Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, terör sorununun çözüm sürecine ilişkin ''Bizler, bu çözüm sürecinin içerisinde her türlü enstrümanı kullanmaya hazırız. Bu süreçte en ufak bir kesinti düşünmüyoruz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, 24 TV'de canlı yayınlanan ''Sansürsüz Özel'' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

''Ekonomi 3'e katlanıyor, GSMH borç oranı 3'te bire düşüyor. Borç vermek isteyenlere fırsat vermiyorsunuz. Çünkü borç verecek, yüksek faiz alacak'' sözü üzerine Erdoğan, Türkiye'de bu durumun örnekleri olduğunu, Gaziantep'in krediye fazla açık bir kent olmadığını, kendi ayakları üzerinde ayağa kalkan bir il olduğunu, buradaki Kürt nüfusunun yüzde 35-40 olduğunu, 5. organize sanayi bölgesinin bittiğini, şu anda 6 ve 7. organize sanayi bölgelerinin doldurulduğunu söyledi.

''Talep var fakat talebi karşılayamıyorlar'' diyen Erdoğan, girişimcinin 100 bin metrekare yer istediğini, ancak 20 bin metrekare yer verilebildiğini, burada korkunç bir ihracat potansiyeline sahip olunduğunu dile getirdi.

Erdoğan, Gaziantep'in şu anda Türkiye'nin 1 numaralı fabrika halı üretimine sahip olduğunu, makine üretimine girdiğini belirterek ''Diyarbakır, Van niye bir Gaziantep olmasın? Mesela Van'da ben bir mermer fabrikasının açılışına gittim, hayran oldum ve rakam da büyük değil 50 milyon dolarlık bir yatırım yapılmış, 750 kişi çalıştırılıyor. Eskiden biz mermeri kütük olarak İtalya'ya gönderiyorduk. Şimdi o mermeri topluyor işliyor. 2 milim... Işığa tuttuğunuz zaman hayran oluyorsunuz. Şimdi hem işlenmiş olarak ihracat yapıyor hem de benim ülkemin ihtiyacını karşılıyor. Teröre rağmen bunu yapmış. Şimdi bu Güneydoğu, Doğu, buralarda bunları yaygınlaştırdığımız anda biz sıçrarız'' diye konuştu.

''ÇÖZÜM SÜRECİNDE EN UFAK BİR KESİNTİ DÜŞÜNMÜYORUZ''

Erdoğan, ''Bugünlerde sizin de çeşitli demeçlerle dile getirdiğiniz Kürt, terör meselesinin halledilebilmesi için yeni bir süreç başladı. Toplumda da bir heyecan oluştu. Siz de çeşitli demeçlerinizde sürecin provoke edilmemesini söylediniz. Nasıl gelişmeler? Son günlerde bir durgunluk, bir askıya alma demeçleri var. Bize anlatır mısınız, ne aşamadayız?'' sorusu üzerine, olaya Kürt değil terör meselesi olarak bakmak gerektiğini ifade etti.

Şu anda bir çözüm sürecinin içerisinde olunduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bizler, bu çözüm sürecinin içerisinde her türlü enstrümanı kullanmaya hazırız. Bu süreçte en ufak bir kesinti düşünmüyoruz. Ana muhalefet partisinin 'biz bu işi çözmek istiyoruz ama iktidar yaklaşmıyor' sözleri dürüstçe ifade edilen sözler değil. Nitekim geçenlerde milletvekillerinin yaptıkları açıklamayla baltayı taşa vurdular. Anlayış bunlarda bu. Bunlar daha millet nedir, ulus nedir, kavramı bilmiyorlar. Önce bunları öğrenmeleri lazım. Biz kalktık milletin tanıtımını yaptık. Bunlar bunu öğrenemedi. Tıpkı asabiyetin tanımını öğrenemedikleri gibi. Bunu da öğrenecekler yavaş yavaş. Ana muhalefete 'bunun çözüm yeri parlamentodur' diyor. Biz parlamentoda kapalı oturumlar yaptık. Zaten açık oturumlarda hemen her zaman gündemde bu konu. Bunun dışında ben çağrımı yine yeniliyorum; Anayasa değişikliği mi yapılacak, yasa değişikliği mi yapılacak? Ana muhalefetle bizim oyumuz buna yeter. Yasal düzenlemeye zaten biz yeteriz ama anayasal bir değişiklik gerekiyorsa ana muhalefetle oylarımız rahat rahat yeter. Nedir teklifiniz, gelin bunu yapalım. 3 tane arkadaşıma ben talimatı verdim. Siz de o bana getirdiğiniz 3 arkadaşa talimatı verin otursunlar çalışsınlar, araştırmaysa araştırmayı yapsınlar. Sonra eğer anayasal bir değişiklik gerekiyorsa bunu yapalım. Yasaysa yasa. Bunu dışında genelge vesaire hepsine varız. Yeter ki bu ülkede biz terör belasından halkımızı kurtaralım.''

Telefonda konuştuğu bazı BDP'lilere kendisi hakkında endişelerinin olup olmadığını sorduğunu, bu kişilerin kendisine ''Size güveniyoruz'' dediğini ifade eden Erdoğan, ormanın kenarındaki bir ağaçla uğraşmadığını, kendisinin bir ağacı değil ormanı kurtarmaya çalıştığını aktardı.

''KÜRT KARDEŞLERİMİZ DEĞİL TERÖRİSTİ BOMBALIYORUZ''

Paris'te öldürülen 3 PKK'lının cenaze töreninde söylenen ''Barışı savunduğunu iddia eden Başbakan benim Kürt kardeşlerimi bombalıyor'' sözüne de değinen Erdoğan, şunları ifade etti:

''Ben Kürt kardeşlerimi nasıl bombalarım? Biz teröristi bombalıyoruz. Neredeki? İnlerindeki teröristi bombalıyoruz. Biz, inlerindeki teröristi bombalarız. Niye? O geliyor polisimi arkasından şehit ediyor, kızlarımızı arabasında giderken tarayarak öldürüyor. Birçok yerde bakıyorsunuz 20 tane 30 tane vatandaşımı tarayarak öldürüyor. Yeri geliyor askerimi, polisimi öldürüyor. Silahların bırakılması demek operasyonların bitmesi demektir. Buna da biz varız. Diyorlar ki 'farklı bir ülkeye gidilse ne olur. Burada bize teminat verilir mi'? 'Evet, buna da hazırız' diyoruz. Elimizden geleni sonuna kadar yaparız.''

ANADİLDE SAVUNMA HAKKI

''Dağ kadrosunun tasfiyesi hakkında ne diyeceksiniz?'' sorusuna karşılık Erdoğan, elinden gelen bütün güvenliği bu noktada temin edeceğini, geçmişte yanlışlar yapılmış olabileceğini, ancak kendilerinin taahhütlerini yerine getireceklerini dile getirdi.

Güneydoğu'nun refah ve huzur ortanına kavuşmasının halkın hakkı olduğuna işaret eden Erdoğan, hareketlerinin, öldürmek için değil yaşatmak için olduğunu dile getirdi.

Anadilde savunmaya imkan getiren tasarının hatırlatılması üzerine Erdoğan, kavramlara dikkat edilmesi gerektiğini, anadilde savunma denilmemesi gerektiğini, herkesin en iyi şekilde kendisini nasıl ifade ediyorsa o şekilde ifade etmesi gerektiğini söyledi.

Erdoğan, bazılarının bunu çarpıtmak istediğini, ''Bu, resmi dil talebini getirir'' dediğini ifade ederek, ''Geçin bu işi. Bu ülkede dilimiz bellidir; Türkçe... Kendi anadilini öğrenmek vesaire... Biz o konuda her şeyi yaptık. Üniversitelerde yaptık. Şimdi ilk, orta, lise buralarda adımlar atıldı. Seçmeli dersler geldi, öğrenmek isterse gider öğrenir. Nitekim 20 bin civarında talep oldu. Öğrenmeleri için ne gerekiyorsa onu yaptık'' ifadelerini kullandı.

''NEDEN 'KÜRT SORUNU YOK' DİYORSUNUZ?

Başbakan Erdoğan, ''Bütün bunları yapıyorsunuz ama 'Kürt sorunu demiyorum' diyorsunuz. Bu, muhatap bazı insanların zihninde geçmiş dönemlerde neden denmemişse sizin de sanki aynı çizgide 'inkarcı, Kürt varlığını kabul etmez' düşüncesinde olduğunuzu düşündürüyor. Neden son zamanlarda ısrarla 'Ben buna Kürt sorunu demiyorum' diyorsunuz?'' sorusu üzerine bunun, Kürt sorunu, Laz sorunu, Çerkes sorunu diye çoğaltılabileceğini, durumun ülkeyi bölmeye götürebileceğini söyledi.

Bu ayrımcılığa düşmemeleri gerektiğinin altını çizen Erdoğan, ülkedeki etnik unsurların hepsinin de sorunu bulunduğunu, bunların sorununu çözmenin kendilerine ait olduğunu, bu sorunları çözmekle mükellef olduklarını vurguladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

''Ben son grup toplantımda 'Ben Kürt kardeşimi seviyorum' dedim. Biz inkarı falan sildik. Ben Kürtçülüğe de, Türkçülüğe de, Lazcılığa da bunların hepsine karşıyım. Ben, Kürt kardeşimi de severim. Kimse yaratılırken ne olarak yaratıldığını bilmiyor ki. Burada benim özellikle ifade etmek istediğim, biz bu ayrımcı çizgiye düşeriz endişesini taşıyorum. Biz programımıza da bunu şu şekilde işledik. Adına isterseniz Güneydoğu, isterseniz terör, isterseniz Kürt sorunu deyin böyle bir sorun var diye girdik. Ben bunu 2005'te bu şekilde işledim. Şimdi geldiğimiz nokta ortada biz buraları düzelttik, geride bıraktık. Şimdi biz iktidar olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da toplu olarak yaklaşık 30 milyar dolar yatırım yapmış. Bu yatırımlar içerisinde kültürel yatırımlardan tutun eğitim, sağlık, altyapı, üst yapı, aklınıza ne gelirse... Yani batı ile doğu arasında ayrımcılığı yıkmışız. Yola çıkarken de biz 'etnik milliyetçiliğe hayır' demişiz. CHP bunu daha bugün söylüyor ama milletvekili hala bu noktaya gelememiş. 'Bölgesel milliyetçiliğe hayır' demişiz. Çünkü batı neyi almışsa Doğu ve Güneydoğu da bunu görecek. Bizim Erzurum'da üniversiteler arası kış olimpiyatlarını düzenlerken niyetimiz o anlayışı oraya taşımak ve oradaki gençliğin bunları görmesidir.''

Erdoğan, bu olimpiyatlarda, spor salonlarında, tiyatrolarda kendini gösteren gençlerin özgüveninin yerine geldiğini dile getirdi.

''HAKKARİ'DE PİSLİK DİZ BOYU''

Diyarbakır'da Suriçi ile kendilerinin ilgilendiğini anlatan Erdoğan, Diyarbakır'da kavşak düzenlemesi yaptıklarını ancak Büyükşehir Belediyesi'nin oraya iş makinesi koyarak, 'bunu ben yapıyorum' dediğini, burasını Karayolları Genel Müdürlüğünün yaptığını anlattı.

Başbakan Erdoğan, şu şekilde devam etti:

''Onların dertleri oraya bir şey kazandırmak değil. Nereden geçiniyorlar, besleniyorlar? Beslendikleri sadece ideoloji, sadece yatıyorlar kalkıyorlar Kürt sorunu... 'Benim Kürt kardeşime ne veriyorsun?' diye sorduğunuz zaman verdikleri bir şey maalesef yok. Öyle bir hal var ki, hizmet noktasında bir şey almadığı halde oyunu gidip ona veriyor. Belediyelerdeki hizmetleri gazeteci gözüyle bir inceleyin inanın bir şey göremeyeceksiniz. Hele şu Hakkari. İnanın pislik diz boyu. Afrika'ya gittik orada neyse, orada da o. Ama nedense yaşayanlar olaya şehircilikte, hizmetten bakmıyor. 'Bana ne hizmet verdin?' diye sormuyor. Yine oyunu veriyor. Ama 'Herhalde bir gün idrak edecekler, doğru neyse ona gelip oyunu verecekler' diyoruz. Neden Hakkari öyle kalsın? Bütün belediyeler ne para alıyorsa biz oraya da aynı parayı gönderiyoruz. Bir ayrım yok.''
Türkiye Başbakanı Recep Recep Tayyip Erdoğan, İmralı'daki görüşmelere ilişkin, ''Bu bir süreç. Oradaki istatistiki eğri, sosyolojik olarak, hatta psikolojik olarak neyi gerektiriyorsa, biz de buna göre adım atmak zorundayız'' dedi.



İmralı ile yapılan görüşmelerle ilgili bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, ''Şu tarihte heyet gidecek diye belirlenmiş herhangi bir şey yok'' yanıtını verdi.


''Siz engellemişsiniz gibi bir kanaat var. Ahmet Türk yeniden gidecekti'' ifadesi üzerine de Erdoğan, ''Bu işin belli bir süresi söz konusu değil. Bu konuda bizler istişaremizi yapıyoruz. Ne zaman gidilmesi gerekirse bu konuda gerek Milli İstihbarat Teşkilatımız, gerekse Adalet Bakanlığımız bu konuda, bu işi karara bağlayıp, gitmesi uygundur veya değildir. Bu bir süreç. Oradaki istatistiki eğri, sosyolojik olarak hatta psikolojik olarak neyi gerektiriyorsa, biz de buna göre adım atmak zorundayız. Eğer o nabzı iyi tutamazsak, bu defa nabız tamamen onların elinde kalıp ters tepebilir. Buna dikkat etmemiz gerekiyor. İlla da tabii bu iki kişinin gideceği anlamına gelmez. Kiminle, aklıselimle bu iş gidecek. Buna bakmak durumdayız. Eğer buradan gelen şeyler geri döndüğünde farklı olarak dönüyorsa, bu bir tahrike dönüşüyorsa, o zaman tabi ki biz aynı şekilde bu yola devam edemeyiz'' diye konuştu.

''Diyarbakır konuşmasındaki bir cümle yüzünden Ahmet Türk'ün İmralı'ya gidemediği şeklinde bir his olduğu''nun ifade edilmesine karşılık Erdoğan, ''Öyle bir şey olsa, o cümleden dolayı gidemediği zaman bazılarının bir şey anlaması lazım. Burada dikkatli olun, dikkat edin. Ben bir Başbakan olarak dikkat ediyorsam, sen de dikkat edeceksin. Sen dikkat etmezsen, bu takımı sadece o mu temsil ediyor veya etme kabiliyetine sahip. Başka içlerinde birileri yok mu. Başkaları olur. Onun yerine o gider'' dedi.

ÖCALAN'A TELEVİZYON VERİLMESİ

''İmralı'da bu programın da yayınlandığı kanallar izlenebiliyor. Siz bu süreci nasıl buluyorsunuz. İmralı dediğinizde kastettiğiniz kişinin bu sürece katkılarını nasıl buluyorsunuz?'' sorusu üzerine de Erdoğan, 12 tane kanalın olduğunu belirterek, ''Doğrusu son dönemdeki görüşmelerde, olumlu görüşmeler var. Diğer, 5 televizyona sahipti. Adalet Bakanıma oraya da televizyon koyun talimatını daha önce vermiştim. Sonra bunun konulmadığını öğrenince, Adalet Bakanımı tekrar aradım. 'Bunu niye geciktirdiniz' diye. Diğer tarafa verdiniz. Oraya da bir televizyon koyun. Radyo dinleyeceğine televizyon dinlesin. Dışarıda hep konuşulan 'hücre hücre'... Tek başına kalıyor. Yatağı var. Şimdi televizyonu da var. 40 metrekarelik avluda voltasını atabiliyor. Bu imkanı var. Jimnastiğini her şeyini yapabiliyor. Adalet Bakanıyla konuşacağım. Kaç gün jimnastik yapıyor, avlu olayı falan. Yavru muhalefeti falan rahatsız edebilir. Kucaklaşma diyor, benzetmeler yapabiliyor. Çirkin, çirkin. Akla hayale gelmez şeyler, falan. Sayın Bahçeli'nin bu tür şeylerini çok yanlış buluyorum. İğreti buluyorum. Bu ülkenin huzuruna destek değil. Maalesef huzursuzluğuna destek oluyor. Biz burada risk aldığımızın farkındayız. Ben ülkemin refahı için, mutluluğu için bu riski almaya şahsım ve partimiz hazırız. Bunu alacağız'' şeklinde konuştu.

TERÖRLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI DESTEK

Erdoğan, ''Terörle mücadele konusunda uluslararası desteğe ciddi anlamda ihtiyaç olduğu bir gerçek. Bu konuda yol alınabiliyor mu?'' sorusu üzerine de, şunları söyledi:

''Aslında yol alıyoruz dersem bu biraz aldatıcı olur. Bundan yaklaşık 3 yıl kadar önce, Sarkozy G20 toplantısında, 'Bir şey konuşacağım. Sana sürprizim var' dedi. 'Ne' dedim. 'Şimdi söylemeyeceğim' dedi. 'Söyle de bileyim bu sürprizi, beni böyle heyecanlandırma falan' dedim. 'Terör örgütünün liderlerinden teslim edeceğim' dedi. Kendisi gitti, hala teslim edecek. Kendisine, 'Siz AB olarak terörle mücadelede işbirliği halinde olmamız gerekir diyorsunuz, bölücü terör örgütünü kendiniz açıkça terör örgütü olarak ifade ettiniz. Ama ifade etmenize rağmen, bugüne kadar bize herhangi bir teröristi teslim etmediniz' dedim. 'Bundan sonra böyle olmayacak' dedi. 'Eğer bu böyle giderse, bugün bize, unutmayın yarın da size. Bumerang gibi dönecek sizi vuracak' dedim. Ben Paris'i böyle görüyorum. Almanya sırada. Bayan Merkel'e kaç kez bu konuyu anlattım. En son Cannes'te bana ''Şu anda bizde yargılamada olan 4 bin, 4 bin küsur dosya var' dedi. 'Bu nasıl dosya. Şu adaleti geciktirmeyin, verin bir an önce kararınızı, suçluların iadesi diye bir anlaşma var. Bunları bize iade edin' dedim. Ülkenin rahatlaması lazım. Bunlar sizin başınıza yarın iş açacak.''

Merkel'e, Almanya'da bir şehrin merkezindeki çadırdaki resimlerin kaldırılmasını, yanlış yaptıklarını söylediğini belirten Erdoğan, ''Burada para toplanıyor. Az paralar değil. 10 milyon, 15 milyon avro. Paralar dağa gidiyor. Paris'te öldürülenlerden bir numara. Daha önce bunu Almanya'dan iadesini istedik, vermediler. Durum bu hale geldi. Almanya'da çok daha ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliriz. Almanya'da mezhebi noktada da Türkiye'yi bölmeye gayret eden bir yapılanma var. Almanya bunu da destekliyor. Parasal olarak da destekliyor. Bunu da kendilerine söyledim. Söyleyince rahatsız oluyorlar. Gerçeği size söyleyeceğim. Çünkü ülkemi rahatsız ediyorsunuz. Almanya'yı rahatsız eden bir şey yapsam, siz bana sessiz kalabilir misiniz? Şubat ayında ziyaretleri var. Bunları tekrar kendileriyle konuşacağız'' diye konuştu.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞI

''Mezhebe dayalı bir asabiyeti eleştirdiniz. İbn-i Haldun sebep asabiyetinden bahsediyor. Farklı ırklar, etnik kimlikten gelen kimseler ortak bir sebep etrafında birleşebilir, diyor. Böyle bir ortak sebep düşünülecek olursa bu ne olabilir? Lazıyla, Çerkezi, Kürdüyle hep birlikte oturduğumuz masadan ortak bir sebep olarak neyi söyleyebiliriz?'' sorusu üzerine de Erdoğan, ''Bu zemine göre değişir. Yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye'de bana göre İslam bu iş için en önemli, bizim için çimentodur. Bu bizi birleştirir. Çünkü burada ayrım etnik noktada asla söz konusu değildir'' dedi.

Gazi Mustafa Kemal'in ilk Meclis konuşmasına atıfta bulunan Erdoğan, ''Ortak akıl dediğimiz şey orada da bu şekliyle meydana gelebilir. Ortak akıl oluşturulduğu anda yine çözülür. Türkiye'nin şu andaki durumuna geldiğimizde, yeni Anayasa'da da teklifimiz odur. Gelin biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı adı altında toplanalım. Türküyle, Kürdüyle...'' dedi.

Anayasal vatandaşlığın çok farklı yerlere çekilebildiğini ifade eden Erdoğan, ''Anayasal vatandaşlık tanımı Anayasa içinde kalacaksa, onun altına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olarak deyin. Bazı gruplar ondan rahatsız oluyor. Hepsini toparlamak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı dediğimiz anda bu işi bitirmiş oluruz. Bu zaman kimse kalkıp da, ben mesela Türkiyeliyim dediğim için yargılandım. Ama Avrupa'da Almanyalıyım, Amerikalıyım dediği için yargılanmıyor. Siyasette de siz yıllardır, solun jargonunu kullanıyorsunuz, komünistlerin jargonunu kullanıyorsunuz diyorlar. Ne alakası var. Ben bu memleketin evladıyım. Türkiyeliyim diyorum. Bunların hepsi ne oldu, kalktı'' şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim