve de müptelalarının peşinde!

5 genç daha tutuklanmış önceki gün…

Ama haberde dikkat çeken konu şu!

Tutuklananların yaşları…

En büyüğü 25 yaşında!

Diğeri, 20…

Bir diğeri 19!

18 yaşında olan var…

Ve ne yazık ki 15 yaşında olan da var listede!

15 yaşında bir genç ya ortaokul son sınıftır…

Ya da lise birinci sınıf!

Korkunç bir tablodur bu…

Bize göre korkunç da!

Ya bu ülkenin tepesindekiler için de korkunç mudur acaba?

Umarız öyledir…

Öyleyse bu ülkede uyuşturucu konusunda yapacak çok şey var demektir!

Aslında konuyu biz yine eğitime bağlayacağız…

Tabi ki eksik ve gediklere!

Hele de öğretmen eksiklikleri en acı gerçeğidir bu ülkenin…

Yeni eğitim yılı açılalı ikinci haftaya girdi ama eksiklikler diz boyu!

Defalardır soruyoruz, öğretmen sınavları niye eğiti yılı açıldıktan sonra yapıldı diye…

Kimseden tık yok!

Umurlarında bile değil demek geliyor içimizden ama…

Ülkenin eğitimini yönetenler bu ülkenin evlatları değil mi sorusu geliyor aklımıza!

Niye umurlarında olsun ki…

Ve belli ki bu sorunun içinden hiçbir zaman da çıkamayacağız!

Okullar ve 11 ve 12 Eylülde açıldı…

Öğretmen sınavları 22-23 Eylül’de yapıldı!

Sınav sonuçları, mülakatlar derken daha iki gün önce atamalar yapılmaya başlandı…

Bu gecikmenin mutlaka mantıklı bir açıklaması olmalı!

Lefkoşa’da bir ilkokulumuz velilere kağıt gönderdi…

Diyor ki o önemli uyarıda:

Saat 12.50 ile 13.50 arasında okulda nöbetçi öğretmen yokmuş!

Çocuklarınızın güvenliğini biz sağlayamayız diyorlar…

İyi de veliler ne yapacak bu durum karşısında?

İşlerini güçlerini bırakıp okulda nöbet mi tutacaklar!

Bunu mu istiyorlar?

Hadi diyelim Lefkoşa’da oturan veliler bir şekilde bunu çaresini buldu…

Ya uzaklarda oturanlar!

Çocukları günün bir saatinde güvensiz ortamda diye okula koruma mı göndersinler?

Bu arada;

Niye nöbetçi öğretmen yok ki?

Hadi diyelim öğretmen eksikliğinden…

Peki bu okuldaki öğretmenlerimiz hiç mi bir özveride bulunarak bu ‘güvensiz’ saati aralarında paylaşarak çocukların güvenliğini sağlamıyorlar ki?

Tamam biz bütün öğretmenlere kutsal görevlerinden dolayı minnettarız da…

Onların bu ülke insanına hiç mi minnet borçları yoktur!

Ve yaşları 15 ile 25 arasında değişen, uyuşturucudan tutuklanan çocuklarımız…

Hepsi bizim çocuklarımız bunlar!

Bunların uyuşturucu illetine nereden bulaştıklarını biliyor muyuz acaba?

Bu konuda bir çalışma yapıldı mı şimdiye kadar?

Ya da anketler ne diyor, bunlar masaya ciddi olarak yatırıldı mı hiç?

Uyuşturucu yaşının artık orta okullara düştüğü söyleniyor hepsi bu kadar!

Uyuşturucu bir ortaokula nasıl girer ki?

Demek ki bu konuda kan emici tacirler işlerinde bir hayli başarılı olmuş şimdiye kadar…

Çünkü onlar için ne kadar genç o kadar kirli para demektir!

Hiçbir okulumuzun yakın çevresi bu ülkede güvenli değildir artık…

Ne okul yönetimleri ne bakanlık yetkilileri ne de güvenlik güçlerinin bu konuda bir çabasını, çalışmasını duymadık biz!

İşte bu nedenledir…

Bu ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar tüm gençlerimiz uyuşturucu müptelasının tehlikesi altındadır!

Tabi ki öncelik evde aileden verilecek olan eğitime düşmektedir ama…

Bu konuda devlet de bu sorumluluktan kaçamaz!

Okulları dilenci yaptılar!

Okullarda araç gereç eksikliği baş gösterince haliyle yaşanan sıkıntılara çare olmak okul aile birliklerine düşüyor…

Ama artık bu işin o kadar tadı kaçtı ki, resmen iş dilenciliğe dönüştü!

İşte velilerden kırtasiye malzemesi alımı istenen para miktarları;

1 çocuk 100 TL verecek…

Ailede 2 çocuk okuyorsa 75’er TL!

Üçüncü çocuk varsa 50’er TL…

Dördüncü çocuk için para alınmayacakmış!

İster rezalet deyin, ister komedi…

İsterseniz başka bir şey!

Bu arkadaştan hesap soruldu mu?

Son birkaç gündür sosyal medya bu fotoğrafı konuştu…

Tabi ki eleştiriler, kızgınlıklar ve sitemler!

Açık bir kamyon üzerinde hayvan sakatatları…

Peki bu fotoğraf ve yorumlardan sonra bizim konunun muhatapları acaba bu rezalet karşısında parmaklarını kıpırdattılar mı?

Yoksa bu da unutulur gider diye gülüp geçtiler mi?

“İki türü de seviyoruz…”

“Hastaneye gelen Vatandaşlar ikiye ayrılır:
1- Aldığı hızmetten memnundur ya da değildir, Şikayetini yapar veya yapmaz, Memnuniyetini ifade eder yada etmez ,AMA bir eksiği kapatmaya çalışır. Gelir bütçesine göre bir oda yapar, Bir alet bağışlar, Bir duvar boyatır. Bir sedye alır. Bir sandalye tamir eder. Yani gördüğü aksi bir şeyi düzeltmek için bir çaba harcar.
2- Aldığı hizmetten memnundur ya da değildir, şikayetini yapar veya yapmaz, memnuniyetini ifade eder yada etmez, gördüğü ilk olumsuz şeyi fotoğraflar, facebook'a koyar ve "like" bekler.
İKİ TÜRÜ DE SEVİYORUZ…”

(Dr. Bülent DİZDARLI)

“Bizden uyarması!”

“Talebimiz çok net. 
Kriz nedeniyle 3 ay boyunca hayat pahalılığını derhal Asgari Ücretliye, Sosyal Yardım ve Engelli Maaşı alanlar ile Kamu Çalışanlarına, her ay sonu ücretlerine yansıtmayı öngören yasa önerilerimizi yürürlüğe koyun, ücretli çalışanı kriz döneminde yüksek enflasyon altında ezdirmeyin. KKTC tarihi bu uygulamanın örnekleri ile doludur. 
Haaaa bir de Maliye Bakanlığı'na uyar ve gerçekleşen enflasyonun altında bir oranı ücretlere yansıtmaya kalkarsanız işte o zaman ikinci Meclis baskını olaylarının gerçekleşmesi içten bile olmaz.
Bizden uyarması…”

(Devrim BARÇIN)

“Yola devam…”

“…Memleket elden gidiyor da…

Bizim ülkemizde,

Sendikalar ve diğer kuruluşlar;

Almakta oldukları maaşları, ek mesaileri, teşvikleri, primleri, destek primlerini, faizsiz kredileri vb. artırmayı tartışıyor ve eylemler yapıyorlar.

Ne diyeyim?

Buyurun öyleyse;

Yola devam;

“Yalamaya devam, kanamaya devam” 
“Kanamaya devam, yalamaya devam”

(Ülker FAHRİ)