Davutoğlu, kimyasal silahların imhası konusunda da "Suçun işlendiği aletin bir kısmının iade edilmesi, suçu ortadan kaldırmadığı gibi övgüye de layık bulunamaz" ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Danimarkalı mevkidaşı Villy Sovndal, Dışişleri Bakanlığındaki görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin, kimyasal silahların imhası sürecinde "Esed rejiminin övgüyü hak ettiği" yönündeki açıklamalarına ilişkin değerlendirmesi sorulan Davutoğlu, Türkiye'nin, kimyasal silahların tasfiyesiyle ilgili anlaşmaya verdiği desteği her zaman açıkça beyan ettiğini söyledi.

ABD'li mevkidaşı Kerry ile de bu konuları değerlendirdiklerini dile getiren Davutoğlu, "Sadece Kerry'nin ifadeleriyle ilgili söylemiyorum. Suriye hakkında konuşan herkes, bu işin ızdırabını çekmiş Suriyeli mültecilerin yüzüne bakarak söyleyemeyecekleri sözü başka yerde söylememeliler. Eğer Suriye mültecilere dönüp, 'Suriye rejimi övgüyü hak ediyor' dediğinizde, o Suriyeli mülteciler ne hissediyorsa bunu hissetmedikçe de Suriye krizine çözüm bulmak mümkün değildir" diye konuştu.

Suriyelilerin gönüllerine ve vicdanlarına hitap etmeyen hiçbir söylemin Suriye'ye barış getirmeyeceğini, aksine saldırganlığı artıracağını belirten Davutoğlu, "Kimyasal silahların kullandılğı tablonun hemen ertesinde -herhalde Sayın Kerry de birçok lider de görmüştür- hepimiz anne, baba, aile olarak etkilendik. O yerde yatan çocuk bedenlerinin hesabını da birilerinin vermesi lazım" ifadesini kullandı.

Davutoğlu, sorumluların unutulmaması gerektiğinin altını çizerek, "Ondan sorumlu olanların biz herhangi bir övgüyü hak ettiklerini düşünmüyoruz. Suriye rejimi, çok önce yapmaları gereken bir şeyi yapıyor ve uluslararası toplumun kararlı tutumu ve Türkiye başta olmak üzere diğer ülkelerin takındıkları ilkesel tutum olmasaydı, herhalde Suriye rejimi kimyasal silahları gönüllü bir şekilde teslim etmezdi" dedi.

Bakan Davutoğlu, basın toplantısının ardından AA'ya yaptığı açıklamada da "Suçun işlendiği aletin bir kısmının iade edilmesi, suçu ortadan kaldırmadığı gibi övgüye de layık bulunamaz" diye konuştu.

"SURİYE İÇİNDEKİ YARDIMLARA HIZ VERİLMESİ LAZIM"

Suriyeli sığınmacılar konusunda uluslararası toplumun Türkiye'ye gerekli desteği verip vermediğinin sorulması üzerine Davutoğlu, uluslararası toplumun konuyu ele alış biçiminin tatmin edici olmadığını söyledi.

Türkiye'nin insanlık dramı hususunda güçlü bir BM Güvenlik Konseyi kararı çıkması için çağrıda bulunduğunu ve konseyin kimyasal silahlara ilişkin son kararına insani boyutun dahil edilmesi için de uğraş verdiğini anımsatan Davutoğlu, "Bu konuda ortak bir tavır ve müeyyide getiren bir yaklaşım sergilenemedi. Bugün, Suriye konusunda görüş beyan edenlerin, sorumluluk sahibi herkesin, önce gidip görüşlerini mültecilerin yüzlerine söylemelerini isteriz. Onların yüzlerine söylenemeyen hiçbir söz, Suriye konusunda bir anlam ifade etmez" dedi.

Davutoğlu, "Maalesef bu konuda uluslararası toplum üzerine düşeni yapmamıştır; bir karar çıkarmak anlamında da yapmamıştır, uluslararası farkındalık yaratmak anlamında da" ifadesini kullandı.

Maddi yardımlar konusuna da değinen Davutoğlu, "Şu ana kadar Türkiye, mülteciler için 2 milyar dolar harcadı, biz bundan şeref duyuyoruz.

Elimizden gelen her türlü yardımla Suriyeli kardeşlerimize kapılarımız, evlerimiz, aşlarımız açık, ama en önemlisi kalplerimiz açık ancak Türkiye'ye bu konuda sağlanan destek, 2 milyar dolarlık harcama karşısında 133 milyon dolar, yüzde 10'dan daha az" diye konuştu.

Türkiye'nin, Danimarka ve diğer pek çok ülkeyle sınır ötesi yardımları artırararak mültecileri Suriye içinde tutma yollarını aradığını anlatan Davutoğlu, "Uluslararası toplumun, en azından önümüzdeki dönemde mültecilerin sayısının artmasını engellemek için Suriye içindeki yardımlara hız vermesi lazım. Korkumuz, şu anda 2 milyonun aşmış olan komşu ülkelerdeki sığınmacı sayısı 3-4 milyona çıkabilir. Türkiye'deki sığınmacı sayısı artabilir" dedi.

Suriye halkının taleplerini karşılayacak bir siyasi çözümün önemine vurgulayan Davutoğlu, "Bu insanlara bu zulmü yapanlar, nasıl daha önce benzer zulümler yapmış olanlarda olduğu gibi hesap verirler, bu şekilde bir barış sürecinin önü açılır, tabii hepimizin arzu ettiği ve Cenevre-2'den beklediği budur ama o zamana kadar, mülteciler konusu birinci madde olarak gündemde yerini almalı ve uluslararası toplum üzerine düşeni yapmalı" diye konuştu.

"SABIR VE TİTİZLİKLE ÇALIŞMA GEREKTİRİYOR"

Davutoğlu'na, Lübnan'da kaçırılan Türk pilotlarının durumuna ilişkin gelişmeler de soruldu. Konunun gündemlerinden hiçbir zaman düşmediğini vurgulayan Davutoğlu, bütün birimlerle her düzeyde temasların sürdüğünü ve sürekli olarak yeni girişimlerde bulunduklarını ifade etti.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Pilotlarımızın bir an once serbest bırakılmaları için yoğun çaba sarf ediyoruz. İnşallah iyi bir haberi en kısa zamanda vermek arzusundayız ancak bu süreçler aynı zamanda sabır ve titizlikle çalışma gerektiren süreçlerdir" dedi.

Daha önce de değişik ülkelerde benzer vakaların yaşandığını, kaçırılanların sağ salim ailelerine döndüğünü belirten Davutoğlu, "Titiz bir çalışmayla en kısa zamanda sonuç alabilmek için büyük bir çaba içindeyiz. Kamuoyumuzun da bu konuda hem hükümetimize, ilgili birimlerimize güvenmesini hem de sükunetle ve teenniyle takip etmesini rica ediyoruz. Hiçbir şekilde onları unutmayız, unutmadık, unutulmasına da izin vermeyiz. Gece gündüz bu meselenin takipçisiyiz" diye konuştu.

"KIBRIS SORUNUNU ÇÖZMEK MÜMKÜN OLURSA BAZI ZORLUKLAR AŞILMIŞ OLUR”

Danimarka Dışişleri Bakanı Sovndal da Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin soru üzerine, Türkiye'yi AB'ye yaklaştırmanın önemli olduğunu çünkü Türkiye'nin son derece hızlı ekonomik büyüme sergilediğini, Avrupa ve Asya arasında köprü niteliği taşıdığını ve bölgesel gelişmelerde merkezi rol oynadığını söyledi.

AB sürecine ilişkin bir zaman çizelgesi veremeyeceğini ifade eden Sovndal, "Türk hükümeti reform gündeminde cesur davranırsa ve Kıbrıs sorununu çözmek mümkün olursa bu yoldaki bazı zorluklar aşılmış olur" dedi. Avrupa'nın da fasıllar üzerindeki engellemeleri kaldırması gerektiğine vurgu yapan Sovndal, "Önemli olan Avrupa'da Türkiye'yi AB'ye mümkün olduğunca yaklaştırmaya çalışan ülkeler var" ifadesini kullandı.

Suriye konusuna da değinen konuk Bakan Sovndal, kimyasal silah kullanımının uluslararası hukuka aykırı olduğunun ve insanlığa karşı suç teşkil ettiğinin altını çizdi.

Sovndal, "Bu silahlar uluslararası toplum tarafından lanetlenmezse dünya yanlış yöne doğru ilerler. Şu anda kimyasal silahları imha etme konusunda başarıya ulaşma ihtimalimiz olduğu için mutluyum ancak Suriye'nin sorunu çözülmüş değil. Kimyasal silahların kullanımından önceki duruma dönsek bile, o koşullar da feciydi. Bu nedenle BM'nin insani yardıma ilişkin çalışmaları önemli" diye konuştu.

BM Güvenlik Konseyi'nin insani konulara ilişkin bir karar almasının önemini vurgulayan Svondal, "Ülkedeki durumun ne kadar kötü olduğunu bilmiyoruz, tahmin edemiyoruz. Oralara yardım ulaştırmalıyız. Umarım, siyasi bir çözüm beklerken, olayın insani boyutunu desteklemek için daha iyi fırsatlarımız olur. Burada BM hayati rol oynuyor. Ülkeler olarak biz de elimizden geleni yapmalıyız. Danimarka için de bu geçerli ancak Türkiye'nin omuzlarında taşıdığı yükü taşımıyoruz" ifadesini kullandı. 
Editör: TE Bilisim