Türkiye’de Ne Varsa Bizde de Olacak
Hayatlarımız hep bir mücadele içinde geçiyor.
Çocuktuk iyi notlar almak için mücadele ettik.
Büyüdük iş bulmak, bir yerlere tutunmak için mücadele ettik.
Elbette koltuk ve makam sahibi olmak içi de çok mücadeleler verildi bu ülkede daha fazla mal mülk sahibi olmak için de.
Bireysel mücadeleler yanında toplumsal olarak da çok mücadeleye imza attık. Gün oldu İngilizlerle mücadele ettik gün oldu Rumlarla…
Yokluk da savaş da acı da gördü bu topraklar.
Ama birbirimizle mücadele etmeye yeni başladık. Bunu yeni yeni öğrenir olduk.
Polisle halkın çatıştırılmasına alışmaya başlamışken Türkiyeli Kıbrıslı, ya da köylü çevreci çatışması da yeni model çatışmalar olarak giriverdi hayatımıza. Biz daha ne olduğunu bile anlamamışken mücadeleyi daha güçlü kılmak adına bir “Toplumsal Olaylarla Mücadele Aracı” bile girmeye hazırlanıyor aramıza.
O da ne demeyin. Mısır’da ya da Türkiye’de sıklıkla görmeye alıştığımız bir aracımız oluyor bizim de.
Eee boşuna dememişti büyüklerimiz Türkiye’de ne varsa bizde de olacak diye.
Toplumsal olaylara karışan kalabalıklara su, boya, gaz veya kurşun sıkmak için bir aracımız oluyor yakında. Hatta Polis Genel Müdürlüğü böyle bir araç almak için ihale duyurusunda bulunmuş bile.
Hayır mı şer mi siz düşünün biraz da….
Bu ülkede fuhuşla, kumarla, asimilasyonla ekonomik sıkıntılarla, haksızlıkla, adaletsizlikle, tefecilerle, kanserle, trafikle, hırsızlıkla, gaspla, şiddetle, yangınla, selle ya da benim unuttuğum sizin aklınızla gelen daha birçok olumsuzlukla mücadele etmeyen, edemeyen yüce devletimiz toplumsal olaylarla mücadele etmek adına yoğun çaba gösteriyor.
Sokaklara dökülen insanların sesine kulak vermek, sorunlarını dinlemek ortak bir noktada buluşmak adına bir arpa boyu yol almazken demokrasilerin olmazsa olmazı sayılan gösteri yapma, kamuoyu yaratma ya da sivil toplum örgütlerinin varlığı göz göre göre yok ediliyor.
Bizler bireysel mücadele kaygısı; koltuk, mal mülk, şan şöhret ya da başarı sevdası içine düşmüşken her şeye tamam diyen sormayan, sorgulamayan bir Kıbrıs Türk toplumu yaratmak adına faşizm ve diktatörlük kokan bir rejimin ayak sesleri yaklaşıyor.
Ben yine de uyarmış olayım dedim.