Teknoloji çağında yaşıyoruz.

İnternet lüks değil ihtiyaç oldu.

Her şey orada.

Bilgiye ulaşmanın en kolay yolu.

Binlerce yıllık geçmişten günümüze, mağara duvarlarından internet ortamına evrilmiş bir bilgi depolama sürecini yaşıyoruz.

Delikli Kart (Punched Card) ile 1881 yılında başlayan veri depolama süreci, günümüzde Bulut Depolama ortamına evrildi (https://www.bilisimle.com/gecmisten-gunumuze-veri-depolama-birimleri-tarihi/).

Şimdilerde ise bununla da yetinmeyip, Elon Musk ve ekibi 2016 yılında Neuralink adı verilen bir şirket kurarak, beyin-bilgisayar bağlantısını hedefledi. Hayvan deneylerinde başarılar elde etmeye başladılar bile!

Delikli Kart’dan bu güne geçen 120 yıllık bir sürede, elimizde tuttuğumuz bilgileri, kendi ellerimizle icat ettiğimiz teknolojiler sayesinde yazılıma çoktan dönüştürmüş durumdayız.

Sanal ortamdaki bilgiler arttıkça, elinde dijital cihaz tutan kişi sayısı, elinde kitap tutan kişi sayısını da haliyle katlıyor.

Parmaklarımızın ucuna her bilgi geliveriyor internet ve dijital kayıtlar sayesinde!

Dijital haritalar sayesinde kolay kolay kaybolmuyoruz.

Yabancı dil bilmeden, dijital dil çeviriciler sayesinde dilediğimiz dilde iletişime geçebiliyoruz. Üstelik aynı dijital programlar bizim yerimize de konuşmaya başladı!

Bu baş döndürücü bilgi ve veri depolama evriminden kütüphaneler, ansiklopediler ve kitaplar da nasiplerini alıyor.

Hepsi bir bir kapanıyor.

En buruk örneği ise 9 yıl önce yaşanmış ve244 yıldır yayımlanan ve her evin bir köşesinde bulunan Britannica’nın baskıları 14 Mart 2012 itibariyle durdurulmuştu. ABD merkezli ansiklopedi artık yalnızca dijital yayınlarını sürdürüyor.

Zaten istediğimiz bilgiye ulaşmak için googlelamamız yetiyor.

Wikipedia (Vikipedi), ‘’özgür ansiklopedi’’ sloganı ile kaynak imdadımıza yetişiveriyor.

Bilgiler çok hızlı yenilendiği için bu sürecin kaçınılmaz olduğunu söylemek de pekala mümkün.

Bir virüsün tüm insanlığın hayatını nasıl değiştirdiğini de hatırlayarak, bilgilerin sanal ortamda depolanması konusuna gelin bir de farklı bir açıdan bakalım.

Virüs geldi ve tüm sağlık yaklaşımlarımız altüst oldu.

Peki insanlığın bilgileri de risk altında mı?

Evet.

Sadece sanal ortamda kaldığı sürece risk altında.

Kadim bilgiler sadece dijital olarak kaldığı sürece risk altında.

Bir parmağın küçücük bir tuşa basması kolaylığında cehalete sürüklenme riski var insanlığın!

Parmağımızın ucundaki tüm bilgiler buhar olduğunda ise başbaşa kalacağımız bilgiler ise sınırlı sayıda basılı bilgiler ve elbette büyüklerimizin tecrübeleri.

Bir taraftan beyin-bilgisayar bağlantısına ramak kalmış bir çağın kapılarını zorlarken, diğer taraftan da dünyayı ‘’bilgiye ulaşmanın engellenmesi’’ kaosunu yaşamamak için belki de en akılcı önlem, kalem tutmayı, kağıda dokunmayı unutmamak olacaktır.

‘’Söz uçar yazı kalır.’’

İnternet kapanır, bulut dağılır yazı yine kalır…

İletişim: 0542-8529899