YA 20 TEMMUZ OLMASAYDI

Bugün günlerden 27 Temmuz ve bundan tam 46 yıl önce bu saatlerde tüm pencere ve kapılarımızın camları gazete kağıtları ile örtülü olan evimizde korku ve endişe ile beklemekteydik.Bu öyle bir korku değildi.Ölüm korkusuydu.

Evde yemek yapacak kısıtlı malzeme kalmıştı.Bugünkü gibi kavurucu bir sıcak vardı. Klima, vantilatör ,Telefon yoktu.Sular zaman zaman akıyor.Elektrikler ise bir gidip bir geliyordu.

Lefkedeydik ve esirdik.Savaş Esiri.

15 Temmuz -16 Ağustos

Birçoklarımız için bu 2 tarih çok birşey ifade etmeyebilir.Özellikle 1974 den sonra doğanlar için.Ama ben ve benim yaşımda olanlar için anlamı büyük. Ve yıllar geçtikçe bazı şeyleri daha iyi idrak edebiliyorsunuz.

Ya önünüzdeki günlerde yaşamınızın daha henüz başında gelecek için unutulmaz güzellikte anılar biriktireceğiniz ilkokulunuza başlayacak yada dereyatağında dozerlerle açılan çukurlara gömülerek henüz daha 7 yaşında hiçbir anıda biriktirmeden bu dünyaya elveda diyecektiniz.

Mahallenize ,bahçenize ,evinizin etrafına düşen havan topları,başınızın üstünden geçen şarapnel parçları ,esirlik,her an evinizden alınıp götürülme korkusu ve pamuk ipliğine bağlı 32 gün.

15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan'daki askeri cunta desteği ile Kıbrıs'ta enosis'e yönelik milliyetçi Rumların III. Makarios'u devirmesi ile başlayan çatışmalar sonrası 15 Temmuza silah ve top sesleri ile uyandık.

Savaş çıkmıştı.

Çoluk çocuk önce mağraya sığındık ardından top atışlarına dayanıklıdır daha güvenlidir diye sağımıza solumuza düşen havan mermilerine aldırış etmeden kendimizi Malyalının Sinema salonuna attık.

Sinemaya doğru koşarken yol kenarındaki bahçenin içine düşen havan mermisinin yola fırlayan şarapnel parçasını yoldan alırken elimin yandığı hala aklımda.

Sinema karanlıktı, soğuktu ve kokuyordu.

Bu bildiğiniz bir koku değildi septik kokuyordu,atık kokuyordu ,ter kokuyordu. çirkef kokuyordu.

Etrafımızda uğuldayan ve sağa sola düşen havan mermilerinden kaçarak sinemaya o ilk girişimizden bir süre sonra gözlerimiz karanlığa alışınca hatırımda kalan kalabalık ve uğultu olduğu idi.

Annem hemen bizi almış ve sinemanın sahnesi ile ilk seyirci koltuklarının olduğu araya yere şilte ve onun gibi bir şeyler atarak yere yerleştirmişti.Oturmuş bekliyorduk.Islık atan sesler dışarıda devam ediyor arkasından büyük bir gürültü ile son buluyordu.

Islık sesi ile son gürültü arasındaki bekleyiş hala bugün hatırımda .Çaresiz bir bekleyiş ve korku …taki son ses duyuluncaya kadar.

Arkasından oh kurtulduk yine yaşıyoruz sevinci..Her ıslık sesi ile başlayan ve 20 saniye içinde tüm yaşamın gözlerin önünde geçtiği anlar..

Sinema içindeki halk tuvalete gidemediğinden sinema içinde bu işlerini görüyor ve sinemanın arka sıralarından yapılan çişler sinemanın meyilli zemini yüzünden en ön sıraya yani bizim şilteler üzerinde yattığımız sinema sahnesi ile ilk seyirci koltukları arasındaki alana akıyordu.

Yattığım şiltenin yanından sağımdan solundan akarak giden bu iğrenç tablo hala aklımda

Ne kadar geçtiğini tam olarak hatırlamıyorum.Yalnız sinema içerisine belli aralıklarala bazı adamların geldiğini hatırlıyorum.Annemin konuşmalarından babamı beklediğini ama hala gelmediğinden telaşlandığını anlıyordum.Acaba birşeymi olmuştu telaşı halla belleğimde.

Gelenler cepheden gelen mücahitlerdi.Mahallemizden sokağımızdan tanıdığımız amcalar ağabeylerdi.Annem onlara soruyordu.Neden geldiniz.Aliyi gördünüzmü diye.

Gören yoktu.Gelen adamlar ise teslim olduğumuzu ve Rum askerlerinin Lefkeye gelmesinin an meselesi olduğunu söylüyorlardı.Ama babam hala yoktu.

Umutlarımzın tamda tükendiği anda sinemanın giriş kapısından karartılar içinden merdivenlerden babam indi.Annem onu görür görmez bir çığlık attı.Babam üzerindeki askeri gömleği çıkarıp atmış atletle kalmıştı.Alt kısmındaki haki askeri pantolanunda çıkarmış ve annemin elbisesinin alt kısmından giydiği pantolunu annemden alıp onu giymişt.Böylelikle rum ve yunan askerleri asker olduğunu anlamayacaklardı.

Babamın gelişinden yarım saat ya geçmiş ya geçmemişti.Sinemanın kapılarının açıldığını ve sıra halinde sinemanın dışarısına çıkmaya başladığımız hatırlıyorum.

Dışarı çıkanların ellerini havaya kaldırdığını görünce bende ellerimi kaldırmışım annem elimden tutarak aşağı indirmiş.

Çocuklar ellerini kaldırmazmı anne diyede sormuşum.

Karanlık ve berbat kokan sinemanın merdivelerinden çıkarak gün ışığı ile buluştuğumuz on an içimi bir huzur kapladığını hatırlıyorum.Karşıda duran askerler bizi sinemanın o karanlık kötü kokusundan kurtarmış ıslık atan bombalar susmuş korku telaş bitmişti.

Belleğimde kalan sinemanın dışındaki sokakta duran silahlı asker ve migferindeki haçtı. Birde bu silahlı askerleri gördüğümde herhangi bir korku hissetmediğim hala bugünkü gibi aklımada.

Daha sonra çarşı içerisinde asfalt yol içerisine oturtulduğumuzu hatırlıyorum.

Yeğenlerimle ve kardeşimle şakalaşıp oynadığımız aklımda.Tekerleme söylüyor gülüyorduk.

‘’Ali Veli çık duvara işe’’

Sanırım 6-7 yaşındaki bir çocuk savaş ve esirliğin ne demek olduğunu ciddiyetle anlayacak bir farkındalığa sahip olamıyor.Birçok şey gibi oyun sanıyor.

Gülmekten şaka yapmaktan oyun oynamaktan geri kalamıyor.

Tüm Sinema boşaltılmış buradaki halk asfalt yol içerisine oturtulmuştu.Bir süre sonra beyaz landroverleri ile ağaçlı kahvenin oradan bm askerlerinin geldiğini hatırlarım.Bu arada bugün yıkılan o günlerde Macit berberin dükkanının bulunduğu yerde rum askerlerinin büyükçe bir silahı ayakları üzerinde kurmaya çalıştığını ve bize doğru çevirdiğini gördüm.

Kapkara bir silahtı askerden çok bu silah ilgimi çekmişti. O çocuk aklımla belkide bu silahın bir oyuncak olduğunu ve askerin onunla oyun oynadığını sanıyordum.

Lefke Çarşı meydanında kaç saat o şekilde kaldığımızı hatırlamıyorum yalnız bir ara henüz bir yaşımda olan kardeşimin karnının acıktığı için ağladığını ve annem ile babamın ona bir şeyler bulmak için çare düşündüğünü hatırlıyorum.

Babam rum askerleri ile konuşuyor ve onlara sanırım çocuğun acıktığını bunun için süt istediğinden bahsediyordu.Sonradan öğrendiğime göre CMC şirketinde birlikte çalıştığı bu rum askerlerden biri bababma bir dükkanı kırarak içeri girmelerini ve oradan süt alabilecklerini söylemiş.

Babam kabul etmemiş bizi eve götür oradan çocuğa sütünü alalım demiş.Rum askeri ile babam ve kucağında küçük kardeşim evin yolunu tutmuşlar .Evde annem kardeşime hemen sütü yapmış ve daha sonra bizim yanımıza yine çarşıya dönmüşler.

Artık güneş batmış hava kararmıştı.Saat sanırım 9 gibi idi.Birden rum askerleri kadınlarla çocukların eve gidebilecekelrini fakat erkeklerin kalacağını söylediler.Hemen hazırlandık annemin o an neler hissteği hal gözümün önündedir.

''Bizleri göndercekler erkekleri öldürecekler.''

Kısa süreli bir telaş ve koşuşturmadan sonra babamla vedalaşıp evlerimizin yolunu tuttuk.

Yol boyunca eve giderken aklımda kalan kapkaranlık sokaklar ve atılan havan toplarından çukurlarla dolu olan yollardı.

Bir zamanlar ışıl ışıl kuş ve çocuk sesleri ile dolu şimdi kapkaranlık olan bu sokaklardan havan mermisinin açtığı bir çukura düşmemeye dikkat ederek evimize gittik.

Esir kaldığımız süre içinde evlerimizden dışarı çıkamadık.Bir tek babam ekmek yiyecek ve bulabilirse süt almak için zaman zaman çıkıyordu.Geri kalan günler korku içinde geçti.Bazen Rum Yunan askerleri çeşitli bahanelerle evlerimizi kontrole geldi.Bazen kapımızın önünde aniden dışarda duran Ladroverden korkarak sesimizi çıkaramadan ümitle bekledik.

Türk askerinin Lefkeye girişi onları bayraklar ve su bidonları ile karşılamamız kadar Dere yatağında Rum ve Yunanlıların dozerlerle kazdığı çukurların bende bıraktığı etki yıllar sonra bile taptaze.Ama geçen son 46 senede biriktirilen anılarda var ve onlar çok daha güzel.

Bunun için hep diyorum ;

Ya 20 Temmuz olmasaydı