Vakıflar’ı soymuşlar!

Vakıflar’ı soymuşlar!


Hadi itiraf edeyim;

Makama atandığı günlerde ben de kendisine ağır eleştirilerde bulunup ‘ bu adam da nereden çıktı diye’ sitem etmiştim.

Çünkü tepeden inme bir atama idi ve o Kıbrıslı bir Türk olduğu halde biz onu tanımıyorduk.

Kimimiz Elçiliğin ataması dedi, kimisi AK Parti’nin, kimimiz de Cemaat’in…

Dönemin Başbakan’ı İrsen Küçük’ü yerden yere vurmuştuk, bu metazori atamayı yaptığı için.

Ben kendi adıma özür diliyorum, fazla ön yargılı olduğum için…

Şimdi İrsen Küçük’e teşekkür ederim!

Her ne kadar o da bu zatı tanımayıp, yukarıdan gelen talimatla Vakıflar İdaresi müdürlüğüne atadığı için…



İbrahim Benter’den bahsediyoruz tabi ki…

Şu anda Vakıflar İdaresi’nin genel müdürlük makamında oturduğu halde yönetim toplanamadığı için eli kolu bağlı beklese de en azından konuşuyor…

Hem de hiç kimseden korkmadan, makam gaylesi çekmeden!

Geçenlerde Yavuz Çıkarma Plajı’nin Altınbaşlar’a kiralanması gündeme gelince kendisiyle uzunca bir sohbet ettik.

Şükür ki Başbakan bu konuda son noktayı koydu ve ‘kimse heveslenmesin’dedi.

İyi de yaptı!

Zaten Benter ile yaptığımız görüşmede de bunun mümkün olmadığını, ihaleye çıkılmadan kiralamanın söz konusu olmadığına vurgu yaptı.

Daha başka şeyler de söyledi;

Örneğin Vakıflar’ın yıllardır soyulduğunu ve birileri zengin olurken idarenin fakirleştiğini hatta çingene konumuna getirildiğini…

Bunlar hep Benter’in ağzından dökülen incilerdir…



Şimdi sıkı durun;

Vakıflar İdaresi’nde çalışanlar için her yıl ayrılan bütçe 8.5 milyon TL.

Bir çoğu ne iş yapar, nasıl istihdam edildi çok ayrı bir tartışma konusu ama bu devirde iyi para…

Peki Vakıflar İdaresi’ne hayır yapması için ayrılan para ne kadar?

Sadece ve sadece 90 bin Türk Lirası!

İster inanın ister inanmayın ama gerçek bu…

Önemli görevleri arasında ‘hayır yapmak’ olan Vakıflar İdaresi, hayır işleri için ancak 90 bin TL. kadar komik bir rakam kullanmak zorunda.

Ye ye bitmez değil mi!

Oysa bakın Vakıflar’ın resmi internet sitesinde hayır işleri nasıl belirlenmiş;

“1. Fakirleri doyurmak için devamlı bedava yemek çıkaran aş-evlerinin yapılması ve/veya desteklenmesi
2. Fakir öğrencilere burs, giyecek ve okul ihtiyaçları için finansal desteklerin verilmesi
3. Fakir ailelere aylık gıda ve finansman desteklerinin verilmesi
4. Fakir ailelere bedava veya ucuza kalacak ev veya dükkan tahsis edilmesi
5. Okulların ve Camilerin inşası, tamiri/bakımı ve her türlü ihtiyacı için teknik ve finansal destek sağlanması
6. İhtiyaç olan yerlerde bedava hastahaneklinik veya sağlık ocağı yapılması ve/veya desteklenmesi
7. Ormanları koruma ve ağaçlandırma projeleri için teknik ve finansal desteklerin sağlanması
8. Hayvanları korumak için yapılacak projelere destekler…”


DNA Laboratuvarı’nın açıklaması!



“Sayın Levent Özadam,

Genel kazı ve kimlik tesbiti projesi, K.K.T.C. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı, Kayıp Şahıslar Komitesi (K.Ş.K.) Kıbrıslı Türk Üyesi’nin de denetiminde, K.Ş.K.’nin yürüttüğü bir projedir. Bilindiği üzere projenin ana hedefi, K.Ş.K’nin vekaleti çerçevesinde kazılar yapmak, kemikleri çıkarmak, kimlik teşhis edip, 1963-1964 ve 1974’te yaşanan trajik olaylar sonucunda kayıp şahıs olarak listelenmiş kişilerin kemiklerini yakınlarına teslim etmektir. Bu bağlamda, K.Ş.K.’nin esas amacı kayıp yakınları için uzun süren ıstırap ve belirsizlik dolu bir dönemin kapanmasına hizmet etmektir. Bu yönde çalışmalarını aralıksız sürdüren K.Ş.K. Kıbrıslı Türk Üye Ofisi ve yine bu ofise bağlı bulunan DNA Laboratuvarı uluslararası kabul görmüş kurumlar olarak tüm çalışmalarını her zaman uluslararası kabul görmüş kriterlere göre sürdürmektedir. 9 Ocak 2014 tarihinde TAK’a tarafımızca verilen bir basın bildirisiyle DNA Laboratuvarı’mızda Kıbrıslı
Türklerin Y-STR verilerinin derlendiği bir çalışmadan bahsetmiş ve bu çalışmanın sonuçlarının ülkemiz adına gurur verici bir şekilde akademik bir yayın olarak uluslararası literatüre kazandırıldığı duyurmuştuk. Uzun sözün kısası bu çalışmada tek bir Kıbrıslı Türk kayıp yakını örneği bile kullanılmamıştır. Zaten kayıp yakınlarından toplanan tüm örneklerin sadece ilgili kayıbın kimliklendirilmesi için kullanılabileceği yönünde son derece kısıtlayıcı bir bilgilendirilmiş onam eşliğinde toplanmış olması bu örneklerin başka bir
amaçla kullanılmasını kesinlikle yasaklamaktadır. Kıbrıslı Türk kayıp yakınlarından alınan bu örneklerin yasal vasisi konumunda olan K.Ş.K. Kıbrıslı Türk Üye Ofisi’nin bu bilgilendirilmiş onam dışında gerçekleşecek herhangi bir çalışmaya onay vermesi hiç bir zaman söz konusu olamaz. Söz konusu Kıbrıslı Türklerin Y-STR verilerinin derlenmesi çalışmasında kullanılmak üzere bu yönde uluslararası kabul görmüş güncel kriterlerle tamamen uyum içerisinde ve yine örnek toplanan her bir bireyden bilgilendirilmiş onam eşliğinde Kıbrıs Türk toplumuna mensup, ancak kayıp yakını olmayan gönüllülerden örnekler toplanmıştır. Elde edilen Kıbrıslı Türk Y-STR verileride zaten Kıbrıslı Türk kayıpların kimliklendirilmeleri için duyulan bilimsel ihtiyacları karşılamak için derlenmiştir. Diğer bir deyişle, bu Kıbrıslı Türk Y-STR verileri sayesinde Y-kromozomu STR analizlerinin kullanımı gereken Kıbrıslı Türk kayıpların kimliklendirilmelerinde Kıbrıslı Türklerin genetik yapısı da göz önünde tutularak istatiksel olarak değerlendirilmeler yapılması mümkün olacaktır. Elde edilen Kıbrıslı Türk Y-STR verilerinin kodlanarak ve kişisel verilerden tamamen arındırılarak akademik bir çalışma olarak yayınlanması ve/veya
ilgili kongrelerde sunulması laboratuvarımızda gerçekleştirilmekte olan tüm işlemlerin mümkün mertebe en yüksek etik ve bilimsel standardlarda yapıldığının da aslında bir kanıtıdır, çünkü aksi takdirde böylesi uluslarası kabul görmüş ortamlarda bu çalışmanın yer alması söz konusu bile olamaz. Yinede, yapmış olduğumuz basın açıklamasıyla K.Ş.K. Kıbrıslı Türk üye Ofisi ve buna bağlı olarak
faliyetlerini sürdürmekte olan DNA Laboratuvarı olarak kurumsal varlığımızın tek sebebi olan kayıp yakınları için herhangi bir şekilde endişe yaratacak bir durum yaratmışsak, bundan derin bir üzüntü duyduğumuzu belirtir ve zaten bu yeni açıklamayla da bu endişelerin yersiz olduğuna işaret ederiz, bu veya benzer konularda sorusu olan tüm vatandaşlarımıza kapılarımızın her zaman açık olduğunu hatırlatmayı da bir borç biliriz.

Saygılarımla..”


Dr. Cemal Gürkan,

DNA Laboratuvarı Yöneticisi






MESAJ KUTUSU

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile dünkü görüşmeniz olay oldu. Yıllar sonra Saray’dan içeri girerken duygularınız nasıldı? El öpüp öpmediğinizi sormayacağız merak etmeyin!

Sayın Zeren MUNGAN, bir araştırın bakalım hangi çok akıllı bakan sekreteri hafta sonları bakanlık telefonlarını cep telefonuna yönlendirip, bunu bir marifet sayıp kendisine ek mesai yazdırıyor. Böylesi ne duyulmuş ne de görülmüştür!

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, hadi Serdar bey ile Özkan beyi dipte görmek bizi çok şaşırtmadı da sizi listenin sonlarında görmek içimizi sızlattı. Acaba yeğen-özel kalem meselesinden dip yapmış olabilir misiniz?

Sayın Temel BULUT, Dikmen’deki siteniz market ve restoranıyla genelde beğeniliyor ama 1 kilometrelik toprak yolun şu an ki durumunu hiç kendi gözlerinizle gördünüz mü? Sevabına bir asfalt döktürün de bölge halkının yüzü gülsün…

Sayın Umure ÖRS, Sosyal Hizmetler Dairesi Müdürlüğünüz hayırlı ve uğurlu olsun. İki ay önce yazdığımız halde buna kimse olanak vermemiş ve ‘ne alaka’ demişti. Sırtınızda büyük sorumluluk var bilesiniz…

Sayın Aydan BAŞKURT, size de haliyle güle güle demek zorundayız. Müdürlük görevinizde hiç de küçümsenmeyecek icraatlar gerçekleştirdiniz. Ha keşke bizde siyaset bu kadar kötü olmasaydı da ülkeye biraz daha hizmet verseydiniz.

Sayın Önder SENNAROĞLU, size olumuz mesaj yazarken inanın ellerimiz titriyor. Ama Alayköy’den sert tepki mesajlarınız var, niçin hep onların elektriği kesiliyor diye! Hadi şu işe bir el atın lütfen!

Sayın Deniz GÜRGÖZE, her gün 5 Realist Gazetesi için gazete bayisine abone olduğunuzu öğrendik. Anlaşılan dairede gözünüz var. Kazanmanız için yatıp kalkıp dua edeceğimden hiç kuşkunuz olmasın…

Sayın Mehmet BOYACI, sahibi olduğunuz okullarda döviz kurlarını sabitlemenizden dolayı teşekkür mesajlarınız var. Tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz.

Sayın Güvenç CANTAŞ, bu yıl nasıl oldu da merhum Cumhurbaşkanı Denktaş’ın doğum gününü unuttunuz ve bunu gazeteye yansıtmadınız…Yaşlanıyor muyuz acaba?

Sayın Okyay SADIKOĞLU, artık atı alan Üsküdar’ı geçtiği için yeni Ceza Yasası konusunda fazla direnmeye gerek yok. Zaman en iyi ilaçtır sözünü unutmamak gerek değil mi?

Sayın Yalkın HAMİTOĞLU, yıllar sonra yazılı basına geri dönmek nasıl bir şey acaba? Gazeteniz görsellik konusunda sizden çok şeyler bekliyor, gazanız mübarek olsun…

Sayın Mahmut KUŞ, yerel seçimler için adaya geleceğiniz ve bir belediye başkan adayına açık destek vereceğinizi duyduk. Şimdi merak konusu, Tatlı’nın yer altı teşkilatına girecek misiniz yoksa girmeyecek misiniz?

Sayın Mahmut ANAYASA, sizin mekana sigara içildiği için ceza yazan Sağlık Bakanlığı’nı İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayet edeceğinizi öğrendik. Bu davayı kazanırsanız bütün mekan sahipleri bayram edecek demektir. Yolunuz açık olsun…

Günün Fotoğrafı



Günün Fıkrası

Jokey


Üç arkadaş, üçü de birbirinin canı. Tek sorun yaşlarının artık fazlaca kemale erip, eşlerinin pek de genç olması. Günlerden bir gün biri diğerlerine:
- “Beyler benim keyfim çok kaçık. Karım beni aldatıyor galiba. Üstelik de bir marangozla.”
- “Olmaz öyle şey, sen içini ferah tut, bizimkiler aldatmaz... Ama nerden anladın?”
- “Karyolanın altında hep tahta talaşları görüyorum.”
derken ikincisi de karısından kuşkulanmaya başlar. Onun takıntısı da bir boyacı. Kuşkularının ana sebebi de karyolanın çevresindeki farklı renklerdeki çizikler ve üstüne üstlük bulunan iki adet fırça kılı.
Aradan zaman geçer ve nihayet üçüncüsü utana sıkıla derdini döker ortaya.
- “Arkadaşlar benim derdim hepinizden büyük, üstelik tam bir felaket. Karım beni aylardır bir at ile aldatıyor.”
Diğerleri:
- “Saçmalama lan olmaz öyle şey!”
- “Nasıl olmaz? Ne zaman karyolanın altına baksam hep aynı jokeyi görüyorum.”