Hafta sonu boyunca yaşanan o çirkin net olmayan, korkak süreçte bir okurum, çok duygusal bir mesaj yazdı. O mesajı sizinle paylaşmak için ondan izin aldım.

Duyarlılık ve kenetlenme ile daha ileriye gitmek yerine bencillik ve çözülme ile bizleri aşıdıkları noktayı düşündükçe de duygulandım…

“Savaşlar birlik beraberlik ile kazanılanzaferlerdir. Biz küçücük bir ada da birbirimiz ile kenetlenip, birbirimize sahip çıkmazsak kendi kendimizi yeyip, coronaya yol açmış olacağız. Biz millet olarak çok zorlu süreçlerden geçtik.Dedemden, babamdan, annemden, eniştemden ve büyüklerimden savaş zamanı nasıl zorluklar çektiklerini ta küçüklüğümden beri çok dikkatli dinleyip, çeşitli sorular sorardım. Savaş zamanı aç kalan, hisarların içinde korku dolu saatler ve günler geçirerek birbirleri ile ekmeğini, bisküvisini, suyunu paylaşan kadınlar ve çocuklar vardı. Benim ailemde bunların içinde olan ve bu günleri yaşamış kişilerdir. Eniştem esir düştü, aç ve susuz kaldılar, esir düştükleri yerlerde Rumlardan dayak yediler. Şans ile kurtuldu esir düştüğü yerden. Biz bu zorlu günleri yaşayan kişilerin çocuklarıyız. Çok duyarlı bir halk olduğumuzu düşünüyorum. Evimdebuzluğuma ve dolaplarıma baktım, şuan alışveriş yapmasam en az karnımı doyuracak 1 hafta/ 10 günlük yemek yapabileceğim makarnam,pirincin,mercimeğin,unum ve buna benzer baklagilim vardır. Eminim sizlerinde vardır. Olmayan komşumuzun ve ihtiyaçlı tanıdıklarımıza da 1 poşet alışveriş yapsak ve onlarla paylaşarak kimse zorlanmaz diye düşünüyorum. Birbirimize sahip çıksak bu zorlu süreci atlatabiliriz. Varsın 10-14 gün et yemeyelim, pahalı ayakkabılar, çantalar almayalım, vs. özel sektörde çalışanlar için ise evden işler de yürütülebilirken, yürütülemeyen işler içinde işverenler 10-14 gün personeline sahip çıkabilir diye düşünüyorum. Çünkü o personel günü geldiğinde bayramı, yeni yılı, özel günlerinde mesai saati bitse de ekstra ücret almadan senelerce seslerini çıkarmadan ekstradan çalışan çok tanıdığım kişiler var. Personel iş yerine sahip çıkıp çalışıyor ise, is verende şimdi çalışmadan da personeline sahip çıkabilir ve/veya küçük kesintiler yaparak maaşlarını verebilir diye düşünüyorum. Biz eğer bu virüse karşı bunları düşünemeyip bu memleketi ikiye bölmeye devam edersek, senelerdir Rumların planı olan eokaplanı ile adadan yok etme düşüncelerini gözümüzün içine baka baka korona virüsü bunu yapacak.

Benim düşüncem birlik ve beraberlik zamanı. Ülkeyi ikiye bölmektense tek vücut olup bu süreci en iyi şekilde atlatmaliyiz, temizlenmeliyiz ki, 2. Dönem beklediğimiz 35 bin öğrencinin adaya gelmesini sağlamamız için, aylardır boşta kalan evleri ve yurtları bu şekilde doldurup, paydaş esnafımızın da yüzünü ancak bu şekilde öğrenciler gelerek derin bir nefes alabiliriz diye düşünüyorum.”

Yarını düşünen kim?

Bugün, hazır koltuk benimken ya da biz koltuğa yakınken vahşi kapitalizmin bize ne sunduğuna bakmaksızın “Sömürelim, kan emelim. Yarın şans yüzümüze gülmediğinde kendimiz için istiflemiş oluruz!”diyen acımasız benciller oldukça bu dedikleriniz de hayal oluyor maalesef sevgili dost.

Ve ne acıdır ki güvensiz, sürekli komplo teorileri bekleyen, kazıklanmamak için siyasetçilerin dediğini dinlemeyen, ne acıdır ki devleti yalancı, kandıran, sömüren, engelleyici bir olgu olarak kodlayan bir nesil yetiştiriyoruz.

Devlet denilince akıllara gelene bakın hükümetler yüzünden!

Ve böyle giderse ne devlet ne hükümet ne de biz kalmayacağız ya…

Dr. Çiğdem DÜRÜST