Pandemi hastanesinin neresi olacağının tartışılması ile başladı süreç.

Mantıklı birçok yer önerildi.

En mantıksızı seçildi.

Devletin amiral hastanesi.

Ardından haliyle, devletin diğer sağlık hizmetlerini nasıl sunacağı konusu geldi.

Sistem darmadağın edildi.

Devletten sevklerle ve tüp bebek merkezi ile ayakta durmaya çalışan, çalışanlarının yatırımlarını aksatan, satılma konusu medyaya yansıyan Kolan Hastanesi, hala anlaşılamayan birtakım nedenlerle, bundan sadece üç hafta önce ‘’merkez hastane’’ olarak ilan edildi.

Sağlığın yükünü kaldırma konusunda kapasitesi sınırlı olan, hastane yangınında sergilediği performansla ve devlet hemşirelerinin yaşadıkları sorunlar nedeniyle geçer not alamayan bu hastaneye, denize düşen yılana sarılır misali sarıldı Sağlık Bakanlığı yine.

Gerisi malum. Gerek hastalar tarafından, gerekse orada görevlendirilen kamu hekimleri tarafından bir keşmekeş yaşanmaya başladı. Yer yokluğundan tekerlekli sandalyenin üzerinde hastanın karnının muayene edilme zorunluluğundan bozuk MR cihazına, doktorlara zamanında ulaşılamamasından, devletin cihazlarının bu hastaneye taşınmasına kadar her şey ortaya saçıldı.

Ve gelinen son noktada, Sağlık Bakanlığı, ‘’toparlanın dönüyoruz’’ dercesine, geçtiğimiz üç gün içerisinde, pılısını pırtısını toplayıp tekrar geldiği yere, Nalbantoğlu’na döndü.

‘’Neden gittin, neden döndün?’’ diye sormayalım mı şimdi?

‘’Koronavirüs ile mücadelede, sağlık sistemine ve topluma, neden en az üç hafta zaman kaybettirdiniz?’’ diye sormayalım mı şimdi?

‘’Diğer hastaları pandemi hastanesi ilan edilen Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne yönlendirerek ateşle oynama riskini hiç hesapladınız mı?’’ diye sormayalım mı şimdi?

Soralım!

Bir doktor olarak soruyorum!

Neden gittiniz? Neden döndünüz? Sadece üç hafta süren maceranızda, kira sözleşmesinin içeriğinde mi anlaşamadınız! Araya giren uzlaşmacılar işe mi yaramadı, istediğini mi alamadı?

Tüm bunlar reva mıdır halkımıza? Bakanlıktaki hesaplarını doğru yapamayanlar, kira pazarlığında anlaşamayanlar, halkımıza yaşattıkları eziyetin, kaybettirdikleri zamanın hesabını nasıl verecekler?

Şimdi tekrar başa döndük!

Pandemi hastanesi yapılacak dendi…

Bu ülkede pandemi hastanesi için uygun bina hiç yokmuş gibi, bir 45 gün daha kaybedeceğiz!

Üstelik şimdi, COVID’li, COVID’siz, tüm hastaların bir merkeze yönlendirildiği noktaya geldik!

Ve test konusu…

Hala çok seslilik hakim. Sağlık Bakanlığı’na göre sayı ve merkezler yeterli, birçok meslektaşıma göre tam tersi bir durum söz konusu.

Son olarak, Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı bir genelge ile de, devlete ait iki yer haricinde test yapmak adeta yasaklanmış oldu!

Tüm dünya testlere önem veriyor.

Kurtarıcı değiller ama önem veriliyor.

Testler sayesinde toplanan veriler, şimdi ve gelecek için yol gösterici olduğundan dolayı, tüm dünya, yeteri kadar test yapıyor. Evlere test gönderen ülkeler de var üstelik!

Bizde ise, test tekeli!

Devlet eliyle üstelik!

Sebebi belli değil!

Ülkemizdeki test potansiyelinin neden ısrarla kullanılmadığı konusunda mantıklı bir açıklama bugüne kadar yapılmış değil!

Tıpkı Kolan Hastanesi’nin neden merkez hastane yapılması konusunda mantıklı bir açıklamanın yapılamamış olması gibi.

Öyle ya da böyle, Sağlık Bakanlığı, Kolan Hastanesi hatasından döndü.

Ancak bu macera hepimize en az üç haftaya mal oldu.

Peki ya Sağlık Bakalığı’nın, testlerin yapılması konusunda tek merkez olma ısrarına ne demeli?

Bu ısrarlı maceranın bir hata olduğu anlaşıldığında ise, kaybedilen zamanın hesabını kimler vermeli?

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899