46 yıl önce, 15 Temmuz 1974 günü Lefkoşada Rum mezarlığında EOKA’cılar ve Yunan Subayları tarafından birçok rum ceset gömülüyordu.

Rum Mezarlığında defin işlerinden sorumlu olan Papaz Papatsetsos ilerleyen günlerde Rum Gazete ve TV kanallarına yaşadıklarını anlatırken şöyle diyecekti;

EOKA’cılar ve Yunan Subayları tarafından alınarak Lefkoşa Rum mezarlığına götürüldüm. Kimseye bir şey söylemeyeceğime dair tehdit edildim. defin işlemi yapılırken bazılarının henüz ölmediklerini gördüm. 18 yaşlarında sarışın ve kıvırcık saçlı bir genci sağ iken gömdüler. O gece 127 ceset gömdüm diyordu.

ve Yunan Subayları tarafından alınarak Lefkoşa Rum mezarlığına götürüldüm. Kimseye bir şey söylemeyeceğime dair tehdit edildim. defin işlemi yapılırken bazılarının henüz ölmediklerini gördüm. 18 yaşlarında sarışın ve kıvırcık saçlı bir genci sağ iken gömdüler. O gece 127 ceset gömdüm diyordu.

Katliam başlamıştı.

Makarios ve Makarios taraftarları ortadan kaldırılacak ardından Türkler katledilecek sonrada ada Yunanistana bağlanacaktı.

EOKA’cılar başkanlık sarayına karşı saldırıya geçerken sokaklardaki darbe karşıtı Rumlarıda vuruyorlar yada toplayıp götürüyorlardı.


EOKA'nın tanınan simalarından Nikos Sampson ise yeni hükümetin geçici devlet başkanı olarak dünyaya ilan edilmişti . Ertesi gün ise o da başkanlık yetkilerini kullanarak Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan etmişti.

III. Makarios ilerleyen günlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmada ‘’ Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığının ve egemenliğinin ihlal edildiğini halkının tehlike altına olduğunu .Ülkenin Yunanistanın işgali altında olduğunu ve darbenin yunan subaylarının bu adada bulunduğu sürece bu istilanın devam edeceğini’’ söyleyecekti.

Babam darbenin yapıldığı bu saatlerde Rumlarla birlikte çalıştığı CMC şirketindeki işindeydi.Darbe söylentileri çıkınca ve Makariosun öldüğü haberleri yayılınca bazı Rumlarla Türkler arasında sözlü tartışmada başlaması üzerine işinden erken ayrılmış telaşla eve gelmişti .

Makariosun öldürüldüğünden , Samsonun idareyi ele aldığından ve savaşın başladığından bahsediyordu.

Açıkçası tüm bunlar yaşanırken ben Annemle Babamın hemen yanıbaşında merakla olanları izliyordum .İyi birşeyler olmadığını hissetsemde Makariosun ,Samsonun kim olduğundan ,savaşın ,ölümün ne demek olduğundan ve neden savaş çıktığı için herkesin telaşlandığınıda anlamış değildim.

Babamı o saatlerden sonra hatırlamıyorum.Muhtemelen görev için cepheye gitmişti.Evde Annem ben , kızkardeşim ve henüz 1 yaşındaki kardeşimle kalakalmıştık.

Annem kucağında 1 yaşındaki kardeşim telaşla bir dışarıya bir içeriye koşuyor birşeyler hazırlıyor biz ise sadece izliyor ve bekliyorduk.

Mahalledeki telaşta gitgide artıyordu.Herkes birilerine bir şeyler anlatıyor.Planlar yapılıyor.Nereye gidileceği konuşuluyordu.

Sonunda karar verilmişti.

Karşı komşumuz Muazzez ablanın bahçesine gidilecek orada yoğun ağaç dalları altında gizlenilecekti.

Bu bahçeye birkaç kez girmiştim. Büyük bir ceviz ağacı olduğunu hatırlıyorum altına düşen cevizleri sevinçle toplayıp yediğimiz, sık ağaç dalları arasında saklandığımız hala aklımda.

Ağaçlarla kaplı bir bahçeydi bu açıdan gizlenilebilecek kuytu yerleride vardı .Sık ağaç dalları bizleri gizleyebilir dışardan bakan biri bizi görmez diye düşünülüyordu herhalde.

Annem ve mahalledeki bazı komşularda yanlarına biraz yiyecek içecek birşeylerde alarak toplandılar.

Kimbilir kaç saat kalacaktık .

Bahçeye gitmek için hazırlandığımız sonra yolun karşısına geçerek bahçeye gittiğimiz fakat Annemin bizi orada bırakıp eve tekrar döndüğünü hatırlıyorum.

Ondan sonraki detayları pek aklımda değil.Annemin bizi neden bahçede bırakıp eve geri döndüğünü bilmiyorduk.

Çok sonraları Anneme sorduğumda bana olayı şöyle anlatıyor.

Bahçeye gitmek için hazırlık yaptıktan sonra hep birlikte evden çıkmışız .Karşı komşumuzun evine gitmişiz.Yalnız bahçe kapısından geçip bahçeye girdiğimiz anda Annemin aklına küçük kardeşim için aldığı süt kutularını açmak için alacağı konserve açacağını unuttuğu aklına gelmiş.

Hemen geri dönmüş.

Konserve açacağını almış.Kapıdan çıkmış. Tam bahçeye girmek için yolun karşısına geçeceği sırada Volkswagen arabaları ile Eniştemle Teyzem çıkagelmişler.

Eniştem bizleride alıp hazırlanmasını ve Karşıyakada bulunan Anneannemin evine oradanda havan toplarından korunmak için mağaraya gideceğimizi söylemiş.

Annem ''biz komşularla anlaşttık karşı bahçede saklanacağız'' demişsede eniştem ısrar edince gelip bizleride almak zorunda kalmış.

Ve o küçücük Volkswagenin içine eniştem, teyzem, 2 kızı ,annem, ben ve 1 yaşındaki kardeşim girerek oradan ayrılmışız.

Biz mağraya inerken havan mermileri çoktan sağa sola düşmeye başlamıştı.

Önce bir ıslık sesi arkasından güm ....güm...

Komşularımızla saklanmak için gittiğimiz Mahallemizdeki bahçeye gelince.

Biz ayrıldıktan sonra komşularımız bu bahçe içerisinde kalmışlar.

Top atışları sürerken bizimde saklanmak için girdiğimiz bu bahçeye havan mermisi düşmüş.

Komşularımızdan 2 ‘si yanlarına düşen bir mermi yüzünden hayata veda etmişler.

O günlerde 7 yaşındaki bir çocuk için çok bir anlam ifade etmeyen bu durumu ancak yıllar geçtik sonra çok daha iyi idrak edebiliyorsunuz.

Ve o bahçede bizde olabilirdik diyorsunuz.

Henüz hayatlarının baharında 2 genç kızın ailelerini yıllar sonra gördüğünüzde epmati yapmanız daha bir kolay oluyor ve o elim olayın üzerinden 46 yıl geçmiş olmasına rağmen o günleri hatırlıyor ve o acıyı yüreğinizde ilk günkü gibi çok derinden hissedebiliyorsunuz.

Diyorum ya 15 Temmuz -16 Ağustos

Pamuk İpliğine bağlı 32 gün.

Ve Ya 20 Temmuz olmasaydı diye düşünmeden edemiyorsunuz.