Ne BM ,Ne AB Nede ABD

Son 50 yıldır Kıbrıslı Türk ve Rumlar arasında süregelen görüşmelerde,

Ne Crans Montanada

Ne Cenevrede

Ne 2004 yılında Kıbrıslı Türklerin %65 ‘le Evet dediği Annan Planında

Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Adasında Rumlarla birlikte eşit ortak olarak yaşamak anlamında gösterdiği çabaya gereken yeterli açılımı yapmamışlardır.

Buna karşın Kıbrıslı Türklerin yapayalnız kaldığı bu ortamda Türkiye Cumhuriyeti karşı karşıya kaldığı ambargolara siyasi ve ekonomik baskılara rağmen Kıbrıslı Türkler için elinden geldiğince açılım yapmaya çalışmıştır.

Kıbrıslı Türklerin yanında bir tek Türkiye durmuştur. Kıbrıslı Türk gaylesi olan başka bir devlette olmamıştır.

Evet.Kıbrıslı Türklerle Türkiyeli Türkleri birbirine daha iyi anlatan birbirine daha doğru şekilde yaklaştıran politikalar eksik ve yetersiz kalmıştır.Bu büyük bir hatadır ve bunun müsebbibleri tarih önünde sorgulanmaya muhtaçtır.

Ama bir gerçekte şudur ki eğer bir olup güç birliği sağlamazsak Kıbrıslı Türklere son 60 yılda yapılan

haksızlıklarkonusundada uluslararası topluluğa güçlü bir mesaj veremeyeceğimiz açıktır.

AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın icraatlarını ve vizyonunu beğenmeyebilirsiniz ama temsil ettiği yere saygı duymak zorundasınız.

Hep ağızlara pelesenk ettiğimiz demokrasi kültürünün gereği olan dinlemeyi reddedersek demokrasimizide yaralarız.

Elbette dinlememek nelere yol açıyor onada bakmak gerek.

Saygısızlığa en başta tabii.

Saygısızlık giderek sevgisizliği üretiyor.Dinlememek ,hoşgörüyü yok ediyor.Kabalığı getiriyor arkasından.Hoşgörü yoksada demokrasi gelişmiyor.

Evet demokrasi siyasal bir sistem olmanın ötesine bir kültür ve yaşam biçimidir.Bu yaşam biçimide biz Kıbrıslı Türklerin

yabancı olmadığı bir yaşam biçimidir.Dinlemeyi karşı görüşe tahammül göstermeyi saygı göstermeyi içeren bir yaşam

biçimi o.

Demokrasiyi ailede yaşam biçimi olarak üretemeyen ve yaşayamayan bir toplumda ,onun siyasal bir sistem olarak sağlıklı

işlemesini beklemekte hiç gerçekçi değildir.

Dinleme kültürü olmayan bir toplum ise gürültülü bir toplumdur. Gürültü ise gerikalmışlık göstergesidir.

Diplomasi, iyi ilişkiler ve misafirperverlik gereği TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı meclisimizde ağırlamak,

yapacağı konuşmaya onay vermek anlamı vermez.

Ancak dünyaya verilecek mesaj itibarıyla Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın mecliste yapacağı konuşma

sırasında orada olmaması CTP ve TDP’nin tarihi bir hataya ve saygısızlığa yol açması demektir.

Kaldı ki iktidarda olduklarında ideolojilerini bir kenera bırakıp sadece koltuk gaylesi görüntüsü verenlerin ve şikayet

ettikleri ile benzeşenlerin bugün yapmaya çalıştıkları ne yazık ki son derece büyük bir talihsizlikten başka bir şey

değildir.

Benim partim, benim düşüncem, benim üyem haklıdır, ne olursa olsun haklıdır dersek işte o zaman yapılan yanlışları,

hataları görmezden gelir ve ne yazık ki o yanlışın, hatanın tartışılmasına izin vermeden üstünü örtmüş oluruz. Üstü

örtülmüş her yanlış da sonuçta memlekete ve milletimize zarar olarak geri döner.

Bu kararın temsil ettikleri kitle yanında tüm Kıbrıs Türk Halkına da zarar vereceğini görememek veya görmezden gelmek

şahsi çıkarını milletin ve memleketin çıkarlarından üstün gören bencil bir düşünce yapısından başka bir şey değildir.

Buna karar veren parti yönetimleri kadar buna sessiz kalan ve kendine sosyal demokrat diyen çevrelerinde tarih önünde

hesap vereceklerini unutmamaları gerekir.