Pandeminin ilk günlerini hatırlayalım.

PCR Test sayımız oldukça yetersizdi. Üstelik kim pozitif kim negatif kafamız karışıyordu.

Kapalı sistem mi iyi manuel sistem mi iyi, testler nerede yapılmalı, testleri kimler kontrol etmeli, hangi firmaların testleri güvenilir derken, haftalarca zaman kaybettik.

O dönem gereğinden fazla kapanmamızın perde arkasındaki en büyük sebeplerden birisi de Covid-19 PCR testlerindeki bu kargaşa idi.

Tartışmaya taraf olan milletvekilleri bile oldu!

Kimi testlerin pahalı oluşunu sorgularken kimileri de dolaylı firma ilişkilerini gizleyemedi!

Geldiğimiz son noktada, belli bir test standartına ulaştığımızı beklerken, vakaların hızla artışa geçmesi ile birlikte, testler yeteri kadar yapılıyor mu, testlerin bölgelere göre dağılımı nedir, testlerin yapılma tekniklerinde sorun var mı yok mu kapalı kapılar arkasında yeniden tartışılmaya başlandı.

Covid-19’un tanısını kesinleştiren en önemli verilerden birisi de PCR testleri olduğu malum.

Ocak ayından bu yana vakalar arttıkça, test sayılarının da artırılması gerektiğini herkes vurguluyor.

Dolayısıyla daha çok test için hükümete ve Sağlık Bakanlığı’na farklı kanallardan baskılar yapılıyor.

PCR testlerinin yapım tekniğinden dolayı bekleme süresinin uzun oluşu öne sürülerek, daha çok kişiye daha kısa sürede test yapılması, toplumun hızlıca taranabilmesi için Hızlı Antijen Testleri konusu son günlerde sıklıkla işlenmeye başlandı. Bu dillendirmeye, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği de aleni taraf olarak tartışmalara katıldı!

Nedir bu Hızlı Antijen Testleri?

Tıpkı gebelik testi gibi, bir kart-test mantığı ile çalışıyor.

15-20 dakikada sonuç veriyor.

Bizler de kullanmalı mı kullanmamalı mıyız?

İkisi de değil aslında.

Ülkemizin koşullarına göre karar vermemiz gereken bir konu. Çünkü avantajları da var dezavantajları da.

Testin tekniğine baktığımızda, PCR testleri kadar kesin sonuç vermiyor.

Klinik belirtileri olanlarda %80 kadar duyarlı iken, klinik belirtileri olmayanlarda yani asemptomatiklerde bu duyarlılık yarıya kadar düşebiliyor.

Dolayısıyla, asemptomatiklerde doğrulamak amacıyla yine PCR testlerine ihtiyaç duyuluyor. Yani iki defa test maliyeti demektir bu.

Hızlı Antijen Testi pozitif çıktığında ise, doğrulamak için yine PCR testine ihtiyaç duyuluyor.

Neden hem böyle?

Çünkü, kart-testlerde çizgi okuma mantığı var.

Çizgiyi net kabul edersen pozitif, zayıf kabul edersen ya pozitif ya da negatif olarak yorumlamak mümkün.

Diğer taraftan, PCR testleri, doğru teknikle yapılırsa var-yok gibi kesin sonuç verirken, kart-test mantığı ile yapılan Hızlı Antijen Testleri’nde ayrı bir tecrübe ve birikim gerekiyor.

Özetle, şu günlerde çok riskli bir süreçten geçiyoruz.

Pozitif-negatif ayrımını geç de olsa kısmen düzene oturttuğumuz bir test sistemimiz var.

PCR test sayısını daha da artırmak yerine, benzer maliyette olan Hızlı Antijen Testi’ni de eklemek, köprüyü geçerken at değiştirmek gibi olacaktır.

Sağlıkçılara yardımı dokunmak yerine, kafa karışıklığını ve vaka kaosunu daha da artıracaktır.

İlla ki Hızlı Antijen Testi’nde ısrar ediliyor ise, ülke genelinde kullanmadan önce, bir pilot bölge seçilerek verimli olup olmadığı denenmelidir.

Normal PCR test sayısını artırmak ise en mantıklı seçenektir.

Test sayısı artırılırken de, test merkezlerinin mümkün olduğunda standardize edilmesi önemlidir.

PCR test sonuçlarındaki olası çelişkileri netleştirmek adına da, ülkemize bir referans laboratuvarın kazandırılması, gelecek için atılmış en önemli bilimsel adımlardan birisi olacaktır.

İletişim: 0542-8529899