Küresel ısınma iklim krizi su tasarrufu yeşil, ekoloji ,ormanların korunması falan diyoruz ya açık söyleyim çok küçük bir azınlık dışında bunu önemseyen yok.

Herkes işine geldiği gibi davranmaya devam ediyor.Tınmıyor bile.

Çünkü ne bileyim işin sonunda kazanacağı bir şey olmadığına inanıyor bu insanlar.Cebine para girmeyecek yada bir makam mevkii kazanmayacak ya tınan yok.

Hani cezasıda yok ya.Umurlarında bile olmuyor kimsenin.

Emirnameye aykırı, Planlama Onayı olmayan, İnşaat Ruhsatı bile olmayan alanlarda inşaatlar yüksekliyor.

Bilindiği gibi 1982 Anayasası‟nın 40. maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir, çevreyi geliştirmek, çevre

sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir” denilmektedir ama

Bu mütecavizler için ne yeşil ne iklim krizi nede orman ağaç önemli değil.Anayasa hiç değil.

Ağacı kesip şöminelerine odunda yapabiliyorlar.Yaprakları avlusunu kirletti diye tümden bir ağacıda kurutabiliyorlar.

Kimileri Kooperatif kurup havuzlu villa projeleri yapıyor kimileri ise dönümlerce yeşil alanı ortadan kaldırıp heykel yapmak için gözünü karartabiliyor.

Topyekün bir ormanlık araziyi içleri sızlamadan ortadan kaldırabiliyorlar.

İşin kötüsü Atatürkün gençliğe hitabesinde dediği gibi;

İktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etmiş durumdalar.

İşte durum tamda bu.

Ve memleketin egemenliğinin esası olan toprağını onun üzerinde yaşayan ağacı kuşu ormanı taşı ile koruması gerekenler şahsi menfaatleri

için ormanları istila edenlerle işbirliği yaparken hiç umurlarında değil.Yüzleri kızarmıyor utanmıyor sadece saklanıyorlar.

Girnede bir kamu arazisinde yaptıkları gibi.

Kamuya yani HALKA ait olan Ormanlık arazisinin bir Kooperatife verilmesinde bugün yakından tanıdığımız birçok siyasetçinin bakanın müsteşarın müdürün imzası var.

Sorsanız hepsi çevreci ama dedik ya çevrenin ormanın korunması için cebe para girmiyor ya onlara göre .Vurun köküne çamların, sökün şinyaları.

Girnenin tam kuşbakışı üzerindeki Arazi üzerindeki toprağı tutan makiler yok edilmiş.Topragı tutan ağaç kökleride yok.

Yamaçlardan aşağı akan yağmur sularının sele dönüşerek girneyi çamura bulaması büyük olasılık.

Bir avuç çevre gönüllüsünün mahkemede doğa ve çevre ve kamu adına hak arayışı için açılan dava ve alınan ara emri sonrası, Bakanlar Kurulu tarafından da ilgili kararların iptali neticesinde 74 dönüm yeniden ‘‘Kamu Arazisi’’ oldu.

2107 ve 2018 de buranın tahrip edilmesine yol açan bakanlar kurulu kararları iptal edilidi.

Kimler vardı bu bakanlar kurulunda hangi gerekçe ile bu yanlış karara imza atılmış açıkçası sormak ve irdelemek lazım.

Geride çorak derisi alınmış bir canlı görüntüsü veren arazi kalsada umutlar buranın eski haline gelmesi için canlı tutulmaya devam ediliyor.

Söylenenlere göre 82 adet cam ağacının 42 si kesilmiş.32 Zeytin ağacının 14 'ü gitmiş, 9 adet Harup ağacı kaybolmuş.

Tam bir katliam ve işin dahada acı olan tarafı bu katliam Devleti doğamızı vatan toprağı dediğimiz toprağımızı ağacımızı böceğimizi koru diye görev verdiklerimizin gözü önünde yapılması.

Girne belediyesinin kaymakamlığının gözleri önünde.

Çevre bakanlığının orman dairesinin tarım bakanlığının görevi nedir niçin bu olaylar karşısında kayıtsızlar anlamış değilim.

Bir canlı yaşam alanı daha acımasızca tahrip edildi.

Memleketin taşını toprağını kuşunu böceğini şinyasını koruması gereken ve bu iş için maaş alanların gözleri önünde.

Ön çed hazırlamış , birileri degerlendirmis, birileri de onay vermiş, hatta Çevre Etki Değerlendirmesi önemsiz bile denilmiş.

Biyolojik çeşitlikten ekolojik dengeden haberi olmayanlara memleketin toprağını taşını kuşunu böceğini koruma ve kollama görevi verirseniz olacak olan bu.

Bu korkunç manzaranın ortaya çıkmasında karar verici konumda olan imza sahibi seçilmiş veya atanmış olsun tümü sorumludurlar.

Çok açıktır ki çevre katliamına göz yummaktan buna onay vermekten yalnızca bu sorumluluk sahiplerinin vicdanlarının onları yargılanması

beklenirse sonuçta toprağı ile ağacı taşı kurdu böceği ile birlikte yaşayacak ve adına ekolojik çevre dediğimiz ve insanoğlununda yaşaması

için gerekli olan bir çevre bulamayacağız.

İki tercihimiz var.Ya yerinden sökülen her bir ağacın hesabını sorarız yada çocuklarımızın yüzüne utanarak bakarız.