Her ne kadar Dışişleri Bakanı Sayın Kudret Özersayın dediği gibi Türkiye geçmiş hükümetin mali politikalarına güven duymadığı için para akışını kestiğini söylesede iş aslında onunla sınırlı değil.

Daha önemli konularda vardı.Hele bunlardan biri çok daha önemliydi.

………

1974 den sonra Kıbrısın Kuzeyinde uygulanan politikalar özelliklede toprakla ilgili politikalar başarısızdır.

1974 den sonra Kıbrıs Türküne Hükümet edenler makamlarında otururken ve bu devleti sonsuza dek yaşatacağım derken ne acıdır  ki basit bir matematik hesabını dahi yapamadılar.

Niçin mi.

200 bin Rum malını 40 bin Türk arasında pay edemediler.Bunun sonuçları basit değildir.Birazdan aşağıda değineceğim.

Bugün hala Rum tarafından bırakmış olduğu malına karşılık mal alamayan 5 bin eşdeğerci mevcut. 3000 aileye ise puanlarına karşılık olarak kısmen taşınmaz mal verilmiş.

Zaten ombudsman da KKTC içişleri bakanlığı iskan komitesi başkanlığının ve iskan ve rehabilitasyon dairesi müdürlüğünün eşdeğer mal dağıtımında KKTC Anayasasına aykırı uygulamalar olduğunuda teyit ediyor.

Bunun sonucunda ne mi olmuş.

Adaletsizlik.

Hesapsızlık, ölçüsüzlük, düşüncesizlik

Vatana küsme.

Milletine Gücenme.

Gıybet

Anarşi

Yolsuzluk.

O kadar basit değil anlayacağınız bu konu.

Şimdi nerden çıktı bu diyebilirsiniz.

Anlatacağım.

Türkiye ile yapılan mali protokol genel anlamda Kuzey Kıbrısa aktarılan kaynağın doğru ve yerinde kullanılmasını hedefleyen bir anlaşmaydı.

Çünkü geçmişte sorgusuz sualsiz gönderilen parayı siyasi istikballeri için çar çur eden siyasi erke artık Türkiye güvenmiyordu.

 Artık deyim yerindeyse hakedişe göre para verme yolunu seçiyordu.

Yani programda yapılması gereken işin yapıldığı ölçüde KKTC hazinesine para aktarılmasını öngörüyordu.

Protokolde bu yüzden yapılmıştı.

Hep KKTC nin kendi ayakları üzerinde durmasından bahsediyoruz ya..

Bu anlaşmada  KKTC nin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak birçok unsur mevcuttu.

Fakat 45 senede oluşan bu absürt yapıda köşe başlarını tutanların bunun uygulanmasına razı gelmesi düşünülemezdi.

Protokolde süratle yerine getirilmesi gereken birçok madde vardı.

Belediye sayılarının azaltılması.Zarar eden kurumların tasviyesi.Kıb-Tek in Telefon dairesinin yeniden yapılandırılması .Suyun özelleştirilmesi ,Kamu Reformu vs.

Fakat içlerinden birtanesi vatan dediğimiz bu toprakların geleceği açısından çok büyük öneme haizdi ve hepsinden çok daha önemliydi.

Madde şuydu;

‘’Taşınmaz Mal Komisyonu'nun yeni ve makul bir finansman modeli ile desteklenmesi için tedbirler alınacak. Komisyon'un fiilen çalışır duruma getirilmesi ve önündeki başvuruları çok daha hızlı halledebilmesine imkân verecek gerekli değişikliklerin işlerlik kazanması için çalışma yapılacak’’.

Bu ne demekti;

Rum mallarını ellerinde bulunduranların da eğer o mal ile ilgili  mal tazmin komisyonuna bir başvuru mevcutsa ve tazminat ödemekle ilgili bir sonuç çıkmışsa şu andaki malı tutan  tarafındanda belli bir miktar bu malın tazminatının ödenmesine katkıda bulunması.

Yani bir mal için atıyorum 100 000 bin sterlinlik bir tazminat ödenecekse bunun 30 binininde malı o an elinde tutan tarafından ödenmesi.

Belki uzun vadeli sıfıra yakın faiz ile borçlandırlmak süretiyle.

Tazminat karşılığı Türk malı olan ve böylece değeri artan mallar için “katkı yasası/şerefiye vergisi” öneren Türkiye’nin önerisi KKTC tarafından kabul görmedi.

Bırakın bunca zamandır içerisinde turduğu mala malım diyemeyenleri  bu toprakların Türkleşmesi adınada  çok önemli bir madde.

Ruma ait olan birçok toprağın şekil değiştirerek bundan böyle Türk toprağı haline gelmesi demek.

Egemenliğin ve bağımsızlığın en temel unsuru olan toprakların Türkleşmesi demek.

Vatan dediğiniz ve bu topraklarda Türklüğün kökleşmesi adına bundan daha önemli ne olabilir ki.

Ama gelin görün ki işe siyasi istikbal ,para, mal, mülk,hazıra konma  karışınca

Herşey batal oluyor.

Yoldaşlık mı!

Sonsuza dek KKTC mi!

Oda tabii.

Hükümet edenler bunu meclise getirmeye bile korktular.Tartışmadılar bile.

Taşınmaz mal komisyonu başkanı Ayfer Erkmen , geçenlerde yayınlanan  mülakatında , şöyle diyordu ‘’Kuzeyde kalan Rum taşınmaz malları ile ilgili altı binden fazla dosyayı, pazarlıklarla kapatabilmek için "miyarlarca sterlin gerekiyor". Kaynak da olmadığından , Rum başvuruları ve dosyalar açık bekliyor...

AİHM Mart 2010’da açıkladığı Demopoulos ve diğerleri davasında TMK’yı Kıbrıslı Rumların mülkiyet talepleri için "etkin iç hukuk yolu" olarak kabul etti. Bir diğer deyişle, Ankara’dan mülkiyet talebinde bulunan Rumların öncelikle TMK önünden geçmeleri şart koşulmaya başlandı. Kıbrıs Rum Yönetimi her ne kadar vatandaşlarına "gitmeyin" dese de binlerce Rum taşınmazı karşılığı tazminat için TMK yolunu tuttu.

TMK bugüne kadar yapılan 6554 başvurudan 1000 ‘e yakınını çözmüş.Başvuranlara mallarının bedeli olarak 302 milyon 145 bin 102 Sterlin tazminat ödemiş.

Tazminatı ödenerek Türk toprağı olan alanın toplamı 16 bin dönüm civarında. Bunun karşılığında ödenen, ödenmesi karara bağlanan tazminat 235 milyon Sterlin…Karara bağlanan tazminatın yaklaşık 55 milyonu henüz ödenmemiş.

Bu tazminat Büyük ölçüde Türkiye tarafından ödenen bir para.

Türkiye ;

Şimdi gelin sizde katkı koyun diyor.

Ama biz bunu tartışmaya açmaya bile cesaret edemiyoruz.

Ama görünen o ki buda protokol maddelerinden biri ve protokol uygulanmazsa neler olacağınında en yakın canlı şahitleriyiz.

Diyeceğim o ki;

Herkes hazırlıklı olsun ve şimdiden  hesaplarını buna göre yapsın.

En fazlada Hakkı olmadığı halde  Rum malı tutanlar.Rum tarafındaki malına karşılık fazla mal alanlar.

Kaçış yok.