Dikkat ettiniz mi bilmem…

Hayatının baharında yaşamını yitiren Veysel Coşkun’un cenaze töreninde tek bir siyasetçi bile yoktu!

Ne iktidardan ne muhalefetten…

Sadece akrabaları ve yakınları!

Oysa bizde adet değil midir yıllardır…

Nerde bir cenaze olsa hemen tüm siyasetçiler oradadır!

Toprağa gömülürken orada olmasalar da imamın karşısında hem de en ön sırada dizilirler…

Çünkü bir şekilde görünmeleri lazım!

Memleket insanının fani dünyaya gidişinde kendilerini göstermek için…

Giden gider…

Arkada kalanların sırtı sıvazlanır!

Çünkü bizde cenazeler ve düğünler hep samimiyetsizdir siyasiler için…

Maksat orada olma, kendini hissettirme meseleleri!

Polis bülteninde diyordu ki…

Veysel Coşkun’a yapılan otopside darp izine rastlanmadı!

Ama bültende intihar etti diye de yazmıyordu…

İntihar etti mi etmedi mi?

Bir kere bunu kesin olarak bilmiyoruz ama…

İmam cami önünde cenaze namazını kıldırmadığına göre olaya intihar gözüyle bakılıyor!

Elde kesin bilgi olmadığı halde!

Bu belli ki bir sırı olarak kalacak…

Hem de sonsuza kadar!

Gencecik bir fidan…

Yitirilen bir can!

Ardında gözü yaşlı bağrı yanık bir aile…

Ateşin düştüğü yer şimdi onun yaşadığı ev!

Ateş de düştüğü yeri yakar ya…

Düşmeyenin umurunda mı?

Neyi merak ettim biliyor musunuz?

Acılı ailenin evine hiçbir Allahın kulu siyasetçi gitti mi?

Bu sır ölümün neden gerçekleştiğine derinliğine indi mi?

Bun yapan olsa zaten bir basın ordusu ile gider, bir gün sonra da gazetelerde görürdük…

Çünkü kimse gitmedi!

Peki niye gittiniz mi bilir misiniz?

Elbette ailenin kızgınlığından nasibini almamak için…

Oysa hepsi de bu milletin vekilleri değil mi?

Olayı niye derinliğine sorgulamıyorlar ki?

Giden gider, kalan sağlar bizimdir diye mi düşünürler çok merak ederiz…

Kimse acılı ailenin kapısını çalmadığına göre başka ne düşünsünler ki!

Gencecik bir fidan yitti gitti…

Kimin umurunda niye gittiği!

Veysel Coşkun’un ölümü nedeniyle çeşitli söylentiler de yapılıyor…

Sanki de birisi önceden oturup kendisiyle yüz yüze konuşmuş gibi!

Derdini tasasını dinlemiş gibi…

Askerlik yapmamak için bu yolu seçtiğini iddia ediyorlar!

Birileri bunu söylerken başkaları da askerliği sorgulamaya kalkıyor…

Veysel’in niye gittiğini bilmeden!

Acılı aileyi bir kez bile dinlemeden…

Çünkü bunarın amacı bu ülkede ne olursa olsun siyasetlerini bir şekilde gütmek!

Ölümlerden bile rant elde etmeye çalışmak…

Yazıktır günahtır yahu!

Ayıp denen bir şey var…

Lütfen bir yere yazınız…

Veysel’in sır ölümü ne ilktir ne de son olacaktır!

Daha bakalım nice gençlerimizin kötü haberlerini polis bültenlerinde, gazete sayfalarında okuyacağız…

Ağlamakla sızlamakla önlenemez bu vahim ölümler!

Hani bizimkiler hep der ya, sosyal devletiz diye…

Kendileri buna inanırlar mı acaba bu da çok başka bir merak konusu!

İnanırlarsa ne yaparlar?

Var mı bu konuda yaptıkları bir icraat, gençlere sahip çıkacak olan bir proje?

Olsaydı bu durumlar yaşanır mıydı diye düşünen oldu mu hiç bilemeyiz…

Olsa en azından Veysel’in sır ölümünün ardında yatan gerçekleri sorgulayan birileri çıkardı piyasaya…

Yok işte!

Olmayacak ta…

Böyle gelmiş böyle gidecek çünkü!

Günde 5 saat bize yeter…

Başbakan sürekli olarak tekrar ediyor…

Bu krizin atlatmanı yolu daha çok çalışmaktır diye!

Doğru olanı söylüyor aslında…

Hem kamuda hem de daha fazla çalışmak!

Üretmezsek tükeneceğiz çünkü bu kesin…

Özellikle kamu!

Bakalım nereden başlayacaklar…

Çalışma saatlerinde nasıl bir önlem alacaklar!

Vezne önlerinde ne zaman artık kuyrukları görmeyeceğiz…

Bir çoğunda günde 5 saatlik çalışma yeterse!

Ağlamak sızlamak niye?

Sosyal medya fotoğrafları…

Geçenlerde hastanede bir hemşire yanıma yaklaşarak sordu…

Hatta sitem ederek;

Sosyal medyada yayınlanan fotoğrafların gazetelerde kullanılması için almaya gerek yok mu diye…

Gayet de makul bir soruydu bu!

İnsanlar sosyal medyada ya kendi fotoğraflarını yayınlıyorlar bir kısmı da yorumlu olarak…

Sonra bir bakıyorsunuz gazetelerin orta sayfalarında hem de renkli olarak yayınlanmış!

Kendisine aynen şöyle dedim;

Tamam şikayet ediyorsunuz da, siz zaten sosyal medyada bunu yayınlayıp paylaşıyorsunuz ve çok sayıda kişi de bunları görüyor, gazetelerde yayınlanmasının ne sakıncası olabilir ki…

Olsun, dedi!

Sonra da ekledi;

Hadi bakalım benden habersiz birisi fotoğrafımı alıp gazetede yayınlasın görür gününü, diye…

Sahi bu konu etik midir?

Bu işin içinden çıkamadım da…

Kimlikle giriş devam ettikçe…

Fotoğraf dün çekilmiş…

Kumsal parkında!

Geceyi bankta geçiren bir vatandaş…

Hikayesini elbette bilmiyoruz ama tahmin edebiliyoruz az çok!

Ülkeye iş aramaya gelen birisi…

Belki cebince birkaç günlük simit parası!

Sonrası Allah kerim…

Kimlikle girişler devam ettikçe bu görüntülere daha çok rastlayacağız!